Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '09

 
Kategori
Güncel
 

Teke Tek'te Fatih Altaylı ve Cübbeli Ahmet Hoca

Teke Tek'te Fatih Altaylı ve Cübbeli Ahmet Hoca
 

Herkesin, makuliyete ihtiyacı var.


Dün gece (23.07.2009, perşembe) Haber Türk Televizyonu'nda, Fâtih Altaylı'nın sunduğu TEKE TEK programını ilgi ile ve zevkle izledim. Misâfiri, ''Cübbeli Ahmet Hoca'' denilen, Ahmet Mahmut Ünlü idi. Fâtih Altaylı'nın yıllar evvel sunduğu TEKE TEK programları ile epey zamandır yapmakta olduğu TEKE TEK Programları arasında çok farklılıklar var. İlk zamanlar ön yargılı, taraflı, muhâtabını hep; ''Ben bunu köşeye nasıl skıştırırım da pirim yaparım!...'' görüntüsü veren bir çizgi sergilerdi Fâtih Altaylı. Fakat şimdi öyle değil sayın Altaylı... Muhatabını dinleyen; O'nun görüşlerini benimsemese de, saygı duyan; sıkıştırma anlayışı yerine, anlamaya çalışan; bilmediği konular hakkında, ahkâm kesmeyip, hiç gocunmadan; ''Ben o konuyu bilmiyorum, ben o konunun câhililiyim, câhilliğimi bağışlayın...'' gibi çok rahat ve doğru bir biçimde davranan Sayın Fâtih Altaylı'yı gerçekten yürekten tebrik ediyorum. Bu ülkede, insanların birbirini dinlemeye çok ihtiyacı olduğuna inanırım yıllardır. Tâaa lise yıllarımdan beri de hep öyle davranmaya çalışırım. Etrâfıma da her zaman bunun doğru olduğunu söylerim ama mâal'esef çok ta kabul gördüğümü söyleyemem...Ama Fâtih Altaylı ve O'nun gibi şahsiyetlerin, konumları itibâriyle bu anlayışı yerleştirmede, çok etkili olacaklarına yürekten inanıyorum.

Birçok TV programında görmekte olduğumuz, seviyesi düşük, âdetâ kör döğüşlerine sahne olan bâzı tartışmaların aksine, sayın Altaylı'nın şu an'ki tavrı; bizim, gerçekten birbirimizi dinlemeye ve anlamaya çok ihtiyacımız olduğunu göstermesi bakımından, inanın takdîr'e şâyân. Sayın Altaylı'yı; bu performansı'nın devam etmesi dileği ile, yürekten kutluyorum. Gelelim Program Konuğu'na...

Sayın Ahmet Mahmut Ünlü'nün performansı çok iyiydi gerçekten. Şimdiye kadar, onlar hakkında yayılmak istenen menfî imaj'ın aksine; fevkalâde olumlu, ılımlı ve uyumlu idi. Sâdece kıyafetlerinden dolayı onlara hep önyargı'yla bakanlar, bu önyargılarında ne kadar hatâ yaptıklarını anlamışlardır umarım. Bendeniz, bu yaşıma kadar(51 yaşındayım) hiçbir tarikata müntesip olmadım. Bundan sonra da, Allah bilir ama o tarafa doğru bir meylim'in olacağını tahmin etmiyorum. Bunu söylerken de, tarikat karşıtı biri olduğum zann'edilmesin. Her cemaatten ve birçok tarikata mensup dostlarım tanıdıklarım olduğu gibi, çok değişik siyâsî yelpâzeye mensup tanıdıklarım dostlarım da var. Herkesle, konuşabileceğim bir ortak nokta bulabilirim her zaman. Hattâ ataist birçok insanla da dostluklarımız oldu zaman zaman. Hâlâ da oabilir. Kimseye karşı kapalı değilim. Yeter ki karşımdaki kişi kapılarını kapatmış olmasın. Bütün bunlara rağmen; bazan insanları, tarikatleri, cemaatleri anlamakta zorlanıyorum...

Dün akşam(23.07.2009, perşembe) TEKE TEK'teki konuşmasının büyük bir kısmını beğendiğim bu Zat-ı Muhterem, sevgili Ahmet Mahmut Ünlü, mal varlığından bahs'ederken, Beykoz'da birkaç sene evvel almış olduğu eve 400 bin dolar verdiğini söyledi. O zaman ki şartlar altında çok uygun fiyata alındığını söyliyerek kendini müdafaa etti... Tabii ki müslümanların da mal varlığı olması kadar normal bir şey olamaz. Günümüzün müslüman zenginleri hep, bu şekilde kendilerini müdafaa etmekteler. Ancak, Kur'an'ımızda; mal-mülk, çoluk-çocuk, makam-mevki, şan-şöhret, zenginlik ve fakirlik gibi her şeyin, insanoğluna sâdece ve sâdece bir imtihan vesilesi olarak verildiğini söylüyor Yüce Rabb'miz. Saydığım bütün bu vasıfların bizlerde tecelli etmesi durumunda, onların bize âit olmadığını ve bize rızık olarak verdiklerinden, muhtaca, yetime, yolda kalmışa, darda olana vermemizi istiyor hep bizden... İnfak ve vermek üzerinde, farz kıldığı Zekât'tan daha fazla duruyor Yüce Rabb'imiz. ''Müslüman'ın da gezmeye eğlenmeye, mal-mülk edinmeye hakkı var ve câiz...''diyor Ahmet Bey. Elbette doğru... Fakat, bizlerin yaptığı gibi değil herhalde?!.. Sokaklarda veya herhangibir yerde aç açık veya bin türlü sıkıntılarla yaşamaya çalışan; yolda kalmış, darda kalmış, hasbel kader sıkıntılara dûçâr olmuş; dul, yetim, muhtaç o kadar din kardeşi veya insan varken; bir müslümanın, o dediklerimizi yapmaya hakkı var mıdır acaba? Bütün bu saydıklarımız, bizim için bir imtihan vesilesi ise eğer; 150 milyarlık arabaya nasıl binebilir, 400 bin dolar'lık veya daha da yüksek meblağ'lı evlerde nasıl oturabilir, tirilyonlarca liralık servet varken, bir o kadar daha fazlasını yığmak için nasıl uğraşabiliriz ki?..

