Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Haziran '10

 
Kategori
Güncel
 

Tehdit edilen ve hedef gösterilen gazeteciler ile iktidarın yanlışları...

Tehdit edilen ve hedef gösterilen gazeteciler ile iktidarın yanlışları...
 

İsrail'in Gazze'ye insani yardım götüren konvoya dönük kanlı saldırısına tepkiler sürerken, iktidar kanadını eleştiren gazeteler ve gazeteciler birileri tarafından tehdit edilip, hedef tahtasına oturtuluyorlar.

Hedef gösterilen ve dobra dobra yazmaktan çekinmeyen gazeteciler, bu kendini bilmez, doğru düzgün okuyanı olmayan, ancak iktidardan aldıkları destekle kendilerini güçlü zannedenler, bir gün gelir kendi kazdıkları kuyuya düşerler.

Hatırlayanlarımız bilir, aynı basın Danıştay üyelerini hedef göstermiş, Danıştay’a yapılan kanlı saldırı neticesinde bir hâkim ölmüş ve yaralananlar olmuştu. Yakalanan sanığın yükünü hafifletmek için, kararı kesinleşmiş davayı Ergenekon çorbasının içine atmışlar ve orada bir yerleri temizlemeye çalışmışlardı. Gerçi hala o temizleme harekâtı devam ediyor.

Gelelim hedef gösterilen gazetecilere; Başta Emin Çölaşan, Yılmaz Özdil, Can Ataklı, Oktay Ekşi, Bekir Coşkun, Fatih Altaylı, Fatih Çekirge, Oray Eğin… Hedef gösterilmelerinin ve tehdit edilmelerinin nedeni ne? İktidarın Hamas Hamiliğine soyunmasını, içerideki kanlı terör örgütünün yaptıklarını görmezden gelmelerini eleştirmeleri mi? Ayrıca iktidarın ülkeyi dünya kamuoyu önünde küçük düşürmesini eleştirmeleri mi?

Kendilerini temiz gösterip, kanla ellerini yüzlerini yıkayanlar, bu işi yaparken de dinin arkasına sığınmaları gerçekten düşündürücü! Tehdit edilen gazetecilerin her biri o malum gazetenin tirajının üç beş katını tek başlarına sağlayan gazeteciler. Acaba gerçekleri yazdıkları için mi tehdit edilip, hedef gösteriliyorlar, yoksa çalıştıkları kuruma yaptıkları katkıyı kıskandıkları için mi?

Gelelim İsrail’in uyguladığı terörist eylemlere: Tüm dünyanın olduğu gibi hükümetin tutumuna ilişkin bir sürü soru işareti gittikçe çoğalmaya başladı.

İşte Gazze’ye insani yardım götüren gemilere yapılan saldırıdan geçen zaman içinde cevaplanamayan sorular: Dikkat ederseniz bu sorulara yanıt vermekte zorlanan AKP ve onun attığı her adımı kayıtsız şartsız destekleyen, desteklemeyeni tehdit eden ve hedef gösteren yandaş medyanın kalemşorları!

* Yardım konvoyuna katılacakları açıklanan bazı AKP milletvekilini bu katılımdan caydıran neden nedir? AKP idarecileri gemiye saldırılacağını bildiği için mi vekilleri geri çekti?

* Mavi Marmara gemisinin bandırası neden değiştirildi ve hukuken Türkiye'ye ait bir gemi olmaktan çıkarıldı? Meydana gelen saldırıdan sonra, bizim gemimize saldırılmadı masalını uydurmak için mi?

* İsrail hükümetinin açık ve diplomatik kanallardan "gemiyi mutlaka durduracakları"na ilişkin mesajlarına karşı Türkiye herhangi bir güvenlik önlemi aldı mı? Bir hesap hatası mı yapıldı? Yoksa saldırının sonuçları göze alındı mı? Eğer göze alındıysa, ölülerin ve yaralıların hesabını kim, kime verecek?

