Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '09

 
Kategori
Yılbaşı
 

Taze başlangıca bir “Ben” hediyesi -II

Taze başlangıca bir “Ben” hediyesi -II
 

Resim, Ata Kemal Şahin'in bloğundaki Kitaplarım adlı galerisindendir. -Benliğinin İzni ile..-


Yeni yıla “Merhaba!” ile girelim…

Aylarda kalmıştık… Ağustos… Dış yolculuğa hızlı ve yorucu hazırlık dönemi… İç yolculuk? Sessizlik, sorular ve buğulu gözler…Ve umutsuzca yazan eller… İletişim açmazları… Hep sil baştan affeden ve umut eden yürek…

Eylül, Ekim, Kasım… Büyük göç… Nerede? Her yerde… İçte ve dışta… Bu göçüşlerin ruhuma bıraktığı izleri -tam fotoğraflarla olmasa da- seçmeleriyle, bloğumda diğer “ben” olabilenler; yürekli, içten, “insan” olabilen yazarlar, şairler, yorumcular, okuyucuların yanında; anlıyorum ki, susanlar, imtihan edenler, seyredenler, taklit edenler ve iletişimi kendi iletiş tarzı olarak bilme inadında ısrar edenler de görüyor…

Eylül… Ankara’ya kavuşmayla beraber şaşırtıcıydı…

Ekim… .Bir yerleşme ve taşları yerine oturtma iç savaşıydı…

Kasım… Ayın ilk yarısı… Birçok soruları, maratonları, bilmeceleri, iletişim kaosları, yeni bir başlangıç yapma arzusunun taze ve beni bile şaşırtan saflıkları, sarsıntıları, D&R’leri v.b… arka arkaya ve her biri beni bir başka yönden biçerek ya da onararak geldi bana… Ve de bu dönem, çok sancılı şekilde geçti… Çoğu geçti, kimse üzülmesin… Fakat, büyüdüm galiba… Ama, evet, hala büyük bir huzurla “beni” anlatmaya istekliyim, yine de… Bana baktım, şöyle bir: “Ben buradayım”… Ne güzel! Ya?…

Sene sonuna az kalmıştı… Yeniliklere, değişimlere ve hızlı geçişlere adapte olmak için ben; iş hayatımda da, son sürat ve yorucu bir temponun içine soktum kendimi… İç dünyamda da büyük revizyonlar ve ayıklamalar yapmam gerektiğinin iç hesaplaşması içine girmiştim, koşuşturmalarımın yanı sıra… Bir; yeni, taze ve sağlam “ben” çerçevesi oluşturma sevdasındaydım. Renklerimi bulmuştum, nasılsa…

Kasım ayının tam ortalarında çok muazzam bir şey oldu… Benim ruhumu derinden anlayan ve beni çevremdeki çoğunluktan daha yakından tanıyan bir can dostum… Yeni okuluma kitaplık kurmakla uğraştığımı biliyordu… Bir gün, bana bir sürpriz yaptı; okuluma bir koli kitap gönderdi… Ona defalarca teşekkür ettim, inceliği ve duyarlılığı için ama… İnşallah, fazla teşekkürümle onu yormamışımdır… Şimdi söylüyorum; gönderdiği kitap kolisi, yeni görev yerimde benim çevreye ayaklarımı yere basan görüntü vermemde, inanılmaz etkili oldu… Bunun için de çok teşekkür, Can Dost…

Kolinin içinde onlarca kitap vardı. Türk ve Dünya yazarlarına ait kitaplar… Kitapları, okul kütüphanemize ve yeni kurduğumuz sınıf kitaplığına pay ettim. Birkaç kitabı da –bir tanesi; bir bayan yazarımızın güncesiydi, bir diğeri; bir Can kitabıydı, üstelik-, büyük bir zarafetle, bana göndermişti, Dostum. Fakat, kitapların birçoğunu -belki de hemen hepsini- daha önceden tanımama rağmen birini tanımıyordum. Kitabın ismini bir kaç kez okudum… Heyecandan, Öğretmenler Odasında sendeleyip de yere düşmemek için, hemen bir sandalye bulup oturdum… Kitap hem tanıdıktı hem de değildi… Ama ismi, ismi? Bu kadar da olamazdı… Can dost, bu kitabı bilerek, “bana” seçmiş ve göndermiş olmalıydı. Kitabın adı: “Ben Olmanın Issızlığında” idi…

