Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '10

 
Kategori
Siyaset
 

Tekel direnişi ve uyuyan CHP

Tekel direnişi ve uyuyan CHP
 

Son günlerde Türkiye de işçi dayanışmasının, son yıllardaki en büyük direnişi gerçekleşiyor. Kimi insanlar bu kitlesel eyleme karşı çıkıp, “çok şey istiyorlar” diyor. Kimi insanlar ise bu direnişi haklı bulup “tekel işçileri kazanırsa, hepimiz kazanırız” diyorlar. Burada üzerinde durulması gereken konu destekleyenler ve desteklemeyenler değil, o insanların orada olmasının nedeni ve hükümetin buna karşı tepkisi…

Peygamber başbakanın işçiyi makaslamak istemesi…

Teokratik yönetimlerde, siyasal iktidarın başında bulunan kişinin söylediği hiç tartışılamaz ve yorumlanamaz. Tam teslimiyet denilen bu inanış biçiminde, düşünmeden, yargılamadan inanmak esastır. İnsanlığın doğuşundan, günümüze kadar – halen de var olan – bu siyasal sistem, demokratikleşme eğiliminde kullanılırsa olumlu sonuçlar doğurabilir. Silahın ve askerin egemen olduğu toplumda sivilleşme adına birtakım zorunlu yaptırımlar ve emredici hükümler kuşkusuz mantık içersindedir. Ancak zaten sivilleşme egemen olmuş bir ülkede, cumhuriyetin ilke ve esaslarına göre yönetilen siyasal sistemin teokratik rejime dönmesi mantıki bir sonuç değildir. Son günlerde siyaset arenalarında konuşulan sivil dikta da bahsedilen budur. Teokrasi; siyasal iktidarın Allah tarafından kaynaklandığı, bu iktidarın Allahın yeryüzündeki temsilcileri tarafından kullanıldığı inancına dayanan toplumsal düzendir. Yani ülkemizde İslami inanışlara göre ülkeyi yönetmek, Allah tarafından görevlendirilmiş kişilerce olacaktır. Adalet ve kalkınma partisinin Aydın il yöneticisinin Başbakan Erdoğan’a peygamber benzetmesinin dayanağı bu olsa gerek…

CHP nin sosyal demokrat anlayışsızlığı…

Teokratik yönetimlerde muhalefet yoktur. Herhangi bir ayaklanmada, isyanı bastırmak bu rejimlerde çok kolaydır. Çünkü teokrasi büyük bir lobi ve geniş kitleli halk desteğiyle olur. Bu halk desteği ve zengin lobi, iktidarın gözüne girebilmek için ezmeyeceği insan kalmaz.

Şu an içinde bulunduğumuz cumhuriyet rejiminde bir muhalefetten söz etmek mümkün değildir. Kendisini sosyal demokrat olarak nitelendiren bir ana muhalefet partisinin, kurulan işçi çadırlarına, barakalara giderek yanınızdayız mesajı vermesi yeterli değildir. İşçi kesimine şirin gözükmeye çalışan bir burjuva kitlesini andırır gibi mesaj iletmesi sosyal demokratların olmaması gerektiği konumdur.

Şimdi diğer bir konuya, terörizm sorununa geçelim.

AKP bakanlarından birinin verdiği demeçte, tekel direnişinin içine terörün karıştığını, PKK nın da olaya dahil olduğunu belirtmişti. Burada alınmak istenen sonuç, olayın bir terör sorunu haline getirip daha önceki yıllarda da olduğu gibi şiddetli bir fiziki müdahaleyi meşrulaştırmak amaçlanmaktadır. Hatırlayacağınız gibi 1 mayıs olayında her şey bir silah patlaması ile provokasyona dönüşmüştü ve ardından istenmeyen olaylar yaşanmıştı. Aslında PKK nın bu eyleme dahil olmasına pek şaşırmadım. Bildiğiniz gibi PKK nın açılımı “Perkeya kerkeran kürdistane, yani Kürdistan işçi partisi”. Kendilerine Hizbullah diyen bir örgütün İslami direnişlere katılması, kendisine semitist diyen bir örgütün Filistin de insanları katletmesi kadar, kendisine işçi partisi diyen bir örgütün işçi eylemlerine katılması çok da anormal gelmedi bana. Asıl TİP, TKP ve kendisini sosyal demokrat olarak niteleyen partilerin bu eylemde ön sıralarda bulunmaması anormallikle karşılanmalıdır. Biraz önce değindiğim gibi, amaçlanan şey hipnoz.! İnsanların direnişini kırmak için her yola başvurmak istiyorlar. Terörü de karıştırırlar, yüz kızartıcı işlevleri de.

