Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '15

 
Kategori
Güncel
 

Tebrikler Sibel Alaş: "Şehitler ölür, biraz daha sıkı çalışırsanız vatan da bölünür!"

Tebrikler Sibel Alaş: "Şehitler ölür, biraz daha sıkı çalışırsanız vatan da bölünür!"
 

"Şehitler ölür, biraz daha sıkı çalışırsanız vatan da bölünür"

Bu sözlerin sahibi Sibel Alaş'ı tebrik ediyorum.

Yanlış anlaşılmasın; içeriğini desteklediğim için değil...

Karnından konuşmadığı için.

Bugünlerde o bildiğimiz laf cambazları hep karınlarından konuşuyorlar da...

Lafları ağızlarında eğip büküyorlar ama bir türlü erkek gibi ortaya çıkıp Sibel Alaş'ın söylediği o sözleri telaffuz edemiyorlar.

Yılan gibi kıvrıldıkça kıvrılıyorlar. 

İlk olarak, gazetecilik adı altında Kandil'e yapılan romantik seyahatlerle cilalama dönemi başlamıştı...

Yarım saatlık bir konuşma, allandıra ballandıra günlerce süren tefrikaya dönüşmüştü...

Altında sohbet ettikleri Kandil'in ceviz ağacı bilem bir başka güzellikteydi...

Sırf bu ceviz ağacını görmenin bahtiyarlığına ermek için, bırakın Kürt gençlerini, Türk gençleri bile Kandil'in yoluna koyulmuşlardı!

Sonra PKK'ya terör örgütü demeyin nameleri başladı...

Neymiş peki PKK?

Kürt halkının elinden alınmış haklarını geri almak için silahlı mücadele veren bir örgüt!

Yani Che Guevera hikayesi...

Yani Nelson mandela efsanesi...

Peki, bunca vahşi katliamları yapan, günahsız bebelere kurşun sıkan, sivilleri -özellikle de Kürtleri- acımasızca öldüren kimdi?

Che Guevara'nın, Nelson Mandela'nın biyografisinde böyle bir şey var mıydı?

Evrensel terör örgütü tanımına fazlasıyla uyan PKK, terör örgütü değilmiş!

Üstelik bunu, isimlerinin başına akademik ünvan yazan bazı kişiler bile söyleyebiliyorlar.

Tamam, anladık; PKK terör örgütü değilmiş, o zaman nihai amaç ne?

İşte kıvırtmalar burada başlıyor. 

Kem küm etmeler, lafı yuvarlamalar, orta sahada top çevirmeler birbirini izliyor.

Duymayanlar için yılanla tilkinin fıkrasını anlatmak istiyorum.

Yılanla tilki arkadaş olmuşlar ve geziyorlarmış. Bir derenin kenarına gelmişler. Yılan tilkiye, "Ben yüzme bilmem, beni sırtına al" demiş. Tilki de bunu kabul etmiş. Yılan tilkinin beline iyice sarılmış. Karşıya geçince yılan tilkiye, "Kusura bakma tilki arkadaş! Benim huyumda var; canım seni sokmak istiyor" demiş. Tilki bakmış ki yılan kararlı, hemen kurnazlığını konuşturmuş ve "Tamam arkadaş, sokacaksan sok ama; senin o güzel gözlerine bakmaya doyamadım, ölmeden önce bir kere daha göreyim" demiş. Yılan gözlerini göstermek isteyince de tilki yılanı kafasından yakaladığı gibi öldürmüş. Sonra da derenin kenarına upuzun uzatmış ve şöyle demiş:

"Ben öyle eğri buğru arkadaş istemem. Arkadaş olacaksan böyle dosdoğru ol!"

Bizimkiler yılana bile taş çıkartıyorlar!

Ama mimikleri, çok tecrübeli ve uyanık olsalar da, ağızlarından kaçırdıkları bazı sözcükler onları ele veriyor.

Geçenlerde CNN TÜRK'de bir açık oturumu izliyordum...

Konuşmacılardan biri, "Terör örgütlerinin kendilerini güçlü hissettikleri bir dönemde onlarla barış yapmak imkansızdır", -ki ben de aynı görüşteyim; 2009 açılım sürecinde Aralık 2009'da yazdığım "Duran Kalkan'dan tehdit ve açılımda ikinci aşama" başlıklı yazımın bir yerinde, "Terör örgütüne haddini bildirmeden barış olmaz. Keşke olabilse" diye yazmışım- diyecek oldu ki öbür katılımcı hemen sözünü kesti ve:

"Ne yani, PKK'nın diz çöküp aman dilemesini mi istiyorsunuz. 30 yıldır kaç defa denendi" dedi.

