Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tel Aviv'den bildiriyorum...

Tel Aviv'den bildiriyorum...
 

Tel Aviv'in Kordon'u...


Şalom sevgili günlük,

bu satırları yazarken mütemadiyen su içiyorum. Orta Doğu'nun ortasında hava acaip sıcak. Geleli çok olmadı ama güneş altında sokak sokak dolaşmaktan kurutulmuş patlıcana döndüm. “Dane dane benleri var yüzündee, yüzündee, yüzündee, can alıcı melanomlar yakındaa, yakındaa, yakındaa...” Çocukken, böyle kapkara yanmayı marifet sanan tiplerin havasını almak için, “Tüp mü patladı, nıhıhahaha...” diye iğrenç espriler yapıp güldüğüm geldi aklıma geçen gün. Ne demiş atalar; “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.”

Berlin’den ayrılalı bugün tam 12 gün oldu. Eşyalarımızı gelip topladılar, bir depoya yığdılar. Üç beş pırtımızı bavula tıkıp geldik. Tel Aviv kazan, biz kepçe, ev arıyoruz. Emlakçılar bir alem, ev sahipleri iki galaksi. 40 tane falan daire gezdik, başımız döndü. Ekonomi burada da nanay. Kimsede nakit para yok. Neyse ki kredi kartıyla burada da hamburger alınabiliyor. “Velkam tu dı Emerikın vey of layf...” Banka kredisiyle alınan evlerin borcunu ödeyebilmek için mecburen kiraya veriyorlar, yok Dolar indi, yok Şekel çıktı diye hop oturup hop kalkıyorlar. Kimse iki ay sonra ne olacağını bilmediğinden, uzun vadeli taahhütlere girmek istemiyor. Biz “4 sene oturacağız, kontrat...” diyoruz, onlar “Yoğurt mu dediniz?” diyorlar. Bir nevi paramızla rezil olma hadisesi yani...

Şimdilik otelde kalıyoruz. Otel hayatı iyi hoş da, bir süre sonra sıkıcı oluyor haliyle. Sabahın köründe de temizlik olmaz ki kardeşim. Ben daha kahvemi içmemişim, sonra daha bunun tuvalet faslı falan var, saat 9’da “Geldik, rahatsız edemedik” diye kapıya not bırakmalar da nesi? Çok çalışkanız numarası yapıyorsanız, yemezler. Bütün gün kafelerde, lokantalarda, plajlarda yayılanların, gece saat 11 buçukta disko turlarına başlayanların turist olduğuna inanacak göz var mı bende?

Bu Tel Aviv’i ben bizim İzmir’e benzettim. Böyle bir tatil yeri havası, deniz havası, hatta üstüne bir de kasap havası nitekim. Üst üste beton evler, sıkış tepiş sokaklar falan. Sokaklarda hatunların hepsi cıbıl. Alayı moda dergilerinden fırlamış gibi. Dönüp de bakan yok. Erkeklerin kafaları genelde kel ama sakalları hep 3 günlük. Vin Diesel’le Küçük Emrah karışımı diyeyim de tam olsun. Kadını, erkeği, dedesi, torunu güneş gözlüklü. Alemin büyük çoğunluğu “neşeli”. Ülkenin geri kalanı “gökkuşağı alerjisi”nden muzdarip olduğundan, başkalarına rahatsızlık vermek istemeyen tüm neşeli arkadaşlar burada toplanmışlar. Günahkar günahkar yuvarlanıp gidiyorlar. Buraya “Gavur Tel Aviv” demeleri de sanırım ondan.

İlginç şeyler yaşıyoruz geldiğimizden beri. Mesela Şabat’ta asansörler her katta otomatik duruyor burada. Zira ateş yakmak, düğmeye basmak yasak. Cuma gün batımından, Cumartesi gün batımına kadar hayat duruyor. Cumartesi akşamı geç vakitte dükkanlar açılıyor. Pazar günü de hafta başı olduğundan, bazen günleri karıştırıyorum. Sonra koşer meselesi var. Domuz etinin, kabuklu deniz ürünlerinin, pulsuz balıkların yenmesi, etle süt ürünlerinin birlikte tüketilmesi yasak. Yani çizburger koşer değil, hamburger koşer. Karides koşer değil, çipura koşer. Yemek yenecek yeri seçerken dikkatli olmak lazım. Kapısında koşer yazan lokantalarda, bifteğin üstüne sütlaç vermiyorlar adama. Öyle “Ben yerim ben içerim, günah benim kime ne?” de olmuyor, oldurtmuyorlar.

Yoruldum sevgili günlük. Nasıl olsa buralardayız artık, yaşadıkça yazarım.

Hava serinleyene kadar kestireyim biraz.

Tel Aviv’den sevgiler...

 

 
Toplam blog
: 81
: 1521
Kayıt tarihi
: 04.07.06
 
 

Kişinin kendini anlatması zor. Her şeyden birazım, her şeyim yarım.   ..