Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '09

 
Kategori
İstanbul
 

Teğet geçen sel felaketi

İstanbul’daki sel felaketini televizyonlardan izlerken hep şunu düşündüm, ya ben veya yakınlarımda o saatte oradan geçiyor olsaydık ne yapardık acaba diye?

Atatürk havalimanını sürekli kullanan ve özellikle de sabah uçaklarını tercih eden birisi olarak olasılığı oldukça yüksek bir varsayım aslında!

Ardından daha dehşet verici bir başka olasılık geldi aklıma; Ya sel felaketi sabah saat 8:30 – 9:00 civarı başlasaydı! Pisi pisine ölümler yüzleri bulmaz mıydı?

Hele küçük yavrularından ikisi de elinden kayıp giden annenin acısını yaşamak ya da elinde telefon bunu dinleyen babanın çaresizliğine şahit olmak! O minibüsün içinde çaresizlik içerisinde ölen 7 kadın emekçinin dramı ve yaşamını yitiren diğer vatandaşlarımız…Dünyanın en güzel, en büyük şehirlerinden birinde, bizim gururumuz dediğimiz, Avrupa Kültür başkenti denilen bir kentte nasıl olur da böyle bir felaket yaşanır, inanılır gibi değil? Ama oldu işte, bir inşaat mühendisi olarak da hiç şaşırmadım aslında..

Bu ülkeyi ve İstanbul’u uzun süredir yönetenlerin sel felaketi sonrası demeçlerini dinlerken de çok sık çıktığım yurt dışı seyahetlerinde gördüğüm şehirler gözümün önüne geldi;

Seine nehri üzerine kurulu Paris, Ren nehri kıyısında kurulu olan Köln, Düsseldorf, Bonn şehirleri, Elbe nehri kıyısındaki Bonn, Stuttgart şehrinin içinden geçen Necker nehri, Spree ve Havel nehirlerinin arasındaki Berlin, 150’den fazla adacık üzerine kurulu Venedik, Tuna nehrinin iki kıyısına kurulu Budapeşte…Tüm tatillerde bembeyaz Türklerin tercih ettiği şehirler değil mi bunlar?

Tümü de nehirlerin kıyısında, köşesinde, havzasındaki kumluk bölgede kurulmuş şehirler… Hani altı kayalık olmayan!

Bu şehirlerden çok daha eski bir tarihe sahip, metropol şaşalı ismi ile anılan, bembeyaz Türklerin yaşamak ve çalışmak için ülkemizdeki tek tercihleri İstanbul ise bir dereye evet Ayamama Deresine yenildi…

Turgut Özal’ın medyaya İkitelli’ye gidin demesiyle başlayan ardından Tayyip Erdoğan’nın belediye başkanlığı döneminde imara açılan bu bölge önce anlı şanlı sanayicilerimiz, tekstilcilerimiz ve medya tarafından kaçak kaçak yapılaştı, daha sonra da buralarda çalışanların ikamet edeceği kaçak binalarla dolduruldu. Yollar yetmeyince de ekspres hızla Basın Ekspres yolu açıldı. Ne mimarlar, ne şehir plancıları, ne mühendisler ne yargı kararları dinlendi bu süreçte.

Bakın görün bu felaket de deprem gibi kısa süre sonra unutulacak, yıkacağız denilen yerler yeni bir rant kapısı olarak gözümüzün önünde açılacak. Aymazlığı tescilli bembeyaz Türkler de gittikleri ülkelerdeki şehirlerin güzelliğinden, düzeninden, nehir kıyılarındaki restaurantlarında nasıl da eğlendiklerinden dem vuracaklar…Sohbetlerinde Açılımdan, demokratikleşmeden, bu ülke adam olmazdan, hangi yazar ne demiş konuşup konuşup duracaklar…

Basın Ekspres yolu üzerindeki Böyyük Medya ve yazarları da Açılım görünümlü Saçılımlarla uğraşmaya devam edecekler. Üstelik bu işin öncülüğünü yapar gibi yapanların ve demokrasinin yıldızları olarak anılanların “aşağıdan yukarıya biat, yukarıdan aşağıya icazet” ortamında yetişmiş olduklarını unutarak.!

 
Toplam blog
: 115
: 586
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Tarsus Amerikan Lisesi (1984) O.D.T.Ü - İnşaat Müh. (1989) SUNY at Buffalo - Yüksek Lisans (1992) 19..