Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '07

 
Kategori
Güncel
 

Tehlikenin farkına varamayanlar

Tehlikenin farkına varamayanlar
 

Cumhuriyetin ilk yıllarında edindiğimiz haklarımızı koruyamadık. Elimizden bir bir uçup gidiyor farkında değiliz…

Cumhuriyet mitingleri yaptık. Baharda açan gelincik tarlalarına benzettik alanları Onuncu Yıl Marşını hep birlikte söyledik. 73 yıldır başka bir marş da söyleyemedik. Tehlikenin farkına varamayan biz kadınlar tehlikenin içine yuvarlandık gittik. Hala da yuvarlana yuvarlana debelenip duruyoruz.

Şimdi sözüm biz “tehlikenin farkına varamayanlara” neden hala aklımızın sesine kulak vermiyoruz. Neden bizi temsil etmesi için bizden farklı olanların seçilmesini sağlıyoruz. Sorun başörtüsü sorunu muydu ki orada kilitlenip kaldık? Neydi sorun? Hala fakında değil miyiz tehlikenin?

Bizim yaşam özgürlüğümüz elimizden alınıyor. Bizi tutsak yapmaya çalışıyorlar. Malezya mı olacağız diye bizim dışımızda tartışıyorlar ya “Lütfen bu sese kulak verelim!” Malezyalı kadınların isteklerine; “Camiye girmek, hatta camiye ana kapıdan girmek, musallaya görsel ve işitsel erişim, erkeklerden bir bariyer ile ayrılmadan musallada dua etmek, cemaate seslenmek, imam olmak, tüm aktivitelere katılmak.” (Cumhuriyet Gazetesi, 30.09.2007)

Malezya mı olacağız tartışmaları arasında Malezyalı kadının nasıl İslamlaştırıldığını/dinselleştirildiğini da görmek gerekir. Türkiye de de aynı şekilde politikalar üretilmeye başlandı bile. Bunu Cumhurbaşkanlığı seçiminde de pazarladılar. Gündem yarattılar ve sonunda başardılar. Çünkü siyasi bir simge olarak ortaya çıkan türban konusu Türkiye ve Malezya arasında çok önemli bir benzerlik taşımaktadır. İslamlaştırma politikası deyim yerindeyse kadının toplumdaki yeri ve türban üzerinden yürütülmektedir.

Şimdi bir kez durup iki kez düşünelim Edindiğimiz haklarımız elimizden alınsın. Sonra biz yitirdiğimiz haklarımız için örgütlenip savaşalım. Bu aklın yolunun hangi kırılma noktasındadır, söyleyebilir miyiz?

21. yüzyılda dünyaya şekil vermeye çalışan bir takım insanlar şimdilerde ılımlı İslam diye bizim yaşamımızı şekillendirmeye çalışıyorlar. Ilımlı Hıristiyan var mı da ılımlı İslam olsun. Her ne olursa olsun mutlaka insanları bölmeye çalışıyorlar. Önce insanı kadın erkek diye ikiye parçaladılar. İlk kadın yasak meyveyi yedi ve erkeğe de yedirdiği için cennetten kovuldular. İnsanın aklına şöyle bir soru gelebilir. “Eğer kadın ve erkek yasak meyveyi yemeselerdi bu gün dahi tüm insanlar cennette mi yaşayacaklardı?” O zaman cennette hangi din olacaktı? Ilımlı mı ılımsız mı olacaktı? Cennette silah fabrikatörleri olacak mıydı?

Sorular kendi içinde yanıtlarını üretmemeye başladı. Yanıtlar üretilemeyince sorular da anlamsız ve havada asılı kalıyor.

Ama ben gelincik tarlalarını özlüyorum meydanlardaki, haritalardaki…

Avroların üzerinden haritası silinse de…

Tuncay Özkan “Kaç kişiyiz? “ diye soruyor. Ben; “Deniz kenarındaki kumlar gibi sayılamayacak kadar çoğuz” diye yanıt vermek istiyorum.

Tehlikenin farkına varamayanlar; ne zaman varacağız farkına tehlikenin?

Keşke dememek için,

Haklarımızın elimizden alınmasına izin vermeyeceğimiz için,

Kadın ve insan olduğumuzun farkında olduğumuz için,

Demokrasi için,

Cumhuriyetimiz için,

Özgürlük için,

Yaşam için,

Güneşi görebilmek için, Sevgi için,

Atatürk’ün kurduğu Türkiye’de yaşadığımızı fark etmek için,

Her şey için,

Fark edelim ve buradayız diyelim…

Resim: http://www.ipekkocaaydin.com/2005_clsm.html

 
Toplam blog
: 222
: 1359
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

Matematik öğretmeniyim. Liselerde okutulan MEB Talim Terbiye Kurulundan onaylı matematik ders kit..