Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tel örgüler ardında yaşamak üzerine bir yazı

Tel örgüler ardında yaşamak üzerine bir yazı
 

Flamingolar tek ayakları üzerinde kımıldamadan duruyorlardı. Kimseye zararı dokunmaz, sayıları çok, kaçsalar da önemli değil diye çevrelerini saran tel örgüler hem ince hem de alçak yapılmıştı. Tavus kuşlarına flamingolara güvendikleri kadar güvenmiyor olsalar gerek, çevrelerinde daha kalın ve daha yüksek tel örgüler vardı.

Ankara’da Atatürk Orman Çiftliğindeki hayvanat bahçesinde dolaşırken, hepsinin ortak bir yönü demir parmaklıkların veya tel örgülerin ardında yaşamak olan çok sayıda değişik hayvan gördüm. Hayvanat bahçesinde gördüğüm hayvanları iki gruba ayırdım: Bizden korudukları ve bizi korudukları.

Tel örgüler olmadan bir hayvanat bahçesi olmaz elbette. Hayvanları birbirinden korumak, bir türün diğeri üzerindeki egemenliğine engel olmak, düzenli beslenmelerini sağlamak için onları ayırmamız gerekiyor. Aslanları çocukların görmesini istiyorsak, çocuklarımızı aslanlara yem etmemek için iki sıra parmaklıkları kabul etmek zorundayız.

Tel örgüler ardındaki yaşamlarını gördüğümde acıdım onlara. Hayvanat bahçesinde yaşamaya mahkum olduklarına göre ömürleri hep bu koşullarda sürecekti. Sonra kendimi düşündüm, çok da farklı değildim onlardan. Kendi kendimi dört duvarın arasında saklamıyor muydum bütün gün. Kasım ayında pırıl pırıl bir Ankara pazarında, belki de son güzel Pazar günü olduğunu düşündüğüm halde dışarılarda dolaşmak yerine evde oturup blog yazmayı tercih etmemiş miydim. Güneş, perdelerin ardından ışıklarıyla avazı çıktığınca bağırmasaydı “ben buradayım” diye, perdeleri açmak bile aklıma gelmeyecekti.

Haberleşme olanaklarının daha kısıtlı olduğu zamanlarda iletişim için daha uzun süre dışarıda olmak zorundaydık. Telefon için postaneye gidip, orada sıra beklediğimiz günlerden sonra, sokaklardaki ankesörlü telefonlar gelmişti. Eve telefon geldikten sonra postane yalnızca mektup gönderdiğimiz ve faturaları ödediğimiz yer olmuştu. Her gün gazete almak için çıkmak zorundaydık haber almak için, şimdi televizyonlar ve Internet’teki gazeteler tembelliğimize katkıda bulunuyor.

Kimimiz evlerde tutsakken, daha kötü koşullarda gönüllü tutsaklar da görüyorum. Yoğun sigara dumanları altında kahvelere, kafelerde saatlerce yerlerinden kalkmadan oturanlar. Birbirlerini duyamayacak kadar gürültülü müziklerin çalındığı yerlerde birlikte oturup ama hiç konuşamayarak eğlenmeye çalışanlar.

Birlikte oturup konuşmak yerine kendilerini odalarına saklayıp Internet’ten kısa cümlelerle saatlerce anlaşmaya çalışanlar, cep telefonlarını yalnızca bir mesaj klavyesi gibi kullananlar ne kadar özgür.

Hiçbirimiz, o hayvanat bahçesinde özgür olmadıkları için acıdıklarımdan daha iyi durumda değiliz. Hepimiz tutsağız, hem de kendi kendimizi saklıyoruz.

 
Toplam blog
: 1735
: 2429
Kayıt tarihi
: 22.09.06
 
 

27 Mart 1959'da İnebolu Yeşilöz Köyünde doğdum. Yeşilöz Köyü İlkokulu, Yeniyol İlkokulu, İnebolu ..