Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tecavüzün cezası kadına

Geçenlerde bir haber okudum. Kocaeli Sosyal Hizmetler Kurulu toplantısında konuşulan konulardan birisi de tecavüze uğrayan engelli kızların kısırlaştırılması üzerineymiş. Üstelik bunu isteyen okumuş, kültürlü olduğunu düşünebileceğimiz bir kadın. Bu öneriyi getirirken ne düşündü bilmiyorum ama ben okuduğumda tüylerim diken diken oldu.

Şimdi düşünün ki engelli bir kızınız var. Belki de gerçekten var. İçinde bulunduğumuz toplumdan kendini bilmez biri kızınızın bu durumundan çok kötü bir şekilde faydalanıyor. Olmuyor değil, oluyor ne yazık ki… Neye üzülürsünüz? Neden daha önce kısırlaştırmadık diye bir soru aklınıza gelir mi? Bahsettiğimiz bir insan ve bir trajedi. Hatta bir değil, pek çoğu… “Başından geçenlere üzülmek, bunu yapanları cezalandırmakla olmuyor biz kısırlaştıralım bu kızcağızı. En iyi çözüm.” Bundan sonra tekrar tecavüze uğrarsa hamile kalma riskini ortadan kaldırıyorsunuz ve sorun çözülüyor. Bu kadar basit…

Kimse tecavüzü gerçekleştireni hadım etmeyi önermiyor. (Bu daha kabul edilebilir bir öneri olurdu.) Olaya bir de diğer açıdan bakalım: Bu öneri sizce de tecavüzü desteklemiyor mu? Böyle bir öneri getirilirken ne düşünülmüş olabilir? Bunun yerine caydırıcı cezaları konuşmak gerekmez mi?

Daha birkaç ay önce geçen bir haber; belki okumuşsunuzdur, hatırlarsınız: Aydın’ın Çine ilçesinde yaşayan 16 yaşındaki engelli bir genç kız 3 kişi tarafından tecavüze uğradı. Gecenin bir yarısı falan da değil akşam üstü 5 sularında, güpegündüz. Ağzı koli bandıyla bağlandı, dövüldü, defalarca tecavüze uğradı ve tehdit edilerek bırakıldı. Babasının dediği cümleler aynen şöyle geçiyor: “Güpegündüz genç bir kız sokakta yürüyemez mi? Türkiye ne hallere geldi! Yeter artık bu kızlarımızın, kadınlarımızın başına gelenler. Bu haydutlar ilk duruşmada para ödeyerek serbest kalırsa kızımın çektiği acının hesabını kim verecek? Devlet vatandaşının namusunu korumak zorunda değil mi? Bu kişilerin en ağır şekilde cezalandırılması için hukuken ne gerekiyorsa yapacağız.” Görüyorsunuz, kimse devletten engelli kızını kısırlaştırmak için yardım beklemiyor. Aksine, yapılan suçun cezasını bekliyor.

Şimdi gerçekleri konuşalım. Türkiye’nin istatistikleri bu konuda hiç iç açıcı değil maalesef. 2000 - 2005 yılları arasında en çok tecavüz suçu işlendi. Bu yıllar arasında 78 bin 453 kişi yargılandı ve 37 bin 436’sı hakkında mahkumiyet kararı verildi. 2006 - 2008 yılları arasında da en çok taciz suçu işlendi. Yine bu yıllar arasında 79 bin 806 kişi yargılanırken 34 bin 319 mahkumiyet kararı verildi. Bunların arasında çocuğa karşı işlenen cinsel suçlar da mevcut, evlenme vaadiyle kandırılan kızlarımız da mevcut, engelli kızlarımız da… Yani tecavüzcü, kişilik ayırt etmiyor.

Çok merak ettiğim bir konuyu öneri sahibine sormak istiyorum: Psikolojik rahatsızlığı olan, taciz ve tecavüze yatkın kişiler, akıllarındaki eylemi gerçekleştirmek için dışarıda engelli aramıyor. Eğer böyle talihsiz bir olay sizin ya da yakınlarınızın başına gelseydi (kimse için böyle bir şey dilemiyorum) yapacağınız ilk iş bir hastaneye koşarak kısırlaştırılmak mı olurdu? Yoksa bu kişi ve kişilerin gereken cezayı aldıklarından emin mi olmak isterdiniz?

Kadınlarımıza ve kızlarımıza karşı yapılan bu akıl almaz suçun çözümüne yine kadınlarımızdan ve kızlarımızdan çaldıklarımızla ulaşamayız. Öncelikle bilinçli bir insan ve sonra hakları olan kadın olarak bizim arkasında durmamız gereken düşünceler yapıcı olmalıdır. İlk olarak birbirimizi anlayan kadınlar olarak hareket etmeli, empati duymalı ve fikirlerimizi bu temellerle inşa etmeliyiz.

Her şey bir kenara: Kadın kimliği yüzünden örselenmiş bir kişinin elinden kim, hangi hakla kadın kimliğini alabilir?

En önemlisi de bu sorunun cevabıdır.

 
Toplam blog
: 48
: 2505
Kayıt tarihi
: 13.12.10
 
 

Bilişim Sektöründeki kariyerine Magnet Dijital’de Operasyon Müdürlüğü yaparak başlayan Elif Alpte..