Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Temmuz '19

 
Kategori
Teknoloji
 

Tek''no''loji

Başlar öne eğilmiş, eller ekranda bir şeylere tıklayıp, sayfaları kaydırmakla meşgul (Kitap sayfası değil tabii)… Etrafta neler olup bitiyor, kimler nerde ne yapıyor, yanmış yıkılmış mı ortalık, ruhu duymayan bir gençlik… Üstelik de kulaklar da kulaklıkla tıkanmış durumda… Sadece evde, iş yerinde değil, parkta, bahçede, sokakta bile birbirini göremez oldu insanlar…Neredeyse yanında oturan kişiyle bile, konuşmaya üşenip mesaj yazacak, birbirinden kopuk bir nesil çığ gibi büyüyürken; bu manzara karşısında eli kolu bağlı oturan, kimi çaresiz, kimi bilinçsiz insanlar da yok değil.

Kör, sağır, insani ilişkileri asgari düzeye inmiş, kısacası mekanikleşmiş bir kuşağın mensubu olmaya başladı yeni çağın insanları… Neredeyse konuşmayı unutan, yazısı kısaltmalardan oluşan, yani mors alfabesi kıvamında bir nesil günden güne sanal âlem hızında artmakta. Eskiden “ışık hız”ında denirken, bugün dikkat ederseniz “sanal âlem hız”ında diyorum, çünkü sanal dünyadaki iletişim hızı, ışık hızını bile aşmış durumda kanımca.

Doğum günleri, baş sağlığı, bayram vb. mesajlar artık telefondan bile değil, sosyal medya ağlarından iletilmekte. Acılar, mutluluklar, tebrikler, tepkiler, beğeniler; sadece sanal paylaşılmakta. Dolayısıyla bir süre sonra hislerimiz de sanal bir kimlik kazanmakta.

Süzülen gözyaşını yanaklardan silen bir el olmadığı gibi, sıcacık bir gülüşün paha biçilmez sıcaklığını görüp hissedebilen dostların da sanallaşması en acı olan. Sanal sevgi, sanal dostluk derken, yakında sanal evlilikler ve sanal çocuklar olacak korkarım… Duyguların ve duygulu insanların neslinin bir gün tükenecek olması ve gelecekte anlamını yitirmesi, en büyük kayıplardan biri olacak olsa gerek.

Uzak mesafeleri yakın kılan teknoloji, yakın mesafeleri de uzattı aslında, farkında değiliz belki de… Birçok işimiz pratikleşti ama tembellik de yanı sıra arttı. Kurulan cümleler yarım, anlaşılmaz, hatta cümle olarak bile adlandıramayacağımız şekil ve sembollerle dolu… Konuşmanın yanı sıra doğru yazmayı da unutan bir kuşak… Güzel bir tasvir cümlesinin etkileyiciliği yerine, basit ifadelerle şekil alan ve zenginliğini yitiren bir dil; dolayısıyla örfünden, adetlerinden geleneklerinden uzaklaşmaya başlayan insanlar…

Artık her şey parmaklarımızın ucunda, bir dokunuşluk mesafede. Ama dokunduğumuz bir dostun omuzu, bir yakınımızın eli değil… Bir bardak çayın buğusunda paylaşılan dost sohbetleri, bir fincan kahvenin telvesinde farkında olmadan yapılan meditasyonla kısa da olsa mutlu olan ruhların yerini alan soğuk ekranların, teknolojik cihazların, metal, plastik vb. yüzeyleri. Hissiz, ruhsuz, duygusuz… Bu yazıyı okurken, eğer içinizden “Ne olmuş yani, ne önemi var tüm bunların!…” diyorsanız, dikkat edin, sizin de içinizde bir şeyler kaybolmaya başlamış, bazı değerler hükmünü yitirmiş olabilir.

Teknoloji, elbette ki kötü bir şey değil. Hani bir ilacı dozunda kullandığınızda faydalı ama doz aşımı yaptığınızda sizi komaya sokabilecek, hatta ölüme bile götürebilecek boyutlara sürükleyebiliyor ya, işte, uyuşturucu gibi bağımlısı olup, insani yönlerimizi yok ediyor teknoloji, dikkat etmek bu gidişata bir “dur” , “hayır  -no-”demek gerek.

Atalarımız, boşuna mı “Azı karar, çoğu zarar.” demişler...

 

 
Toplam blog
: 31
: 95
Kayıt tarihi
: 13.02.14
 
 

Eğitimci, Edebiyatçı, ''Sera Hatun'',''Aldatmaca'',''Handan Makamı'' ve ''Modern Zamanlar Dervişi..