Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Teldolapları....

Teldolapları....
 

Geleneklerimize sahip çıkmakta yarar var..


Yaşı kırkın üzerinde olanlar bilirler onu. Buzdolabı, onun tahtına kurulmadan önce mutfakların gözdesiydi.Teldolabı deyince, onunla hiç tanışmamış olanlar , tel konulan dolap olarak, düşünürler sanırım..J

Hiç görmemiş olanlar için teldolabını şöyle tanımlayabilirim: Tahtadan yapılmış, gözleri, çekmeceleri olan, tahta çerçeveleri arasında cam yerine sinek teli gibi teller olan bir dolap.

Kuru yiyecekler onun içine konulurdu. Bazen bardak, tabak da konulurdu içindeki raflara. Çekmeceleri de çatal kaşık v.s için kullanılırdı. Özellikle Antalya gibi sıcak yörelerde yiyecekler çabuk tüketilmek zorundaydı, hele yazları...

Sanki onunla birlikte başka bir dünya, başka bir alem de yok olup gitti. Sıcak komşuluklar, mektuplaşmalar, fayton gezintileri, bayram ziyaretlerinin içtenliği, çocuklara bayramlarda alınan yeni ayakkabı ve giysilerin verdiği mutluluk, ellerine verilen mendiller. Ve oyunlar, oyuncaklar..Uzun kış gecelerinde, küçüklü büyüklü oynanan yüzük saklama, el el üstünde kimin eli var gibi odaların içini ısıtan oyunlar.

Havalar ısınınca oynanan köşe kapmaca, saklambaç, yakan top...

Sonra; kese kağıtları, pazar fileleri...Naylon “poşet” lerin hakimiyetinden önce onlar vardı.

Radyo vardı...sesi duyar, kendimiz hayalimizde canlandırırdık olayı, kahramanları...

Teknoloji; insan yaşamını kolaylaştırıyor, her konuda daha rahat daha konforlu yaşam olanaklarını sağlıyor..Bizim toplumumuz, teknolojinin nimetlerini özümsemeden, sindirmeden hemen bünyesine aldığı için tanınmayacak kadar değişen bir toplum oldu.

Altyapısı hazır olmadan yani gerekli görgü, bilgi, kültüre sahip olmadan hatta ekonomik durumu uygun değilken, her şeye hemen sahip olma arzusu, geleneksel özelliklerimizi yitirmemize neden oldu.

Televizyonda; özellikle gençleri özendiren, başlarını döndüren pembe hayatları konu alan görüntüler “her ne pahasına olursa olsun” o nesneye veya o yaşam şekline sahip olma arzusunu kamçıladı.

Oysa çalışıp hak ederek ve bu süre içinde kimsenin hakkını çalmadan, kimsenin emeğini sömürmeden; yani sindire sindire, belli bir yere gelinse, bizi biz yapan değerlerimiz kaybolmayacaktı sanırım.

Eskiden; kendisine gelen ikinci müşteriyi, hiç siftah yapmamış komşusuna gönderirdi dükkan sahibi esnaf.Çocuklar , yaz tatilinde bir işyerinde çalışırlardı. Aldıkları harçlığın önemi yoktu.Paranın nasıl kazanıldığını, usta-çırak, büyük-küçük ilişkilerini kavrasınlar diye. Sokaklarda tek tük dilenci görürdük, onlar da gerçek yoksullardı. Kardeşler birbirlerinin giysilerini giymede hiçbir mahzur görmezlerdi.

Gelişmiş ülkelerin; mallarını pazarlamaları için, az gelişmiş ülkelerin pazarlarına , gereksinimleri var. Öyle olmasa nasıl şişecekler....Silahtan otomobile, ilaçtan ayakkabıya, beyaz eşyaya kadar mallarını satabilmek için her yolu deniyorlar ve başarıyorlar.

Kredi kartlarının broşür gibi dağıldığı ülkemizde insanlar; büyük bir açgözlülükle bunlara sahip olmak için sözünü ettiğim “bizi biz yapan değerler” i bilerek veya bilmeyerek çiğniyorlar, yok ediyorlar.

Eğitime, eğitimciye eğitimci yetiştiren kurumlara gereken önem verilseydi böyle olur muydu? Ama işte o zaman birilerinin emellerine çomak sokulmuş olurdu...O yüzden kapatılmadı mı güzelim Köy Enstitüleri...

Onlar hala birbirlerini beğenedursunlar: İngiltere, sömürgesi olan ülkeleri, Fransa Cezayir halkına yaptığı katliamı, Amerika, zencilere halen uyguladığı insanlık dışı davranışları, Almanya Yahudilere yaptığı soykırımını yok saysın, Barbar Türkler propagandası ile varsın birbirlerini oyalasınlar...

Biz, teldolaplarımızla giden güzelim geleneklerimizin yerini, nasıl doldurabiliriz , sorusuna cevap bulmalıyız. Teknoloji ile birlikte ulusumuza has güzellikleri sentezliyerek yaşamayı öğrenmeliyiz.

Ömer Hayyam’ ın dörtlüğü ile bir gönderme yaparak, sonlandırıyorum yazımı:

Dünya üç beş bilgisizin elinde,

Onlarca, her bilgi kendilerinde,

Üzülme, eşek eşeği beğenir.

Hayır var, sana kötü demelerinde.

 
Toplam blog
: 307
: 1382
Kayıt tarihi
: 08.08.07
 
 

Emekli Türkçe öğretmeniyim.Şimdi Marmara Üniversitesi bünyesinde bulunan, Atatürk Eğitim Enstitüsü ..