Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '17

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

Teknoloji şımarıklığı

Teknoloji şımarıklığı
 

internethaber.com


Aman yarabbi sanki bütün en son teknolojileri bizim ülke üretiyormuş gibi halkımız en son akıllı telefonları satın almak için sırada. En son model, en yeni, en pahalı arabaları almak için çok hevesli… Bayılıyorlar, gavurun yeni geliştirdim; bu telefonda şu özellikler de var dediği telefonu, arabayı, buzdolabını, çamaşır makinasını ve bütün beş yıllık aletini, edevatını çıkarıp atmaya ve yenilemeye…
 
Köyden yeni göçen köylülerin ilk işi de, bütün mobilyalarını çöp kutusunun önüne bırakmak, ve yenisini almak… Ondan sonra, konu komşuya : “Bak şunu da aldık, bunu da aldık… Şu da yeni… Bu da yeni …” kovalaklığına kalkışmak…
 
Evet, bu işin adı taşrada : KOVALAKLIK’TIR…
 
Yani, bir nevi görgüsüzlük.. Adamın doğru dürüst parası yok, borcu çok. Ona rağmen, evindeki eşyaları defediyor, atıyor; taksitle yeni mobilyalar, eşyalar alıyor… Sırf yenilenmek için, hayayı değiştirmek için…  hani derler ya , “Ayranı yok içmeye, tahterevanla gider sı …”
 
Şimdi yeni zenginlerin mottosu : “Arkadaş, eşya (araba, telefon..) beş yıl oldumu, hemen değiştireceksin. Yoksa onun onarımına verdiğin para, yenisinden daha pahalıya mal olur. Yok öyle bir şey..!
 
Şu Küba’lılara baksanıza, adamlar taa kalu beladan kalma arabaları Chevrolet’leleri, Buick’leri filan kullanıyorlar.. 1940-1950’den kalma arabalar onarılıyor yeniden kullanılıyor. Hele o eski arabaların zaten ne modeli eskiyor, n ede motoru. 
 
O şımarıklık, kovalaklık bizde:
 
“Efendim, araba beş yıllık olmuş… Artık değiştirme zamanı gelmiş… Aldıkları arabalar da ya İtalyan, ya Fransız, ya Amerikan veya Japon arabaları… Aslında içlerinde dünyanın her ülkesinden araba var da, bizden bir marka yok..
 
Zaten bizim yerli bir markamız yok ki, hiç gerek duymuyoruz… İran’lılar bize araba satıyorlar; Çinliler satıyorlar; Hintliler satıyorlar… Hatta Azerbaycan da kendi arabasını yapmış, hazırlamış… Biz Allah'ın İtalyan arabasını biraz “EGE”ye benzeterek “Egea” diyerek ağzımızı burnumuzu eğerek, saptırarak satmaya çalışıyoruz.
 
Ondan sonra kendi kendimizi kandırıyoruz. En iyi “elektrikli araba”yı biz yapacağız, diye… millete hikaye anlatmak kolay. Ama kompradorlar atı alıp Üsküdarı geçmiş bile.. Memleketin her yanında Fransız, İtalyan, Amerikan, Japon… araba fabrikaları var. Ama Türk arabası yok, Türk markası yok. Neymiş? Bir Türk markasıyla araba çıkarmak ticari değilmiş…!
 
Yav,  bütün dünya ile kavga edeceğine, kendi arabanı çıkart sat. Kim ne diyor? Yok, illa ki kavga…
 
İyi güzel de, Cervantes’in Don Kişot’u gibi dünyadaki bütün değirmenlerle savaşırsak, bu işin sonu ne olur… Biraz düşünelim. 
 
“Efendim, beş yılda bir araba değiştirmek iyiymiş..” Bu iş kime yarıyor.. Biraz düşünelim..
 
“Her iki yılda bir 3500 TL.sı verip Akıllı Telefonumuzu değiştirelim. Peki, kimin işine yarıyor bu iş. Bu iş bizi kalkındırıyor mu?
 
Kendi kendimize: “Kalkınıyoruz… kalkınıyoruz…” diye bir halleniyoruz ama gittiğimiz iki paralık bir yol… Aslında, katarın arkasında pul topluyoruz…
 
Her gelen geçti bizi. Eğitimde, adalette, sağlıkta, bilimde, teknolojide… Hep gerilerdeyiz. Ama Allaha şükür cami yapmakta ilerdeyiz. Şimdi iki camimiz daha biri Çamlıca’da, biri Taksim’de büyüdükçe büyüyor… Şan olsun gavurlara..
 
Yok arkadaş… Ben artık Nil Karaibrahimgil dinindenim, onun felsefesindenim.. Neymiş o: “Tüketme, üret..” İşte bu TÜKETME, ÜRET… TÜKETME, ÜRET… Hadi hep beraber tekrarlayalım, “Tüketme üret…”
 
Başka çaresi var mı? İleri bir ülke olmanın; kalkınmış bir ülke olmanın…
 
Bir kovalaklıktır, gidiyor.. Beş yılda bir araba değişecek.. İki yılda bir telefon değişecek… Çamaşır makinası değişecek, Bulaşık makinası değişecek… Değiştir babam değiştir… Kaldır at babam, kaldır at…
 
Geçen gün bizim çamaşır makinası sustu. Çalışmıyor. Hanımla birlikte, servisten usta çağırdık. Geldi baktı…
“Abi bu makinenın hükmü geçmiş,” dedi. 
“Ne demek o?”
“Abi 15 yıllık makine.. Daha ne olsun ki.. Ömrünü doldurmuş..” Adama yol verdik biraz daha düşünmek için. Hanım :”Dur şimdi ben Vedat Usta’yı çağırırım, o çare bulur,”dedi. Vedat Usta 10 dakika sonra geldi. .. Makinaya baktı etti…
 
“Abi bunun beyni yanmış dedi..” Eyvah dedim, kendi içimden. Sanki kendi beynim yanmış gibi.
“Vedat Usta yapabilir misin?”
“Tabi abi… Ben gidip şimdi yedek parçasını getireyim.. Çipi taktık mı çalışır..” demesin mi. On dakika daha bekledik. Vedat usta geldi. Çipi (yani beynini..) taktı. Makine tıkır tıkır çalışmaya başladı. 
“Vedat Usta, borcumuz ne?”
“Abi, 40 lira versen yeter..” Biraz da dost işi yaptı.. Biliyorum.
 
Ne yapacaktık… Makinayı atacaktık. Çamaşır makinası tam iki yıl oldu. Takır takır çalışıyor. Daha ne olsun.
 
Hani ne derler : “Kedinin rengi siyah olmuş, beyaz olmuş fark etmez, önemli olan fare tutuyor mu?”
Evet bizim çamaşır makinası çamaşırları bir güzel yıkıyor. Daha başka ne beklenilir ki…
 
Gerisi, onu bunu bilmem, kovalaklık…
 
Ben artık Nil’in felsefesini tutuyorum. 
 
“TÜKETME, ÜRET..” İşte o kadar…!
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..