Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tek anlam üzerinde kalmamak

Tek anlam üzerinde kalmamak
 

Özetlemek gerekirse, bizler sadece duyu organlarımızın dayandığı noktalar itibarîyle karar vermemiş olacağız.........................


İnsanın nasıl kayıtlı kaldığının, hatta hataya sebebiyet verdiğinin korkunç örneklerinden biri, tek anlam üzerinde durmak ve yetinmekle gerçekleşiyor.

Evet, su göz boyutuna göredir, ama aslı H2 O’dur. Güneş, başımızı kaldırdığımızda bakır bir tepsi gibi görünmektedir. Ancak güneşin bir alt boyutundaki yapısı gazdır.

 Bu misalleri çoğaltmak mümkündür.

 O nedenle Evrensel kitap, ele aldığınız her meselenin görünen yanı olduğu gibi görünmeyen, algılanması gereken bir yanının bulunduğuna işaret ederek bizi çift taraflı veya çok yönlü düşünmeye davet eder.

Bunun teyidini de bizlere çok yönlü data kaynağını oluşturan Hızır (as.) ile Musa (as.) arasındaki olaylar gerçekleştirmektedir.

 Şimdi ne yapmamız gerekecek?

Özetlemek gerekirse, bizler sadece duyu organlarımızın dayandığı noktalar itibarîyle karar vermemiş olacağız.

İlk etaptaki görevimiz bu olmalı.

 Bugün pek çok ayet incelendiğinde, tek anlam üzerinde kalmaktan ötürü o konuyu bir boyutu ile analiz etme yeteneğine ulaşabiliyoruz.

 Ancak ismi Allah olan ile kul arasındaki bağlantı noktası tespit edilebilse, kul ile ilgili boyutun getirileri, neler olabileceği hususu bilinse ve bu kavramın aslında Allah ismi ile işaret edilenden ayrı olmadığı, yeri ve boyutlarına göre bu ismi aldığına dikkat edilse hem iletişim tesis edilecek hem de, derinlemesine yapılacak bir algılama oluşacak, benzer kavramların mahiyetinin nasıl fark edeceği müşahede edilecektir.

 Meselâ Allah öyle bir isimdir ki, Ulûhiyete işaret eder. Ulûhiyet ise hem ‘HU’ ismi ile işaret edilen mutlak zat anlamını içerir, hem de ilim mertebesinde noktaları oluşturan noktaya işaret eder.

 Zat itibarîyle “Şey’in” ayrı, esmasıyla “Şey’in” aynı olan Allah, Kur’an’da bu kez kesret boyutunda “BİZ” kavramı ile tanımlanmaktadır.

 Fatiha suresinde “İyya kena büdü...” de “Biz” işaretiyle, Rabbül Âleminin yarattığı her şeyin bu yaratılış felsefesine uygun şekilde hareket edişi ”Kulluk” vasfı ile dillendirilirken, bu boyutta hem orijinal kulluğa değinilmekte, aynı zamanda avami manada kulluk da ele alınmaktadır.

Bununla birlikte farklı bir bakış açısıyla “Hiçbir şey hariç olmamak üzere her şey onu zikreder, ama siz onların zikirlerini anlayamazsınız” uyarısı da bulunmaktadır.

 Bu uyarıda “anlamaz sözcüğü” ağırlık kazansa da anlaşılabir şeklinde bir mana da vardır. Basiret sahibi kimselerin gözünden bu husus asla kaçmaz.

 Bir diğer örnek ise “Hamd” kelimesi üzerindedir. Bu kavramın mutlak varlığa uygun anlamı, kul anlayışı ile yaşayana göre de bir diğer manası bulunur. Hamd, Allah’a nispet edildiğinde, bize nispetle soyut bir bilgi değerlendirmesinden başka bir şey değildir.

Datanın özellikleri ile kendini algılar demektedir. Bu algılama ilk etapta sem’i ve basiyr isimleri ile gerçekleşirken diğer isimler de bu öncü iki ismi takip eder.

 Hamd’ın kula nispetle tanımı, şükür kavramı ile ancak farklı şekilde kullanılır. Meselâ bir kimse, sağlık hususunda hamd etmelidir. Şayet şükür ederse, iyi gibi görünen durumunda, eksiye giden bir hal oluşur. Rahatsız ise hastalığı artar.

 Ancak şükür de müspet olaylarda nimetin arttırılması maksadıyla kullanılır. Yerli yerince yapılan uygulama böyledir.

 Keza “Onun Kürsi’si, yeri ve semaları içine almıştır” (2/255) ayeti, tecellilerin ve zuhur yerinin aynı olması açısından, Esma boyutu olarak anlaşılması gerekirken, bir diğer manaya göre,

Samanyolu şeklinde tezahür eder.

Bunlardan bir tanesi de Hidayet meselesidir. Ayeti Kerimede,

“Sen sevdiğini Hidayet’e erdiremezsin, lâkin Allah dilediğini Hidayete erdirir.” (28/56)

Derken bir başka ayette ise bu kez;

“Gerçekten sen; Doğru yola Hidayet edersin”buyrulmaktadır.

 Bunların hepsi de doğrudur, gerçektir. Ama algılama noktası farklıdır. Bahsi geçen ayet de, kul adıyla yapılan hidayetin esmaya, Allah’ın zatına olan hidayetin ise ancak Zat’ından Zat’ına gerçekleşebileceği anlatılmaktadır.

 

Ahmed F. Yüksel

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..