Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '11

 
Kategori
Güncel
 

Tek suçları "gazeteci" olmaktı

Habere giden meslektaşlarımızın başına sık sık trafik kazaları gelir. Haberini yaptıkları bazı densizlerden dayak yiyenler de olur.

Aç kalırlar, karda –  kışta - dağda - ormanda mahsur kalırlar, benzinleri biter, parasızlıktan yollarda otostop yaparak geri dönerler… Günlerce evlerinin, eşlerinin ve çocuklarının yüzlerine hasret kalırlar…

Buna rağmen biz gazeteciler, çekilen acılara aldırmadan, kendi aramızda hep bu zorluklarla yine dalgamızı geçer; “Seninki yine habere gitti, kendisi haber oldu” deriz…

Bu çileli mesleğin “Bakımsız Tarzanları”; siyasî gücü olan veya cebi dolu bir hatırlının dayatmasıyla işten atılıp, her an işsiz kalabileceklerini bilmelerine rağmen, görevlerini cansiperane yapar da, emeklerinin karşılığını ise hiçbir zaman alamazlar… Onun için bizler, sık sık kendi aramızdaki sohbetlerde şu tekerlemeyi söyler dururuz: “Gazetecinin parası pul, karısı duldur!..

Güçlü sendikalarımız ve derneklerimiz yoktur. Bunlar olmayınca, dürüst gazeteciye sahip çıkacak bir güç ve mercii de yoktur! Dürüst ve gözünü budaktan sakınmayan gazeteci hep yalnızdır! Doğruları yazan ve doğru haber yapan gazeteci, muhakkak birinin ayağına battığı için, hep hedeftedir!

Bakmayın siz, bizler için söylenen “Basın dördüncü kuvvettir!” denildiğine.

Evet, dördüncü kuvvettir de; bu söz sadece, yapılan haberlerin ve köşelerdeki yorumların kamuoyu üzerindeki güçlü etkisini gösterir! Bu işi yapan gazetecinin kendi şahsi gücünü, yenilmezliğini göstermez!..

Bu durumu bile bile, Vanlıların bile terk etmeye başladığı deprem mağduru İlimizde, DHA muhabiri meslektaşlarımızdan Erzurumlu Sebahattin Yılmaz ile Tuncelili Cem Emir de canla başla görevlerini yapıyor, bağlı oldukları ajanslarına haberlerini sürekli gönderiyorlardı.

Yeterli çadır, konteynır, karavan ve karavananın hâlâ götürülemediği Van İlimizde yağmur, kar başlamış, sıcaklık eksi on – on beşlere düşünce, saatlerce süren görevleri başında üşüyen bu iki değerli gazeteci; Bakan ve Vali’nin; “Bundan sonra deprem olmaz, az hasarlı binalara girilebilir” açıklamaları sonucunda, “az hasarlı” denilen bir otele gitmişler, biraz ısınmak uğruna, büyüklerimizin (!) tavsiyesi sonucunda canlarından olmuşlardır.  İşte bu 'görev şehitliği' hikâyesinin özeti budur!..

Kendilerine Allah’tan rahmet dileyip, acılı ailelerine taziyelerimi sunarak; "mekânları Cennet olsun" dualarımı gönderiyorum…

Ne yaparsak yapalım; Van’daki depremde çürük binalardan ötürü ölen 600’den fazla insanımızı ve bu iki cesur meslektaşımızı geri getiremeyiz!

Ancak, bundan sonra biz gazetecilere düşen görev şudur: Bu ucube binaları yapanlara, bunlara onay veren ahlâksız devlet yetkililerine ve hâlâ suçluları koruyan siyasilere dünyayı dar etmektir!..

Savaşta bile ölmesi mümkün olmayan bunca insanımızın ‘dolaylı katillerine’ rahat yüzü göstermeden, huzurlu uyku uyutmadan, hak ettikleri cezalara çarptırtmadan, bize de uyku haram olmalıdır! Bu sefer asla unutmayacağız, unutturmayacağız!..

Görev başında şehit olmuş gazeteci meslektaşlarımız da, ancak böyle yaparsak bizi bağışlarlar ve ruhları ancak böyle şâd olur diye düşünüyorum…        

13 Kasım 2011/ Sakin KOŞAR.

 
Toplam blog
: 191
: 753
Kayıt tarihi
: 09.08.08
 
 

16/07/1951 Bozüyük / Yatağan / Muğla doğumlu, 1970 Isparta - Gönen mezunu, 1986 Anadolu Üniversit..