Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '10

 
Kategori
Sinema
 

Televizyon dizisinden film serisine!

Televizyon dizisinden film serisine!
 

2000’li yıllara damgasını vuran, metropol kadınının yaşamını günümüz şartlarında ele alan ‘Sex and the city’ adlı dizi, televizyonda pek çok izleyiciyi ekran başına çekmiş ve altı yıl kadar sürmüştü. Dizi bittikten sonra da tekrar bölümleriyle ilgiyi canlı tuttuğunu gören yapımcılar konuyu sinema filmi olarak değerlendirmişlerdi. 2008 Yılında çevrilen filmin dünya çapında 415 milyon dolar hâsılat yaptığı görülünce, ikincisi de çekildi! İlkinin kaldığı yerden devam eden film, evlenip çoluk çocuğa karışan ‘Sex and the city’ kızlarının, bir şeyhin iş daveti üzerine gittikleri, Abu Dabi’deki maceralarını anlatmakta. Modanın ve, markaların, yine hâkim olduğu filmde, her şey göz kamaştırıcı bir zenginlik içinde sunuluyor.

New York galasında eleştirmenlere hayal kırıklığı yaşatan ‘Sex and the city 2’, senaryosunun yetersizliği ve Müslümanları iğneleyici sahneleriyle dikkat çekmişti! Yabancı yorumcuların ‘İçi boş, yaz eğlencesi’ olarak gördükleri filmin senaryosu da komik olmaktan öte bulunmuştu. Orijinal diziye ve hatta ilk filme oranla hayli zayıf bulunan ‘Sex and the city 2’, basınımızda da ‘Müslüman karşıtı’ olarak değerlendirilmişti! Dört bayanın davet edildikleri Abu Dabi’de, Müslüman kadınların giydiği çarşafların içine, mayo, bikini, gibi kışkırtıcı kıyafetler giydiklerini iddia eden haberler, doğal olarak dikkatleri filme çekmişti.

Öncelikle belirtmek isterim ki, basın gösteriminde filmi izlediğimde böyle bir sahnenin olmadığını gördüm! Ancak Arap kültürünün kadına yaklaşımına karşı oldukça eleştirel bir bakışın işlendiği de inkâr edilemez. Tabii, Türkiye gibi modern ülkelerin de Müslüman olduğunu düşünürsek, eleştirinin Müslümanlığa değil, Bedevilikten kalma bir alışkanlığı dinin gereği gibi yaşatan zihniyetin kadını ezmesine karşı olduğu da söylenebilir. Yine de misafir olarak gidilen ülkenin değer yargılarını umursamayan, Samantha karakterinin davranışları tasvip edilemeyecek kadar basit ve çirkin! Ne var ki, O da olmazsa ‘Sex and the city’nin Sex’i gider City’si kalır. Bir tür defile havasında yaşanan filmde, zaten tek olay yaratan da bu karakter. Tüm aykırılıklar ondan çıkıyor. ‘Samantha’dır ne yapsa hakkıdır’ diyerek umursamamak daha doğru! Bunun dışında, aile kavramının ve sadakatin önemini vurgulayan yapımda, asıl kadın olmanın zorluklarına dikkat çekiliyor. Özetle, Müslüman satıcının dürüstlüğünün ve ezanın öne çıkartılmasıyla, övgünün yergiyi dengelediği filmde Amerikan ukalalığı, abartılı anlatım ve ışıltılı bir sunumla göz boyuyor!

Anibal Güleroğlu

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..