Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

30 Mayıs '19

 
Kategori
Ramazan
 

Telaş Başladı

BAYRAM MUTFAĞI PAZARDAN
 
Ramazan Ayı’nın son günlerine girildi. Ramazan Bayramı da geldi geliyor. Eli kulağında ”Hemen birkaç güne kadar yanınızdayım” diyor. Hâl böyle olunca vatandaşı da bayram alışverişi telâşı aldı. Bir yandan evlerde umumî temizlikler yapılırken, bir yandan da eve bayramda gelecek konuklara ikram için mutfağı donatma alışverişi yapılıyor. Üstüne üstlük bir de dokuz günlük tatile girilecek olması, vatandaşa bu süre içinde bir daha pazaryeri kurulmayacak endişesi veriyor olmalı ki, neredeyse herkes torba torba evine erzak götürüyor.
 
Bu durum en çok doğal ürünlerinin satıldığının sanıldığı semt pazarlarındaki köyden gelen sebze meyve satıcılarına yaradı. Günün hangi saatinde semt pazarlarından geçiyor olsanız, buranın mahşer yeri gibi kalabalık olduğunu görürsünüz. Her satıcının önü tıklım tıklım alıcı dolu. Kilolarca ürün bir günde tükeniyor. Üstelik satılan ürünlerin fiyatları da alıcıya makul geliyor. Bayram fırsatçılığı yapılmadığı düşünülüyor. Havaların serin ve yağışlı geçmesi de buna etken. Zira üretici aracısız piyasaya sürdüğü ürününü elden çıkartmak için bayram haftasını “Ne satarsam kâr” görüp fiyatı yüksek tutmamış. Dolayısıyla pazara ne getirse satıp, evine cebi parayla dönüyor.
 
Günümüzde pazaryerinin belli bir sınırlaması yok. Haftanın her günü, günün her saati daim alışverişe açık. Ne arasanız da bulmak mümkün, hem de uygun fiyata. Hâl böyle olunca çarşıya çıkan vatandaş evinin ihtiyaçlarını evine dönerken pazardan alıp geçiyor.  O zaman ne oluyor? Vatandaş Büyük marketlere rağbet etmiyor. Lakin buralarda da şöyle bir sorun bulunuyor. Misal pazar yerlerinde manav dükkânı bulunan esnafın  belediyeye işgaliye parası ve maliyeye vergi ödemek gibi mesuliyetleri var. Fakat köyden doğal ürün diye getirilip satışı için bir köşeyi mesken edinmiş olan köylü satıcılar bu kaygılardan uzak müşteriyi kendine çektiği için, semt pazarlarındaki manavlar satış yapamamaktan ve ekmek paralarını kazanamamaktan yakınmaya başladılar. 
 
Meyve sebzenin semt pazarlarında pazar esnafınca satılması gerektiğini söyleyen sabit  pazarcı esnafının bu şikayetine karşın, köylü vatandaş ürününü getirip aracısız tek elden satış yapmasının doğru olduğunu "Alan memnun satan memnun" diyerek savunuyor. 
 
Pazarın sabit pazarcılarının şikâyetlerini kendilerine ilettiğimizde köy ürünleri satıcıları ve alıcıları, onların şikâyetlerini dikkate almadıklarını, zira bu hizmetin kendilerini ve tüketiciyi rahatlattığını dile getirerek “Bizim aracısız satışa sunduğumuz doğal ürünlerimizden müşterimiz memnun, bizde emeğimiz boşa gitmediğinden memnunuz. Pazarcılar konuşacaklarına kendi işlerine baksınlar, herkesin kısmeti kendine” diyorlar.
 
Bazı vatandaşlarsa, belediyenin iyi niyetinin fazla istismar edildiğini vurguyor. “Belediye köylü satıcıların yol üzerlerinde, ayak altındaki satışlarını göz önünden kaldırmak için onlara pazarlarda belli mekanlar tahsis etti. Ancak bizim insanımızda iyi niyeti istismar vardır. Buranın pazaryeri olduğunu duyan geldi. Fısıltı Gazetesi’nin yaptığı yayını hiçbir medya yapamaz, kulaktan kulağa yayın daha ses getirici oluyor. Köylü satıcılar çoğalınca, pazarcı esnafı zora düşüyor. Bu istismarın önüne geçilecek tedbir alınmalıdır” diyerek görüşlerini belirttiler.
 
Öyle ya da böyle bazı köylü satıcılar doğal ürün üretmekte direnerek sabrın mükâfatını aldılar. Doğal ürünlerin satışa sunumunun ilk oluşturulduğu günler, âdeta sinek avlar durumundaki köylü satıcılar, satış yapamamaktan sitem ediyorlarken, şimdilerde başlarının müşteri kalabalığı olması nedeniyle  “Hayırlı işler” denilmesini bile duymuyorlar. Öylesine telâşlılar, müşterinin biri gitmeden öteki geliyor.
 
Gerçekten de alıcı da memnun satıcılar da, önemli olan da insanların memnuniyeti değil midir? Ancak yine de manav tezgahı bulunan pazar esnafının hâli de düşünülmelidir, onlar da malûm ekmek parası için mücadele ediyorlar.  Bayram günlerinin yaklaşıyor olması, onlar için de bir fırsat kollama konusu, ama ne yazık ki fırsat treni köylü satıcılarının doğal ürünlerinin sergilendiği tünelden çıkamıyor.
 
EN İYİSİ, BİT PAZARI
 
Pahalılık mı, kriz mi, o da ne? Bit Pazarı var ya!
Satıcı siz sormadan bağırıyor: “Ne alırsan 5 lira, 10 lira.  Ne giymek istersen 20 lira, 30 lira...
 
Gel vatandaş gel! Eşini sevindir, yavrunu sevindir. Bunlar uzak doğudan halis Çin malı!
Koş vatandaş, donsuz tumansız kalma. Sende giyin, sende sevin!” 
 
Daha aklın hayalin idrak edemediği pek çok süslü lafla vatandaşın dikkati çekiliyor, ilgi alanı genişletiliyor.
 
Gel de alma, 5 lira vatandaşa bedava gibi geliyor, kadını kızı torbalar dolusu çaput yükleniyor. Ağızları da “ Şu yokluk, pahalılık, kriz zamanında bu alış veriş bayram haftasında ilaç gibi vallahi” sözlerine yönleniyor. 
 
Satıcı memnun, alıcı mutlu. Bu alış verişin yapıldığı yerin adı Bit Pazarı, biraz Çin rekabeti.
Bit pazarları İstanbul Mahmutpaşa’yı çoktan solladı geçti. 
 
Benim sözünü ettiğim yerler pazar yerlerinin bir köşesine serilmiş giysiciler. Önceden birilerince giyilmiş çıkarılmış, yıkanmış, satışa sunulmuş ikinci el ürünler. Temizler, dar gelirli vatandaşların rağbet ettikleri yerler.
 
Bit Pazarı? 
 
Hayır, hayır bir yerde değiller. Yolunuz hangi ile düşerse orada bulunan semt pazarlarının içinde mutlaka bir Bit Pazarınında bulunduğunu, gezerseniz görürsünüz.
Pek çoğu dar gelirli olan Türk vatandaşı için, Bit Pazarları gerçekten ilaç gibi bir şey deniliyor ve hayli beğeniliyor.
 
Ayfer AYTAÇ
ayferaytac.com
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..