Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '14

 
Kategori
Siyaset
 

Teleolojik Kürt tarih tezlerinin mantıksızlığı ve hedefi

Teleolojik Kürt tarih tezlerinin mantıksızlığı ve hedefi
 

Tarih uydurulabilir mi? "Biz yaptık oldu!" herhalde bunun adı?


Kürt tarih tezleri üzerinde bana göre gereğinden fazla konuşuluyor.

Kürt tarih tezleri tarihçilerimizce meslekî ahlâk gereği ciddiye alınarak inceleniyor ve sürekli yanlışlanıyor. 

Dikkat edilmeyen şey ise bu tezlerin tarihî gerçeklere dayanmak  gibi endişelerinin olmadığı. Bu tezler, gerçeğe yaklaşmak için üretilmiyor.  Kürt tarih tezleri “akılda kalan yalanlar” üretebilmek için üretiliyor. 

Çünkü bu tezleri uyduranlar şunu biliyorlar ki hiçbir söz insan hafızasından kolay kolay silinmez.  Bunun yanı sıra insanın duygusal hafızası, bilişsel hafızasından daha uzun ömürlüdür. Maymun deneyleri bunun kanıtıdır.  İlk denek grubundan sonraki grupların ilk deneklerin sebep sonuç ilişkisini bilmeksizin onların sonuçlarını ezberlediklerini hepimiz biliriz. 

Kürtler hakkında  tarih tezleri niçin uyduruluyor? “K”, “r”, “d” harflerini taşıyan her kelime parçacığına neden sıkı sıkı sarılınıyor? 

Bunun sanırım iki sebebi var:

Bunlardan biri Kürt topluluğunun uzun zamana dayanan kapalılığının getirdiği etnik kompleksi aşabilmek için ona bir ulusun tarih bilinci ve övüncü kazandırılmak isteniyor. Bu bütün ulus altı toplulukların ortak tepkisidir. Meselâ hangi Çerkez’e sorsanız size dünya medeniyetlerinin kaynağının Çerkezler olduğunu söyleyecektir. Hangi Ermeni, dünyanın en kadim “halkı” olduğu iddiasına sarılmaz? Hangi Yunanlı, kendisiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan antik medeniyetlerle kendi Slav ilkelliğini bağdaştırmakta tereddüt eder? 

İkinci sebep ise Kürtler üzerinden devletçilik ve uluslararası politikacılık oynamak isteyenlerin onları resmi ve kabul edilebilir bir toplum haline getirmek gayreti… Ne tarihi, kökeni, ne de bir eseri bulunan bir topluluğun, petrol kaynakları üzerinde bekçiliğini resmileştirebilmenin tek yolu onları “devletleştirmek”. Peki ama tarihleri, medeniyetleri belli Türk, Arap ve Fars ulusları arasında kalmış bu küçük topluluğu “meşru bir devlet” haline getirmek nasıl mümkün olabilir? 

Bu da ancak  bu küçük topluluğu, içinde yaşadığı üç ulus gibi bir ulus varsayarak yapılabilir. 

Ve bu noktada imdada Marksist propaganda  makinesi yetişiyor. “Silâhlı propaganda” denen Bolşevik icadı, insanların kafasına “ayrı Kürt” imajını  başarıyla yerleştiriyor. 

Bebek katili bir köpeğin belediye başkanı rolündeki kuklasına “ Dağdakiler olmasa  o koltukta üç ay bile oturamazsın!” tehdidi  aslında Kürt tarih tezlerinin  vs  neye yaradığını açıkça gösteriyor. 

Kürt tarih tezleri, millet olmamış ve asla olamayacak bir etnik topluluğun bazı mensuplarının, silâhlı tehditle kabul ettirmeye çalıştığı siyasal yapının, kâğıt üzerindeki meşrulaştırıcı hurafelerinden başka bir şey değil. 

Millet, her tozlu kitapta “k”, “r”, ve “d” harfleri arayarak bulunabilecek bir şey değildir. O tarihte ya var olmuştur ya da olmamıştır. Milletler, tarihe isimlerinin harflerinden daha fazlasını bırakmış büyük kültür sahipleridir. Dolayısıyla   tozlu rafların bir yerinden, bir Kürt tarihi bulacağını sananlar yanılmaktadırlar. 

Eğer iş millî egemenliklerin altında basit  bir entelektüel keşif faaliyeti olsaydı,  bu hoş görülebilirdi. Oysa bu gün “Kürt tarihi” tezleri, silâhlı etnik terörün resmî yalanı olarak  kafamızda kanlı çamur izleri bırakmaktan başka bir iş yapmıyor. Kürt tarih tezleri etki ve tepki arasındaki nedenselliğin kaynağını bilmeden edindikleri tepkileri sonraki nesillere aktaran maymunların ilkelliğiyle hemen hemen örtüşüyor. 

Kürtlere bir tarih uydurmak ne onlara bir ulus bilinci  ne kültür ne de medeniyet kazandıracaktır. Ancak ellerine, kapağı İngilizce olan pasaport benzeri bir evrak  vermek ihtimali vardır. 

 
Toplam blog
: 153
: 503
Kayıt tarihi
: 11.02.11
 
 

Eczacıyım, memlekete meraklıyım.....