Tayyip Erdoğan'a Cuma Fırçası: 'PADİŞAH MISIN SEN?'

Birileri sonunda patlayacaktı. Dile getirecekti. Hoş, gazete sütunlarında dolaylı da olsa dile getirildi, yazıldı, çizildi ama bu kadarı da olmamıştı. Hatta tam tersi olmuştu da, bazı aklı evveller Başbakan’ı ‘Padişah’ yerine koyuvermişti. Peki ne zaman ? Evvelce kurgulanmış mıdır bilemem ama asıl muhabbet şu meşhur Davos olayı ile olmuştu galiba. Hani, orada bir esip, gürleyip ‘van minut’ demişti ya Sayın Başbakan, işte ne olduysa ondan sonra bir Türk gücüdür, bir Türk hatta Osmanlı rüzgarıdır esip duruyor o günden beri. Hatta yine bazı aklı evvellerin de ‘Türk askerini yeniçeri ordusu gibi yapma’ fikrini ortaya attığı zamanlarda hemen hemen o günlere rastlar. Peki, ne demek ‘yeniçeri ordusu gibi olsun’ lafının arkasındaki ısrar ve kasıt?

Efendim, bunu anlatmak çok zaman alırsa da, birilerinin bizim ordumuzla ilgili pespaye düşünceleri her zaman vardı. O birilerinin de bu ordudan ve ‘askerden’ rahatsızlıklarını açık dille ifade etmesi, biraz çerçeve dışı bir hareket olmuşsa da bunu ifade etme gücünü iktidara yakınlıklarından dolayı bulmuşlardır. Zira bu lafı edenlerin başında gelen zatlardan biri Akp milletvekili, diğeri de onun eşidir. Sonraları da yine iktidara yakın, askere uzak kimseler ve yandaş medya tarafından da sıkça dile getirilmemiş midir bu durum? Şöyle birkaç ay geriye gidin bakalım, hangi gazetelerde kimler ne yazmışlar bu ‘van minut’ durumu için? Hatırlayın, ne kadar da yerlere, göklere sığdıramadılar sayın Başbakan’ı. Onun bu davranışından dolayı, ona ‘padişah’ unvanını yakıştıranlar kimlerdi? Kimlerdi onun bu davranışından hoşnut olanlar ve alkış tutanlar? İşte onlar kimlerdilerse, bu ülkenin tekrar Osmanlı zamanına dönmesini isteyen de, ordunun fesh edilip, yerine modern yeniçeri ordusunun kurulmasını isteyen de onlardır. O zaman, bu zamandır biz bu yakıştırmayı gazetelerden okumuyor muyuz ? Kendisinin böyle bir düşüncesi, isteği ve de talebi var mıdır bilemem ama sayın Başbakan’a, ‘padişah gibi’ yakıştırmasının temelinde bu yazılıp, çizilenlerin de payı muhakkak vardır. Ha, birileri gerçekten ‘Osmanlı zamanına ‘ dönmenin hayalini kuruyor da olabilirler. Bunda garipsenecek bir durum yok. O tarihte bizim tarihimiz. Ama şunu hiçbir zaman akıllarından çıkartmasınlar. Osmanlı devri 1923’te bir daha geri gelmemek kaydı ile kapanmış ve bu devir Atatürk tarafından mühürlenmiştir. Her ne kadar birileri, bunu kabullenmek istemeseler ve de sürekli Cumhuriyet ile uğraşmaktan bıkmasalar bile..

Bu işin acı ve de komik tarafı. Ama asıl acı tarafı da ne biliyor musunuz? Vatandaş ile dalga geçilmek istenmesi. Kasıtlı veya kasıtsız. Ortada vatandaşı küçümseyen bir sitem anlayışı var. Bu anlayış, toplumun ve bu ülkenin geneline yayılıyor gittikçe. Sonra da adına ‘toplum mühendisliği’ denilen bir anlayışla bu toplumu şekillendirmeye çalışıyorlar. Ama vatandaş artık konuşuyor, bağırıyor. Fikrini ifade ediyor. Her ne kadar engellense ve de konuşturulmasa da..

Bakın, bugün sizde belki takip etmişsinizdir. Başbakan Cuma namazını ifa etmek üzere Eyüp Sultan camiine gidiyor. Ama orada tepkiyle ve de protesto ile karşılanıyor. Sebebi ise Sayın Başbakan’ın namaza geç kalması ve 12:25’te okunması gereken ezan’ın 12:45 gibi bir zaman diliminde okunması ve dolayısı ile namaza geç başlanılması tepkiyle karşılanmış. Camiye alınmadığı bildirilen cemaat arasından yaşlı bir adam ‘sen benim namazıma nasıl karışıyorsun? Padişah mısın sen? ‘ diye bağırması sonrasında, Başbakan bu yaşlı adamı terslemiş midir bilemem ama hepinizin de tahmin edebileceğiniz gibi ‘yaka paça’ bertaraf edilmiş Başbakan korumaları tarafından.

Şimdi tezata bakın !. Siz İslamiyet’in bir farzını, her bir Müslüman gibi bir görevi ifa etmek üzere camiye gidiyorsunuz ve belli ki, önceden haber verilmiş olsa gerek, namaz 15-20 dakika geç başlıyor. Belikli, daha önceden Sayın Başbakan’ın bu camiye geleceği bildirilmiş. Ona göre önlemler alınmış. E, henüz camiye giriş yapmadığı haber verildiyse de, imam namaza başlamamıştır. Normal gibi gözüküyor değil mi ? Hangi sebepten olursa olsun, hiçbir İslam devletinde, hiçbir Cami’de ezan keyfi okunmaz, okutulamaz. Bu İslami kurallara da aykırı, Sosyolojik olarak da sakıncalı. Çünkü İslamiyet’in kendine has kuralları vardır. Bir kere delinmeye görsün, sonra laçkalık alır başını gider. Hele ki, caminin ilgili telefonu aranıp ‘namazı başlatmayın, Sayın Başbakan geliyor’ dendiyse..

Haber doğruysa ve de Sayın Başbakan gerçekten geç kalmış ve de ezan geç okunmuşsa, güvenlik için ya da başka sebeplerle vatandaşlar camiye alınmamışsa, birilerin de çıkıp ‘sen padişah mısın’ deme hakkı ve de lüksü vardır. Müslümanlık ve de inanç sistemi siyasete karıştırılmaya devam ediliyor görüntüsü bu ülkede ayrışmaya sebebiyet verir mi vermez mi? Onu hep birlikte gözlemleyeceğiz.

../..