Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '13

 
Kategori
Güncel
 

Tayfun Talipoğlu için ‘twittername’ sorgusu

Tayfun Talipoğlu için ‘twittername’ sorgusu
 

Gazeteci, sunucu, yazar ve şair Tayfun TALİPOĞLU (Kars 1962)


Gerçekleştirdiği en uzun haber programdan dolayı Twitter de ‘ttbamteli’ olarak kısa mesajlar atan ünlü sunucu ve yapımcı yönetmen Tayfun Talipoğlu iki cümlelik Gezi Parkı tepkisi için sorgulanacakmış.

Tayfun Bey nasılsınız?

2004 sonu olsa gerek TRT'ye geçince yayınlamaya başladığın o dizi yayının adından dolayı sana bir de ben, 'Nasılsınız' diyeyim arkadaş!

Herkes biliyor ki se n de az değişmedin yıllar içerisinde.

Ancak bir kaç iktidar boyunca bu kadar da değişime uğranılmaz ki.

'İstikrar' kavramının içini gerektiği gibi dolduramaz ise başına böyle işler de gelir kişinin.

Yaşamak böyle bir sarmal işte.

Nerede ne olacağı belli olmaz.

Sen onu değiştirmeye zorlamayınca o seni değiştirir.

Sararmış bir yaprak gibi sürüklenir durursun.

Bu evrensel durumu nice kişi yaşamıştır.

Az ya da çok pek çok kişi de böyle bir değişim içinde yuvarlanıp durur.

'Bamteli'nden bir imdat çağrısı

İktidarların borazanı TRT'de yaptığın nice işlerden sonra bu soruşturma bakalım nasıl sonuçlanacak.

Unutma ki çok şey hep yapanın yanına kalıyor. Yeter ki arkan kuvvetli olsun. Bir yerlerde dayın olsun.

TRT'ye yıllarca verdiğin hizmet, aldığın ücretler ve seni alkışlayanlar da korkarım seni kurtaramayacak.

Yine korkarım o seni alkışlayanlardan bir bölümü, ‘Oh oldu. O yazdıkları ile bamtelimize basmıştır’ diyeceklerdir.

Senin nice dil döktüğün o sevgili seyircilerinden bir kaçı ilgili yerlere başvurmuştur, kim bilir.

Oysa sen ‘Gezi Parkı yıkılıyor aman koşun. Biber Gazı ilgili ilgisiz herkese sıkılıyor. Örgütlenerek taş, sopa, pala ne bulursanız getirin’ diye yazmamışsın ki.

Gezi Parkı kelimesini bile yazmaktan kaçınmışsın.

Bu konuda, ‘Taksim’de polis sokakları bırakıp cafelerin içine gaz bombası atıyor. Birisinin bu o… çocukluğuna dur demesi lâzım’ diyerek olan biteni anlatmaya çalışmışsın kısaca. 'Aman yetişin. Bu gidişi durdurun' demek istemişsin bana göre.

Şu orantısız gidişi, şu aşırı güç kullanımını durdurun’ demek istemişsin bana göre. Çünkü SBF’de almış olduğun nice hukuk dersleri yanında Kamu Yönetimi bilgilerin ile Türkiye çapındaki görgülerinden dolayı bunu istemek kadar doğal ne olabilir ki? Sorunları araştıran bir 'gazeteci' olarak bu tür olumsuz durumları bildirmek ve yorumlamak sorumluluğun yok mu gerçekte?

Eğer o sırada ben de orada olsaydım gördüklerimi anlatabilmek için en az on iki cümle kurardım. Özellikle polislerin Taksim yakınlarında bir yerlerde oturanları ‘potansiyel saldırgan eylemci’ diye değerlendirerek onların üzerine o korkunç Biber Gazı Bombası atıyor olması karşısında eğer zalim değilsek en azından üzülmemiz gerekmez miydi? Gerçi olan bitenler karşısında üst düzey bir yetkilinin ortaya çıkarak bu gibi suçsuz kişilerin ezilmesine izin verilmemesini sağlamasını istemişsin. Bu yüzden olsa gerek ‘Birileri…’ diyorsun.  Gerçi, ‘bu o…’ diye devam eden cümlendeki vurgu hiç de kıyak düşmemiş, diyebilirim. Umarım bir anda ortaya çıkan bu cümle Yargı'da bir 'sürç-ü lisan' olarak değerlendirilecektir.

'Lânet olsun' ya da 'Yazıklar olsun' diyebilmek

Anlıyorum ki orada yaşanılan ve tanık olduğun ’orantısız güç kullanma’ olayları karşısında şaşkına dönmüş olmalısın. Bir de Twitter’in o zorlama kısa cümle kurdurtması ya da yer darlığından dolayı ancak iki cümle yazmak gerekliliği karşısında sen böyle bir tepki vermişsin. Bence neden olasın!

Bu cümleyi yazıp yazmamak konusunda senin yerinde olmak gibi bir durumda bulunmadığımdan o andaki duygularını ancak sen anlatabilirsin bütün inceliğinle. Ben benzeri birkaç durumda küfür etmeye kalkışarak başka sözlerle sindirmeye çalıştığım anlar da olmadı değil.

Bu durumda benim arada bir yazdığım gibi, ‘Lânet olsun’ - ‘Kahrolsunlar’ ve ‘Yazıklar olsun! Gibi başkaldırı sözleri de döşenebilirdin.

Oradaki eylemcilerin saldırı hedefi olmaları ve Biber Gazı gibi bir sindirme aracı ile orantısız güç karşısında kalmaları gerçekten yürekleri sızlatan bir durum olmuştur.
Bu yüzden olsa gerek Yargı Gezi Parkı Tepkileri sırasında yakalanan elli (50) kişiyi salıverdi.

Diğer illerdeki eylemcilerin ise hangi nedenlerden yargılanacağı şu an için bence çok bilinmeyenli bir denklem.

Kimin ne olduğundan sana ne, bana ne be Tayfun!

Senin serinkanlı, güler yüzlü, ağzı söz yapar bir kişilikte olduğunu da bildiğimden en az Gayrettepe’deki polisler kadar Yargı’daki yetkililer de seni dinleyerek en uygun kararın çıkartılmasına çalışacaklardır.

Yargı elbette gerekli değerlendirmeleri yaparak en güzel çözümü bulacaktır.

Eğer önce Gayrettepe’deki polis makamları sonra da Yargı makamı o ‘cafeler’ hangileridir ve oraya ‘bomba atan’ polisleri de teşhis et de görelim, anlayalım derlerse işin zor be Tayfun Talipoğlu.

Umarım seni de senin durumunda olan kişileri de ya ‘birileri’ ya da ‘Bağımsız Yargı’ kurtaracaktır.

Keşke o ilk cümlenizden sonra, Erzurumlu büyük bilgin ve şair İbrahim Hakkı Hazretleri gibi:

‘Hakk şerleri hayr eyler

Zannetme ki gayr eyler,

Ârif âni seyr eyler,

Mevlâ görelim n'eyler,

N'eylerse, güzel eyler...’ diye yazsaydın diyorum içimden.

Eski bir TRT yönetmeni olarak beni düşündüren konu şu:

Bakalım evrelsel olmak (!) iddiasındaki TRT Program ekipleri ile TRT Haber ekiplerinden biri senin Gayrettepe’ye gidişini ve eğer tutuklanmadan dışarıya çıkabilirsen senin açıklamanı olduğu gibi verebilecekler mi?

‘Haydi, kal sağlıcakla Tayfun Talipoğlu!’

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..