Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '10

 
Kategori
Siyaset
 

Tehlikeli meydan okumalar

Tehlikeli meydan okumalar
 

İsrail ile olan gerginlik son zamanlarda yeniden tırmandırılmaya başlandı. Başbakanımızın bu türlü ataklarına zaten alışığız da, ama artık hükümetin diğer üyeleri de atıp tutmaya başladılar. Sanırım bu konuda konuşmayan ender hükümet üyelerimizden biri Dış İşleri Bakanımız. Yani asıl konuşması gerekenin yerine herkes konuşuyor, hem de lafını sakınmadan…

Yalnız, ilginç olan şu ki; bizim böyle durup dururken İsrail’e efelenmemiz, hem de ağır ifadelerle eleştirmemiz tam da ABD-İsrail ilişkilerinin gerildiği zamanlara denk geliyor. Ne zaman bu iki kadim müttefik bir fikir ve eylem ayrılığına düşse hemen bizden bir ses yükseliyor ve İsrail’i Müslüman katliamı yapmakla suçluyor.

Ülke liderleri bu türlü lafları, yaptıkları ikili görüşmelerle ya da diplomatik kanallarla birbirlerine duyururlar. Basın yayın organları aracılığıyla değil. AKP iç politikada uygulayıp şimdiye kadar olumlu sonuçlar da aldığı bu çatışmacı tavrını dış politikada da sürdürüyor ama yanlış yapıyor. Üstelik bu arada sürekli olarak da komşularla sıfır problemden söz ediyor.

Geçen ay İsrail Devleti Doğu Kudüs’te 1600 konutluk yeni bir Yahudi yerleşim merkezi kuracağını açıklamıştı. Bu karar ABD’de büyük yankılar bulmuş, İsrail tarafının bu kararla Filistin görüşmelerini daha başlamadan bitirdiği ifade edilmişti. ABD Dış İşleri Bakanı Clinton İsrail’i arayarak bu rahatsızlıklarını da iletmişti. Aynı davranışı bizim Başbakanımız ya da Dış İşleri Bakanımız da yapabilirdi, ama hayır, onlar illa ki basın yoluyla tribünlere de mesaj verecekler. Her vesileyle büyük devlet olduğumuzdan söz eden kıymetli devlet büyüklerimiz niye büyük devletlerin yöneticileri gibi davranmazlar bilemiyorum.

Siz kavga gürültü giderseniz aynısıyla karşılık görürsünüz. Bizim yöneticilerimiz İsrail’e hakaret ettiler, İsrail yöneticileri de bize, yani Türkiye Cumhuriyeti’ne hakaret ettiler. Ne olacak şimdi? İsrail Dış İşleri Bakanlığı Sözcüsü tarafından yapılan açıklamanın bir bölümü; “İsrail Türkiye’ye karşı saygılı olmaya özen gösteriyor, iki ülke arasında düzgün ilişkilerin devamını istiyor, ama aynı karşılığı da görmeyi bekliyor. İsrail devleti, Hizbullah ve Hamas terörü ve füzelerine karşı vatandaşlarını koruma hakkına sahiptir. Türklere gelince, onlar, İsrail devletine ve dünyanın en ahlaklı ordusu olan İsrail Savunma Kuvvetlerine vaaz verecek en son kişilerdir” şeklinde. Açıklamada Başbakanın ifadelerini “küçük düşürücü ve küstahça” diye nitelendirerek Tayip Bey’e ve de dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’ne hakaret edilmektedir.

Sevgili okuyucu, ben böyle bir hareketi de hakareti de içime sindiremiyorum. Hiçbir ülkenin devlet yöneticileri benim Başbakanım için böyle ifadeler kullanmamalıdırlar. Bizim yöneticilerimiz de buna meydan vermemelidirler. İç politikada alıştık; her gün birbirlerine ağız dolusu hakaretler yağdırıp hiçbir şey olmamış gibi yüz yüze bakıyorlar ama, en azından “söven de sövülen de bizden” deyip bunları sineye çekiyorduk. Ama lütfen elin gavuruna da laf atıp kendilerine ve de devletimizin kurumlarına laf söyletmesinler. Kendileri aldırmıyor olabilirler, ama bizim zorumuza gidiyor.

Hem artık bazı şeyler de sürekli tekrarlanınca kabak tadı veriyor. ABD’de Ermeni Soykırım tasarısı komisyonda kabul edilince kendimizce afralar yapıp büyükelçimizi de geri çağırmıştık. Şimdi elçimizi gönderiyoruz, ardından da Başbakanımız gidiyor. Madem böyle olacaktı da baştan niye öyle fevri davranışlara giriyoruz? Sonunu getiremeyeceğimiz işlere baştan girmemek daha doğru değil mi?

 
Toplam blog
: 114
: 548
Kayıt tarihi
: 18.11.09
 
 

Emekli öğretmenim. Üç yıldır Söke Ekspres gazetesinde günlük yazılar yazıyorum. 2008 Yılında röpo..