* Hükümet bir yandan konvoyun sivil inisiyatif olduğunu söylerken, öte yandan konvoyun bütün siyasi sorumluluğunu nasıl üstlenebiliyor ve zaman zaman herkesi suçlu ilan edecek kadar ileri giderken, konvoyu düzenleyenlere kefil olabiliyor? Bazı İslamcı yazarlar dâhil, "AKP bu işin başından beri içinde" iddiası doğrumu? Devlet adına Mavi Marmara gemisinde görev yapanlar var mıydı? Varsa kimlerdi?

* Basına Türkiye'nin İsrail'e dönük karşı adımları konusunda yandaş basında çıkan haberleri kim servis ediyor? Her konuda medyayı "yalan haber"le suçlayan hükümet yetkilileri bu haberleri İsrail üzerinde baskı uygulamak için mi yoksa kamuoyunu oyalamak için mi üretiyor?

* İsrail'in gemileri durduracağı gün bilindiği halde Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Genelkurmay Başkanı'nın yurt dışında olması, zaman kazanmaya ve ABD ile diğer ülkelerin tepkilerini ölçmeye dönük bir önlem miydi? Ayrıca aynı yetkililerin İskenderun’da meydana gelen terör saldırısı ile ilgili fazla konuşmamaları manidar değil mi?

* AKP TBMM'den çıkacak ortak bildiride yer alan bazı ifadelere neden itiraz etti? Konuya ilişkin bütün hamleler Başbakan’ın inisiyatifinde gerçekleştirilirken deklarasyona onun haberi olmadan AKP'li milletvekillerinin itiraz yöneltmesi ne kadar mümkün? Bu gerçeğe karşın "krizi Başbakan çözdü" iddiasının gerçekliği ne?

* Obama ile Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinin içeriği her iki tarafça ayrıntılarıyla kamuoyuna niye açıklandı? Obama'nın bazı ifadeleri Başbakanlık tarafından yapılan açıklamada niye sansürlendi? ABD Başkanı Başbakan’a "yardım için başka yollar bulun" dedi mi? Demediyse, başbakanlık bunu neden yalanlamıyor? Dediyse, bunu neden gizliyorlar?

* Hükümet İsrail'den, yardım konvoyundakilerin tamamının hiçbir işlem yapılmaksızın serbest bırakılmalarını talep etmiş ve süre vermişti. İsrailli yetkililer gemidekileri "sınır dışı" ettiklerini açıkladılar. Oysa gemidekiler uluslararası sularda İsrailliler tarafından kanlı bir baskınla zorla alıkonuldular. "Sınır dışı etmek" hukuki bir işlemdir ve her bir ülkenin yasalarının yanı sıra, bazı uluslararası sözleşmelerde de çerçevesi çizilmiş bir yaptırımdır. Hükümet İsrail'e "sınır dışı etme" kararının arka planını sormuş mudur?

* İsrail'in “Devlet teröründen” sonra Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerde, saldırıya tepkinin ürünü olarak askeri tatbikatların durdurulması dışında ne tür somut değişiklikler olmuştur? İkili anlaşmaların konumu nedir? Toplumun gözü önünde ki dalaşmanın arkasında yine güçlü işbirliği(!) devam ediyor mu?

İşte bu soruların cevabı aranıyor. Gerçi bu soruları daha da arttırmak pek ala mümkün. Toplumun gözü nereye kadar boyanacak? Hamas’ın hamiliğine soyunanlar, ülkedeki terörün artması konusunda ne düşünüyor? Terörle mücadele edenleri teröristlikle suçlayanlar, şimdi nelerle uğraşıyor? Terör olayları nedeniyle kaybedilen gencecik insanlar, neden yandaş basın tarafından görmezlikten geliniyor?

 
Toplam blog
: 3842
: 3093
Kayıt tarihi
: 23.03.08
 
 

Antalya'da 1956 yılında doğdum. Emekliyim, Üniversite mezunuyum. Evliyim, bir oğlum var Mimar. Gü..