Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '09

 
Kategori
Eğitim
 

Tecavüz ve şiddetin önüne geçebiliriz.

Tecavüz ve şiddetin önüne geçebiliriz.
 

Erkek bebek doğacağı umut edilerek ya da bilinerek "mavi" renkli kıyafetler alınır. Kız ise pembe.

Mavi soğuk renktir, pembe sıcak. Rengârenk giydirilen erkek bebeklerde vardır. Ana okuluna başladığında "kırmızı" giydirilmişse " Sen kız mısın?" derler. Büyür gider, beyninde bu söz yankılanır. Çok sevdiği bir kazağı almak istese de alamaz. "Kız rengi"

Çocuklarımızı büyütürken, cinsiyet ayrımcılığını vurgulayacak, tabulaşmış, bir takım uygulama ve söylemlerden uzak durmalıyız. Renkler cinsiyeti tanımlamaz, nitelemez.

Erkek çocuklar oyun çağına geldiğinde "şiddet içeren" ya da bunu telkin eden oyuncaklar almamalıyız. Hediye gelmişse de engellememeliyiz. Yasak sadece ilgisini arttırır. Tabanca, kılıç, tüfek ile oynamamış bir erkek çocuk cinsel kimliğini kaybetmeyeceği gibi, oynadığında da kimliği gelişmez. Sadece öfke kontrolsüz zamanlarında, kendine olan güvenini korku saçarak sağlamasına neden olur.

Kardeşler asla ve asla birbirlerinin yanında azarlanmamalıdır. Biri kız biri erkek iki kardeş düşünelim. Kavga ettiklerinde ağlayan genelde kız çocuklardır. Sebebine göre haklı da olabilir haksızda. Kız çocuklar hep korunan, erkek çocuklar hep koruyan statüsündedir. Uzlaşı dilinin şiddet değil, konuşarak anlaşmak olduğunu öğretmeliyiz. Her şikâyeti, sızlanması dikkate alınmayan "prensesler" ilgi çekmek için her yola başvurur. Erkek çocuk ise ağlamak istese "aa ne kadar ayıp erkekler ağlamaz" diye telkin edilir. Bu telkin ömür boyu "ben erkeğim ağlamam, ağlamamalıyım." şeklinde duygusal bir baskıya dönüşür. Oysa ki insandır ve ağlayabilir. Erkek çocuklarımıza bu lâfı kullanmamalıyız. "Prenseslere" de, kız çocukların ağlamadan da kendisini ifade edebileceğini öğretmeliyiz.

Şiddete maruz kalan ya da babanın anneye şiddet uyguladığı ortamlarda büyüyen erkek çocuk, ileri yıllarda arkadaşlarına ve ailesine şiddet uygular. Kız çocuklar için de o keza. Yeni nesiller yetiştirecek küçücük bireylerin beyninde, kavram kargaşasına yol açacak davranış ve konuşmalardan uzak durmamız gerekir.

Kızınızdan isteyeceğiniz suyu oğlunuzdan da isteyebilmelisiniz. Bunun olabilmesi için de bebekliklerinden itibaren bazı şeyleri kendi kendilerine yapmalarına izin vermeliyiz. Örnek; market ya da pazar alışverişinden döndüğünüzde 3 yaşında ki oğlunuzdan, yerleştirmek için yardım isteyebilir, akşam yapacağınız salata için domatesleri yıkamasına izin verebilirsiniz. Tezgâhın önüne koyun sandalyeyi, çıksın üzerine evyenin içine koyacağınız malzemeleri o yıkasın. Büyük keyif alır çocuklar suyla oynamaktan. Tıpkı kızınızın kek yaparken size yardımcı olmaktan mutlu olduğu gibi.

Erkek çocuklar yaramaz doğmaz. Yaramazlaştırılır. (Bu sözü de oldum bittim sevemedim. Ne demek yaramazlık ? Bende 'işe yaramaz' anlamını çağrıştırıyor.) Dövülen bir erkek çocuğa "dövmeden gelme" denilir. Dövülen kız çocuk ise ertesi gün elinden tutulup okula gidilir. Yaramazlık yapan çocuk etrafının ilgisinden mutlu olduğu için daha çok yaramazlık yapar. Dikkate alınmayan, dinlenilmeyen, sen çocuksun diye susturulan, azarlanan , başarısız olan çocuk ; kız olsun erkek olsun yaramazdır. Onlara doğdukları andan itibaren, birey olarak davranmamız gerekir. Farkedildiğini, önemsendiğini ve değer verildiğini bilen ve hisseden çocuk ; dikkat çekmek için farklı davranış biçimleri sergilemez.

Erkek çocuklar sünnet olduğunda; sünnet olayının ne anlam taşıdığını anlatmalıyız. Sağlık açısından önemini izah etmeliyiz. Sünnet'in "erkek olmak" demek olmadığını, insanların doğdukları andan itibaren cinsiyetlerinin belli olduğunu izah etmeliyiz onlara. Erkek olmak için sünnet olmak gerekmiyor çünkü. "Sünnet" sözcüğüne yüklenen anlam, sünnet yaşında ki bir erkek çocuk için gereksiz ve çirkindir. Eğer illede "erkek oldun" denilecekse ve bu şartsa (!) blûğ çağını bekleyin. Doğru yetiştirilmiş bir erişkin, "erkek oldun" dendiğinde, doğal bir gelişimin , üstünlük değil sadece "üreyebilirlik" olduğunun farkında olacaktır zaten.

Kız çocuklarımız regl olduğunda da "sen artık kadın oldun" denmemelidir. Erkek çocuklarla arasına mesafe koyması gerektiği telkinlerinde bulunmak, karşı cinsi "kendisine zarar verecek" bir yaratık olmadan öteye geçirmez. Ergenlik dönemine gelen bir birey'e, yaşadığı sürecin doğallığı öğretilmeli. Cinselliğin her iki tarafında talebi halinde gerçekleşebileceği anlatılmalı.

Bebekliğinden itibaren, sadece sevgi ile şımartılan çocuklar donanımsız bireyler olarak hayata atılır. Aşırı sevgi beraberinde başka felâketler getirir. Koruyucu aileler aynı zamanda baskıcı ailelerdir. Aşırı sevgileri sonucunda koruma güdüleri, bunun sonucunda da baskıcı tutumları oluşur. Özgüveni gelişmeyen çocuklar, hayata güçlü değil, korkak bakarlar.

Sevgimizi doz aşımsız, hissettirerek ve söyleyerek iletişim kurmalıyız.

Tecavüzlerden, şiddetten, sevgisizlik ve saygısızlıktan şikâyet etmememiz için "doğru çocuklar" yetiştirmemiz gerekiyor.

İlkokul'da Yuttaşlık Bilgisi Dersinde öğretmişlerdi. "Toplumu oluşturan en küçük topluluk ailedir."
Bu günün kız bebekleri, yarının genç kızları, ilerinin anneleri. Bu günün erkek bebekleri , yarının delikanlıları, ilerinin babaları. Bu iki karşı cins karar verip çoğalacaklar. Yeni nesiller oluşacak. Kendi çocuklarına verecekleri her şeyin temelinde "bu günün bebekleri" nin aldıkları olacak.

Toplumsal sıkıntılarımızın tamamı aynada ki yüzümüzü yansıtıyor.

Saygılarımla.

Nur Zeynep

 
Toplam blog
: 347
: 1365
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

İstanbul 25 Temmuz : /… İşletme tahsil ettim. Özel ilgi alanım olduğu için 2 yıl Psikoloji okudum..