Tabii yaa, hatırladım kitabı… Blog yazarı arkadaşlarımdan birinin kitabıydı. Arkadaşın sayfasında kitabı ve adını görmüştüm… Fakat, bu kitabın adını Dostuma ben mi söylemiştim; yoksa, dostum kitabı görmüştü de, benim son zamanlardaki hayat seyrimi sezdiği için “benim için alıp” bana göndermek mi istemişti?… Neyse, gönderilme sebebi ne olursa olsun; düşünceli, hassas ve “benlerin iletişimine” vakıf samimi dostum, bu kitabı bana hediye etmişti neticede… Büyük bir incelikti bu… Ve en güzeli; “Ben Olmanın Issızlığında”, elimdeydi…

Okulda 15.00 civarında elime geçen kitabı, daha okuldan çıkmadan, -büyük bir isabetle, nöbetçi olduğumdan- koridorda okumaya başladım, o gün… Gerçek okumama 16.15 sularında evde, kaldığım yerden -ev rutinlerini yalap şalap yaşayıp kitabın başına gömülerek- devam ettim. 207 sayfalık kitabı bitirdiğimde, yine aynı günün gecesi, saat 21.35’ti.Yani, kitabı bir solukta okudum. Belki de, hayatımda en kısa sürede okuduğum kitaptır, bu kitap…

"Kitapta, Murat Bey; tüm benliğini bütün samimiyeti ve cüreti ile okuyucularla paylaşıyordu…Onun beninin, yürekli serüveni arasında erkek ve kadın benini; Anadolu benini, dünya benini, çocuğun benini; insan beni yanında hayvanlar aleminin üyelerinin benini; denizin, balığın, uçağın, taşın, ağacın, sembolün, yüzdeki benin, evin, ailenin, geçmişin, geleceğin, hatta ve hatta ”kar”ın benini bile izleyebiliyordunuz.."

Son satırlara ulaştığım gecenin bir vakti, gündüz yaşadığım ilk çarpılmadan sonra; ikinci ama daha büyük çarpılmayla karşı karşıyaydım. Benim gibi, kendi “benini” kendinden ve diğer benlerden saklamayan bir “ben” vardı karşımda… Ve o ben, bir erkek beniydi. Ben, kendini bu kadar net anlatabilen bir erkek bilmiyorum; diye düşündüm… Her ne kadar; Murat, farkında mı daha çözemedim ama , tek taraflı olarak, “kendi benine uygun” ben arayışı içindeyse de?... Ama, "ben"liğini dürüst yansıtarak, gerçek bir “ben” aradığı ve tüm duyarlılığı ile “ben”lere yürekli yaklaşım sergilediği gerçekti. Ve zaten kitabın çarpıcılığı ve güzelliği; yürekli arayışın, yürekli “ben”likle saklanmadan yazılmasındaydı. Kitabın son sayfasını (208.syf.nın varlığıyla) kapattığım anda; gönlümün derinliklerindeki o ince telin "tok" tınısı şu oldu, birden: "İnsan, kitabının içindedir..."

Hızlıca, daha doğrusu “tek solukta” okuduklarımın sonucunda edindiğim yorumların, ve “ben”imde bıraktığı tadın “bana” yeterli olduğu kanaatinde değilim. İşte, bu yüzden; Şubat tatilimde, kitabı; benim, Dostumun, Murat’ın ve yazarının beniyle karşılaştırmalı olarak, inceden inceye okumak niyetindeyim… Ama yine de dayanamadım; daha şimdiden, İlk iki bölümden notlar aldım bile...

