Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '07

 
Kategori
Türk Mutfağı
 

Taze demlenmiş….

Taze demlenmiş….
 

Onun kokusu bile beni baştan çıkarır.

İçimi dayanılmaz bir arzu kaplar.

Ellerim titrer.

Vücudum isteri nöbetine yakalanmış gibi olur.

Terler.

Dayanılmaz istek her yanımı sarmıştır artık..

Bilirim ki , ‘O’ olmazsa günüm iyi geçmeyecek.

Gün ortasında , akşam üstü, .akşam yemeğinden sonra , kitap okurken, müzik dinlerken, sohbet ederken, bana hep ’O’nun eşlik etmesini isterim.

Evet çaydan bahsediyorum.

‘Bir şey içer misiniz?’diye teklif edildiğinde hiç utanmadan , arsızca ‘varsa, bir çayınızı alırım dediğim o keyifli içecekten.

Anlaşıldığı gibi ben bir çay tiryakisiyim.Aramızdaki bir çok arkadaşım gibi belki de….

Çay, farklı duraklara yolculuk eden ama her uğradığı yerde kendi lezzetini yaratan bir seremoni aslında.

Rusya’yı ele alalım .Ben o yörelere gitmeden önce çayın bu kadar önemli olduğunu bilmezdim.Öyle ki votka ile eş değerde. Çarlık döneminden günümüze gelen bir miras hatta

Son derece gösterişli olan semaverler ise Rus evlerinin vazgeçilmez demirbaşı.

Misafir olarak gittiğiniz bir Rus evinde çayın yanında ikram olarak çeşit çeşit marmelat , ceviz, badem, kuru kayısı, kuru erik, çikolata, çeşitli bisküvilerle karşılaşırsınız.Üstelik hepsi son derece şık , gösterişli gümüş veya porselen tabak , çanak ve bardaklar eşliğinde..

Bir gün bir eve davetliydim. Çay seremonisinde bilmem kaçıncı çayımı içiyordum ki artık dur deme vaktinin geldiğini anladım.Ama ben bardağı boşaltıkça, yenisi ekleniyordu.Hadi ayıp olmasın diye tekrar içiyordum bu kez de.Bardak boş asla kalmıyordu.En sonunda artık almayacağım deyince güldüler meğerse bardağın altındaki tabağı üstüne koymam gerekiyormuş artık içmek istemediğimi anlamaları için…

Sabah kahvaltısında havyarın yanında bile çay içer Ruslar. İçine şeker katmak yerine bizim kıtlama usulünü tercih ederler.(şekerin , ısırılarak yenmesi)

Bu arada soğuk algınlıklarında direnç vermesi amacıyla da bir kaşık reçel atılır, çayın içine…

Çin, çayın anavatanı..Mis gibi çay yapraklarının felsefe ile birleşimi.Derman niyetiyle kullanılmaya başlamış gittikçe keyifli bir içecek haline gelmiş..

Benim gittiğim Guangdong bölgesinde dikkatimi çeken nokta ise yeşil çayın içilme sıklığının bizim sandığımızdan daha az olması..Minik demlikte gelen yeşil çay, gene minik fincanlarla ikram ediliyor.Ama sandığımız kadar sürekli içilmiyor..Aksine açık kırmızıya bakan renkteki çayı tercih ediyorlar..Hatta’ çay içer misiniz?’ ikramları bile bu çaydan.Çok hafif, renkli su içiyormuş hissi veren bir çay bu.

Yemekten önce çay içmek bir gelenek orda.Yaklaşık 1 saat çay faslı sürüyor akşam yemeğinden önce . Fincanları malum küçük .Bunun nedenini ise ‘sıcak içilmesi , ve soğutulmaması ‘olarak söylüyor Çinliler.Onun için bardak boşalınca hemen dolduruyorlar. Çin’de o kadar çeşitli çay var ki aromalılardan tutun, koyu siyah çaylara varıncaya kadar.Bu arada belirteyim yaseminli çay çok seviliyor.

Hintliler ise çayı sütle içmeyi tercih ediyorlar.Özellikle de masala çayını.Masala içinde zencefil, karabiber, tarçın, karanfil ve varsa da anlayamadığım bir baharat zincirinin karışmasından oluşan siyah bir çay.Bizim bildiğimiz usulle demlendikten sonra içine süt ve şeker katsalar da ben sade içiyorum.

İngilizler çayla Hindistan’da tanımışlar.Tanıştıktan kısa bir süre sonra da yaşamlarında önemli bir yer teşkil etmiş.Misafirliğe gidilen bir İngiliz evinde çay ikram edilmemesi korkunç bir kabalalık orda.

Japonların çayı keşfetmesi Çinliler sayesinde olmuş.Çaya dinsel anlamlar yüklemeleriyle de kendilerine has törenler oluşturmuşlar.Bu törenlerde kullanılmak üzere küçük , sade çay evleri kurmuşlar.Geyşalık sanatında da ayrı bir yeri olmuş bu çay törenlerinin.Her geyşanın sürekli gittiği , müşterilerini ağırladığı, bir çay evi bulunurmuş.Bu düzenlenen çay seremonilerinde , geyşalar konuklarını büyük bir özenle ve hürmetle ağırlarlarmış.

Bizde ise durum şöyle;

Her ne kadar kahve ülkesi, olsak da yabana atılmayacak kadar çay tüketiyoruz.

Tavşan kanı olmazsa beğenmiyoruz,

Çay bayatlamışsa içmiyoruz.

Sallama çaya alışamadık bir türlü.

Evlerde beş çayı saatleri düzenliyoruz.

Misafirlerimize lezzetli kekler, börekler, çörekler eşliğinde çay ikramımızı yapıyoruz.

Çay içerken çiğdem çitlemeye ve dedikodu yapmaya bayılıyoruz.

Vapurda mutlaka çay, ve sigara keyfi yapıyoruz.

Ramazan da oruç açıldıktan sonra çay içiyoruz.

Bulanık renkteki çaya asla tahammül edemiyoruz.

Bu arada ben artık çay demlemeye gidiyorum..

Itır Arayıcı

 
Toplam blog
: 50
: 2013
Kayıt tarihi
: 23.01.07
 
 

Eski reklamcı, hatta her daim reklamcı, geyik, kokoş, alışverişkolik, biraz uçuk, bir zati-muhteremi..