Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '09

 
Kategori
Öykü
 

Tekerlekli sandalye

Tekerlekli sandalye
 

Bir adamın herzaman bir kadına ihtiyacı vardır


İki katlı ahşap evin çatısındakı kırık kiremitten damlayan sular insanın canını sıkmakla beraber eve bir hüzün geitiriyor. İnsan bahçesinde ki o güzel meyva ağaçlarının yapraklarıyla dans eden rüzgarın sesini dinleyemecek mı bu evde? Oysa ne güzeldi bir zamanlar o ağaçlar hepsi rengarenk hepsinin dalında ayrıbir meyve, ilkbaharda nede güzel çiçek açardı muşmula ağacı. Kokusuyla insana bir sarhoşluk havası yaratırdı, ya limon ağacının o mayhoş kokusuna ne demeli? Babam yıllar önce ekmiş oağacı ben doğduğumda.

Hatırlarımda bi zamanlar boyumu o ağaca işaretlemişti de babam sonrada bana dönüp ''Bak gördün yemeğini yemediğin için bu kadar kısa kaldın sen" demişti. Sonrada hiç üşenmeden bana o yaşımda ağaçların nasıl yemek yediklerini anlatmaya çalışmıştı o yaşıma rağmen. Hakkını vermek lazım babm iyi bir memur du hani o rüşvet yemeyerek kıt kanaat geçinen memurlar vardır ya biz öyleydik işte. Babam hep bu fazla kazanma lafını duyduğu zaman, ''şimdi onlar benim önümde ceket ilikliyor diğer türlü ben onlara iliklemek zorunda kalırım.'' derdi. Şimdi düşünüyorumda artık birçok devlet memuru bizim karşımızda ceket ilikliyor bize yaltanıyorlar. Babam bir zamanlar nede haklıymış...

Annemde iyi kadındır aslında. Öyle pek fazla şatafayı sevmez fazla güldüğüde söylenemez gerçi, daha çok ciddidir benım annem. Bu yüzden sanırım sıla ile ben ağır başlıyız. Çünkü bizi şımartacak pek fazla kişi olmadı bu hayatta. Aslında her çocuk biraz şımartılmayı hak eder ama ben şımartılmadığım için aslında memnunum şu anda. Bana şımartılmamak büyük şeyler öğretti çoğu insanın hayatı boyunca öğrenemediği şeyleri.... Mesela hoşgörüyü öğretti hayat bana, insanları nasıl oldukları için değil insan oldukları için sevmem gerektiğini. Empati kurabilmeyi babamdan öğrenmişimdir, nitekim onun gibi bir kütüphane bulmak zor benim için. O hep bide kendini benim yerime koy derdi, bişey istediğim zaman. Onun sayesinde anladım aslında ben bi çok insanın neler yapmak istediğinide, söyleyemedim onlara anladığımı.... Annemde bi çokşey öğretmiştir bana ketumluk!! Ondan öğrendim ben bildiğim herşeyi söylememeyi. Çünkü o da öyle yapıyordu eskiden veresiyeyi almaya gelen bakkalın manavın ziyaretini söylemiyordu babama. Ağır başlılıkda onun mirasıdır bana kimseyi küçük görmemekde. Sokakta dilenci teyzenin mazisini dinlerken gözleri dolduğunda öğrenmiştim ben insanların derdine ortak olup onlarla ağlamayı. Ama artık öyle yapmıyorum ben göz yaşlarımı içime akıtıp onlar için bi çare bulmaya çalışıyorum. Hayatta böyle bir sahnedir aslında acılarına tutunarak ayakta durursun. Hüngür hüngür ağlaman gerekirken hiç gülmemişçesine gülmek zorundasındır....

Sıla.... Ah canım kardeşim nede çok seviyorum ben seni. En çokta o kış günü soğuğa aldırmadan sokak köpeğinin yavrularını eve almaya çalışırken annesinin bizi iki sokak öteye kovalayıp sonrada titreyerek eve dönüşümüze. Ne güzel günlerdi o günler aslında, o yaşlardayken verdiğin taş hala uğur taşımdır benim hepinizden gizledim. Şimdi burda oturmuş sonbarı izleyebiliyorum ya benden daha iyisi yok Sılacım. Eski oyunlarımız aklma geliyor öylece gülümsüyorum.

Ben çok demiştim bu senede tatile çıkmayalım diye ama size dinletemedim. Gerçi babamın bu memleket sevdası değil mi bize isim babalığı yapan, senin ki sıla benımkı toprak.... Ama ben çok demiştim hepinize gitmemiz lazımdı bu kez gitmemeliydik... Ya da çıkmamalıydı o kasasında kırmızı üzerine beyaz puntolu ''DOLU'' yazan benzin tankeri. Olmamalıydı o kaza ve ben sizinle burda oturmalıydım. Bak siz gittiniz ben arkanızdan yürüyemiyorum bile. Şimdide buraya oturttular beni sadece dışarıyı görebiliyorum sandalyemınde frenine basmışlar geri kaymasın diye.........

 
Toplam blog
: 27
: 1610
Kayıt tarihi
: 30.12.06
 
 

Kobi Danışmanı www.facebook.com/projeyazdanismanlik   ..