Sonra konuşma sırası kendisine geldi. Yüz ifadesinde müthiş bir kızgınlık ve hayal kırıklığı görülebiliyordu ve aynen şöyle dedi:

"Amerika bir kere daha Kürtleri sattı"

Amerika'nın Türkiye ile anlaşmasını kastediyordu...

Bu söz, çok ibretlik ve aynı zamanda sorunlu bir sözdü.

Bir kere 'Kürtler' sözcüğünü kullanarak Kürt halkıyla PYD-PKK'yı özdeşleştirmek çok yanlıştı ve realiteyle de uyuşmuyordu. Bu sözcüğün bilinçli olarak kullanıldığını düşünüyorum. Çünkü benzer yazarların da yazılarında aynı kurnazlığı yaptıklarını, PYD ve PKK'dan bahsederken hep Kürt halkı dediklerini ibretle okumuştum.

Kürt halkı PYD-PKK'dan ibaret değildi ve Amerika da hiçbir zaman Kürt halkını satmamıştı. 1990'lı yıllarda 'Çekiç Güç'le Kuzey Irak'ta Kürt halkını nasıl koruduğunu biliyoruz. Bugün Kobani'ye gösterdiği olağanüstü duyarlılık da bunun canlı ispatı.

Demek ki Amerika, Kürt halkını değil, belki zaman zaman PKK'yı satmış olabilir.

Ama onlara göre PKK'yı satmak, Kürt halkını satmakla eş anlamlıydı!

PKK için en ağır sözleri Barzani söyledi ve söylemeye de devam ediyor. Barzani ve onun temsil ettiği insanlar Kürt halkından değil mi?

Türkiye'de ve Kuzey Suriye'de yaşayan pek çok Kürt de PKK-PYD'yi sevmiyor, hatta onlardan nefret ediyorlar. Onlar da mı Kürt değiller?

Galiba Kürt olmak için PYD-PKK'dan vize almak gerekiyor!

Amerika Türkiye ile anlaşma yaparak Kürt halkını bir kere daha satmış mış!

6-7 Ekim olaylarında sonra PKK'nın gerçek niyetinin ortaya çıkması sebebiyle, Türkiye'nin dünyanın jandarması konumundaki Amerika ile anlaşma yapması beni ve benim gibileri çok sevindirmiş ve rahatlatmışken onları çok üzmüş!

Çok ama çok tuhaf!

Amerika PKK ile bir olup Türkiye'ye karşı tavır almalıymış!

O zaman çok mutlu olacaklarmış!

Diyelim ki dedikleri oldu ve Amerika PYD-PKK ile birlikte Türkiye'ye cephe aldı...

O zaman ne elde etmiş olacaklar ya da sonuç ne olacak?

İşte bunu söylemiyorlar, söyleyemiyorlar!

Biliyorlar bunu söylemenin zor olduğunu, sorunlu olduğunu.

Garibim Sibel Alaş söyleyivermiş!

Cahil cesareti işte! 

Atatürk'ü bir kez daha hasretle yad ediyorum...

Gaflet, dalalet ve hıyanet; acaba hangisi?

Kürt kökenli eski efsanevi bakanlardan Kamran İnan bir konuşmasında, "Her ülkenin haini olabilir, ama en çok hain Türkiye'de bulunuyor. 200 bin civarında hain var" demişti.

İnsanları zan altında bırakması ve bu rakamın tespitının zor olması sebebiyle o zamanlar Kamran İnan'ı yadırgamıştım.

Şimdi ise Kamran İnan'ın çok iyimser davrandığını düşünüyorum.

Geçtiğimiz günlerde 'İslamcı Ajan' tartışması yaşanmıştı...

Bence esas; Alman, İngiliz, Amerikan ve özellikle de Yahudi vakıflarından doğrudan ya da dolaylı yardım alan kişi ve kuruluşlar tartışılmalı.

Zira onlar kullanmadıkları eşeğin önüne ot koymazlar da...

Barış ve özgürlük nidalarıyla sureti haktan gözüküp sonra da Türkiye'nin dibini oymaya çalışan bu insanların gerçek yüzlerini tanımanın 'olmak' ya da 'olmamak' meselesi olduğunu düşünüyorum.

01.08.2015

Hasan Basri Özgen

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..