Ahmet Mahmut Ünlü güzel konuştu, çok hoş'tu, çok mâkul'dü; bir öcü olmadığı imajını gâyet güzel verdi. Ama her ne kadar; ''O benim değil, bu benim değil; o arkadaşımın, bu arkadaşımındır.'' desede; bir eli yağda bir eli balda olduğu da gözlerden kaçmıyor. Keşke O'nun gibi zevat; Yüce Kitabımız Kur'an'ın, yukarda belirttiğim; Rabb'imizin bize rızık olarak verdiklerinden; muhtaca , yetime, yolda kalmışa, darda olana vermemizi istediği şeyleri, O'nun istediği doğrultuda İnfak edip, verebilse!.. Ama o, çok zor geliyor herkese... Çünkü herkes, gücü ve varlığı elde ettikten sonra; kendi gücü ile kazandığını iddia ediyor ve öyle sanıyor. Onun için de, '' Ben kazandım!.. Niye vereyim ki!..'' demeye başlıyor... Müslüman kardeşlerimiz, Kur'an'ımızın bu; ''İnfak'' ve ''Allah rızası için verme'' isteğini yerine getirilebilmiş olsa eğer, toplum katmanlarındaki huzur barış ve mutluluk ortamının nasıl arttığını, hepimiz aynelyakîn göreceğiz... Fakat İslâm'ın bu sosyalitesi, daha uzun bir süre bize uğramıyacak gibi gözüküyor(!). Çünkü bütün hocalar, bütün cemaatler, İslam âlimlerinin bir çoğu hep; başkalarının anlaması için öğrenip, başkalarının yaşaması için anlatıyorlar mâlesef.

Materyalist toplumlarda olduğu gibi, İslâm toplumlarında da, ''hep benim olsun, daha çok olsun'' egoistliği had safhalarda günümüzde. Doğruluk, dürüstlük, güven ve yardımlaşma gibi güzel seğerlerimiz, ne acıdır ki hızla, yok olmaya doğru gidiyor. Ben, Fatih Altaylı'nın konumunda olsa idim eğer; Ortalıkta İslam âlimi, hoca vs diye gezinenlerle sık sık bu konularla alakalı programlar yapardım. Veya bu Zat-ı Muhteremlere, bu konularla alâkalı çalışmaları ne kadar yapıp-yapmadıklarını sorardım. Meselâ; bir tane müslüman zengin bile, istese, sırf Allah rızası olsa eğer; bütün Türkiye'deki sokak çocuklarını rehabilite edecek ve topluma kazandıracak bir proje'yi tek başına yapabilir... Sadece bu mu? Daha neler yapabilirler neler!.. Ama bunlarla ilgilenmek hiç kimsenin işine gelmiyor mâlesef. Lafa gelince, koca koca İslâm profesörleri; televizyonlarda boy göstermek için, ahkâm kesmek için; o kanal, bu kanal gezer dururlar.

Yüzyıllardır 6 olan iman şartını 5'e indirmeye; tesbih İslâm'da var mıdır-yok mudur, denize girenin orucu bozulur mu bozulmaz mı? gibi şeylerle alakalı fetvalar vermeye çalışırlar. Yâ Hu!..Allah aşkına!.. Allah rızası için; Rabb'imizin şu ''İNFAK'' isteği, ''Hayırda yarışmamızı'' istemesi üzerinde daha sık dursanız ya. Cenab-ı Allah zekât'ı zengin olan herkese farz kılmış. Zengin olan her müslümanın borcu bu, yerine getirmek zorunda zaten... Fakat İnfak, Hayırda yarışmak; muhtaca, yolda kalmışa, düşmüşe yardım etmek...bunların hiçbiri farz değil. Bir mecburiyet yok. Fakat her biri, birer imtihan vesîlesi. Rabb'imiz, Kur'an'ımızda yüzlerce yerde bunları yapmaya teşvik ediyor bizleri ve bakın diyor ki; ''...Her kim de, farz olmadığı hâlde gönlünden koparak bir hayır işlerse, mükafatını görür...''(Bakara Sûresi-158.âyet)

İşte, TEKE TEK ' te veya başka bir programda; Ahmet Mahmut Ünlü veye başka bir Müslüman hoca, cemaat mansubu biri, herhangi bir ilim adamı veya prof., doç. vb gibi şahsiyyetler...Yüce Yaradan'ın bu arzusu, isteği üzerinde keşke daha çok durabilseler. Yine de, Fâtih Altaylı'yı önyargısız ve tarafsız bir program sunmasından dolayı; Ahmet Mahmut Ünlü'yü de, mâkuliyetinden dolayı tebrik ediyorum. Türkiye'mizin, bu tarz yaklaşımlara ihtiyacı var... Sağlık ve Muhabbetle... Bektaş Azizoğlu 24.07.2009, cuma
 
Toplam blog
: 344
: 580
Kayıt tarihi
: 24.11.07
 
 

İlkokul'u Düzce'nin Gölyaka İlçesi, Açmaköy'ünde bitirdikten sonra, Ortaokul'u Gölyaka'da okuyup,..