Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '20

 
Kategori
Edebiyat
 

TEKİLA LEYLA'NIN HİKAYESİ

Karantina günlerinde eve kapanmanın faydası sağlığımız ve başka insanların sağlığını korumak olduğu kadar bir diğeri de kitap okumaya bolca vakit bulmamız. İşte bugünlerde okuduğum Elif Şafak’ın On Dakika Otuz Sekiz Saniye adlı romanı sıra dışı bir kadın Leyla’nın diğer adıyla Tekila Leyla’nın hikâyesini anlatıyor.

Kitabın tanıtımına geçmeden İngiltere’nin köklü kitapevlerinden Blackwell UK 2019 yılının en iyi romanları listesinde bu romana da yer verdiğini hatırlatalım.

Kitabın başında İstanbul’un kenar mahallelerinin birinde, tekerlekli bir çöp kutusunun içinde Leyla’nın ölmüş bedenine karşın beyninin çalışması ve dakika dakika anılar, kokular, o eski tatların zihninde canlanmasını seyrederiz.

Buradan  Leyla’nın özelinde  ölümün hiç de anlatıldığı gibi olmadığını yeni ölmüş insanlarda beyin aktivitesinin bazı vakalarda on dakika otuz sekiz saniye devam edebildiği bilgisi ışığında Leyla’nın zihninde canlanan  Van’da başlayan hayat hikayesi onu Van’dan İstanbul’a getiren, genelevler sokağını adresi yapan, ona Tekila Leyla lakabını hediye eden hikâyesini takip ederiz. On dakika otuz sekiz saniye boyunca Leyla’nın beş kadim dostu Zeynep122, Hollywood Hümeyra, Cemile, Sabotaj Sinan ve Nostalji Nalan’ın hikâyelerini de okuruz. Bu beş kadim dost yani Leyla’nın ifadesiyle “su ailesi”nin hikâyeleriyle beraber olayların geçtiği zaman dilimindeki kanlı 1 Mayıs, faili meçhuller,6.filo gibi ülkemizin yakın tarihi olaylarını da kitaptan takip ediyoruz.

Kitapta bunun yanı sıra Leyla’nın İstanbul’a kaçış hikâyesinin temelini oluşturan aile içi taciz, kadına bakış açısı, LGBT hakları, inanç, göçmen sorunları ve ötekileştirme gibi konularda hikâyelerin içine yerleştirilerek ülkemizin gündeminde olan sorunlar mercek altına alınıyor. Kitabın sonunda bu beş kadim dost Leyla’ya karşı son vazifelerini yaparak yaralarını iyileştirmeye çalışıyorlar.

“Sıvı bir şehirdi İstanbul. Nehir gibi, deniz gibi, okyanus gibi sudan müteşekkil. Hiçbir şey daimi değildi burada. Hiçbir şey sabit gelmezdi insana. Binlerce yıl önce, buz örtüsü eriyip deniz seviyeleri yükseldiğinde, dalga dalga gelen sel suları bilinen tüm hayat biçimlerini yok ettiğinde başlamış olmalıydı şehrin bu değişken ve delişmen tabiatı. Kötümserler bölgeden ilk kaçanlar olmuşlardı muhtemelen; iyimserlerse bekleyip hadiselerin nasıl gelişeceğini görmeyi tercih etmişlerdi.”

“İstanbullu kadınlara ve ezelden beri dişi bir şehir olan İstanbul’a” ithaf edilen On Dakika Otuz Sekiz Saniye’yi okurken İstanbul’u da fonuna alan bu romanın iyi bir senarist elinde iyi bir film olabileceği aklınıza geliyor. Değişen İstanbul’a karşın insanın insana bağlılığının hiç değişmeyeceğini, hiç bitmeyeceğini ve insan sıcaklığının ne derece önemli olduğunu ele alan Elif Şafak romanını okumanız dileğiyle...İyi okumalar diliyorum.

ELİF ŞAFAK, ON DAKİKA OTUZ SEKİZ SANİYE ALINTILAR

"Söylenmemiş kelimeler evden eve gerilmiş çamaşır ipleri gibi gider gelirdi bu şehrin kadınları arasında" (s.31)

“Bazen en alışkın hissettiğin yer aslında en az ait olduğun yerdir.”(s.34)

 
Toplam blog
: 46
: 2044
Kayıt tarihi
: 01.07.07
 
 

Edebiyat ilgi alanım... Şiir, kitaplar, denemeler ve lezzet durakları hakkında benim de bir çift ..