Ancak bu tür direnişlerin içerisine adı terörizme karışmış bir örgütün karışması kötü bir durum ve uygarlıkla karşılanmaması gerekir. PKK nın işçi hakları ve bunun işleyişiyle ilgili bir birikimi ve davası da olduğunu zannetmiyorum. Tarihe baktığımızda sosyalist devrimcilerinin genelinde silahlanmak vardır. İşin siyasal boyutuna ve sosyal dokuya hiç önem vermezler. Sosyalist devrimcilerin tecrübesizliklerinden kavrayamadıkları gerçek, terörizme eğilim göstermelerinin, başından bu yana işçi sınıfı hareketinden uzak kalışlarıyla, sınıf mücadelesi veren devrimci sınıfın partisi olma girişiminde bile bulunmayışlarıyla yakından bağlantılı olmasıdır. Aşırı şiddetli protestolar, çoğu zaman tartışma konusu olan sorunun değeri hakkında kişiyi kuşkuya sürükler. Bu protestolar onları yıpratmıyor mu? Sosyalist devrimcilerin “terörizmle, kitle içindeki çalışmayı geri plana itmiş olmuyoruz” dediklerini duydukça aklıma bu soru geliyor. Bu sözleri söyleyenler, kitleleri gerçekten işçi hareketinden ayrılmış kişilerdir. Bu sözleri söyleyenler, bu hareketten sürekli uzaklaşan, önlerine gelen herhangi bir kuram kırıntısına dört elle sarılan kişilerdir.

Marx ve Engelsin İngiliz ve Amerikan sosyal demokratlarının en sert dille eleştirdikleri yanı, bu anlayışın işçi sınıfı hareketinden kopuk oluşudur. Ulusal işçi sınıfı hareketinden uzakta kurguladığı mekanizma, işçi sınıfına uymamaktadır. İşte Cumhuriyet halk partisinin yaptığı da budur. İşin teorisyenliğine soyunup, sokaktaki insanın üşüyüşünü hızlandırmaktan başka bir şey değil.

Bu gidişle padişahımızın dediği gibi, tekel işçileri her şeyi kabul eder ve direnişlerinden vazgeçerse, bizleri ileriki günlerde iş konusunda ciddi sıkıntılar bekliyor. Memurluk sınavları kaldırılacak ve her şey sermayenin olacak. İç sömürge oluşarak, yoksulların zenginlere boyun eğmesi, diğer bir deyişler post-modern kölelik sistemi oluşacak. Şeffaf devlet değil, olmayan devletin yaratılması, zalimin zulmünü artırması demektir.. Bunlar taraf gazetesinin senaryoları gibi olsa da sistem bunu öngörüyor.

Eğer iktidarın tekel güreşinde bileği bükülürse, şimdi ve gelecekte işçilerin durumu daha bir aydınlık olacak. Bu direniş başarı ile sonuçlanırsa, ileriki yıllarda kamu sektöründe görev alacak ve çalışacaklar için bir umut oluşacağı kanısındayım…

Bilal ŞENTÜRK

 
Toplam blog
: 24
: 1041
Kayıt tarihi
: 10.07.09
 
 

Birçok hayalin kahramanı bu yoldan geçerken, hepimiz aslında tek bir ideale koşuyorduk... ..