Bir taraftan da, Murat’tan ve Dostumdan “ben”den olduğu kadar, “iletişim” hakkında da çok şeyler öğreneceğime inanıyorum. -Laf aramızda mı kalsın? Yok canım niye kalsın ki; şu iletişime bu son zamanlarda fazla duyarlılık gösterdiğimin farkındayım. Çünkü, zaman zaman “küçük yüreğim” bunca yıl öğrendiği iletişimi yanlış mı öğrenmiş acaba, diye düşünmekteyim. Bu düşünce, yılların ya da yalnızca bu yılın yürek yorgunluğu olabilir… Ama Dostum, sevdiklerim, benliğim ve “ben”i yazan yazarlar için, ortak dilde iletişim alfabesini çözmeliyim…-

Neyse, yine derinlere daldım… Bloğundan öğrendiğime göre; yazar ve şair Ata Kemal Şahin’in “ben” kitapları bir seri imiş: Ben Olmanın Issızlığında, Ben Olmanın Varlığında yayınlanmış. Yazar şu aralar, Ben Olmanın Sonsuzluğunda kitabını yazmaya başlamış… 2010 ve 2011 yıllarında tüm benleri okuyacağım. Ve inanıyorum, bu okumalara değecek…

Yeni yıla girerken; beni, "Ben Olmanın Issızlığında" kitabı ve o kitabın yazarı ile buluşturan Can Dostuma çok çok teşekkür ediyorum, yeniden… Ayrıca, Ata Kemal Şahin’e de “ben”i anlatan kitapları yazarak bizlerin benlerine büyük katkılarından dolayı teşekkür ediyor; - birçok insanın kaçtığı, o yakıcı fakat yürekli nokta olan- yazarın ben yazabilme, ben arayabilme cesaretini de kutluyorum. Onun elimdeki kitabı, beni de, “ben”i yazmanın samimi, güzel ve yapıcı bir cesaret olduğuna inandırdı. ”Bene” artık ayrı bir boyuttan bakıyorum…ve yazımı yazmaya devam edeceğim, bütün benliğimle... Yazarın diğer iki kitabını da okuyacağım… Onunla yüz yüze de tanışabilmeyi isterim açıkçası… Ve bu tanışma, büyük bir katkı olacak “bene”, kanaatini taşımaktayım… İnşallah, yazarın bir imza gününe ya da bir istasyon gözlemine, katıldığı bir uçurtma yarışına katılma fırsatını yakalarım, ilerleyen günlerde. Ancak, kadere ve yazıya inanırım…

Yazar Bey’e, Dostuma ve siz blog yazarı arkadaşlarıma; beni okuyanlara, beni anlamaya zaman ayıranlara; sevdiklerinizle beraber mutluluk, sağlık, huzur, dostça iletişim ve karşılıklı anlayış, paylaşım dolu bir sene diliyorum…

Haydi benim, bu yıl sen de mutlu ol ve kendini yazmaya devam et! Beni yazanların, "biricik kalabilen" beni yaşayanların ve beni anlatabilenlerin; beni anlayacağına ve sonsuzluğu yakalayacağına inanıyorum.

YENİ YILIMIN HATIRINA, ŞUNU DA EKLESEM İYİ OLACAK:

"BEN"İ, ŞARTSIZ KABUL ETTİREBİLMEK İÇİN; "BEN"İ, ŞARTSIZ KABUL EDEBİLMEK GEREKİR... Bu yoruma beni ulaştıran bene; sonsuzluğun tüm güzel renklerini ya da tüm güzel renklerin sonsuzluğunu diliyorum.

Bu gece aklıma izin verdim; yaz be, yüreğim!

Beninize bir hediye vermek dilerseniz, bu yeni yılda; Ata Kemal Şahin'den, "Ben"lerin seri halindeki kitaplarını kaçırmayın, derim BEN!

İyi seneler…

Yegâh Elif Mirzâde- Yeni Yılla Ver Elini Benim... Ankara

 
Toplam blog
: 191
: 769
Kayıt tarihi
: 21.07.09
 
 

“Yazı yazmak” bir Yürek Yolculuğudur. Okumak ve yazmak bana Edebiyat alanının kapılarını açtı… Ed..