Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '19

 
Kategori
Deneme
 

Televizyon Üzerine Eleştiri

Şu an evinde televizyon olmayan hiç bir aile yoktur hemen hemen. O kadar hayatımıza soktuk ki televizyonu, adeta bir parçamız haline geldi. Türkiye'nin dünyada televizyon izleyen ülkeler arasında en üstlerde olmasına şaşmamak lazım. Çünkü bırakın her evde bir televizyonu, yatak odası dahil neredeyse her odada bir televizyon bulundurmaya başladık. Televizyon izlemediğimiz bir gün olmuyor artık. Televizyona bağımlı hale geldik. 21. yüzyılın vazgeçilmez aletlerinden biri olan televizyonu nasıl kullandığımıza bağlı olarak hem yararı olabilir hem zararı. Mutlaka sizde duymuşsunuzdur televizyona aptal kutusu dendiğini. Şu an toplumumuzun içinde bulunduğu durum da bu deyimi doğrular nitelikte. Peki bizler televizyonu doğru kullanabiliyor muyuz? Hayır. Zaten televizyon kanalları buna imkanda vermiyor.

Kitle iletişim araçlarından en önemlisi olan televizyon şüphesiz 20. yüzyılın en büyük icatlarından biri. Çağın gelişmesine büyük katkısı olmuştur. Yararlarını da gözden kaçırmamak gerekir. Fakat bizden alıp götürdüklerini de görmezden gelemeyiz. Kaçımız televizyonun hayatımıza maliyetini hesapladık. Örneğin günde 2 saatimizi tv başında geçtiğini hesaplayalım. Yani yılda 730 saat demek. Bu 45 gün 45 gece eder. Şu gerçeği de unutmayalım pek çoğumuz günde 2 saat ile yetinmeyiz. Şunu da kendinize sorun. Zamanın size yetmediğini mi düşünüyorsunuz? O zaman televizyonu hayatınızdan çıkarmayı deneyiniz.

Şunu kabul edelim televizyonun yararlı olan bir tarafı vardır. Ama yararlı olan tarafının misliyle zararlı tarafı vardır ki insanlara cazip gelen de zaten zararlı tarafları yani insanın beynini yıkayan beynini uyuşturan tarafı. Yararlı tarafıyla ilgilenen zaten yok. Çünkü onlar reyting yapmıyor.

Televizyon karşısında büyüyen çocukların sosyalleşme, bireyselleşme ve psiko sosyal yönleri hepsi eksik ya da yetersiz kalacaktır. Duygusal ilgi, sevgi ve birlikte geçirilecek vakit yerine, çocuğun televizyon karşısında kalması çok sakıncalı bir durumdur. Prof. Bern Fischer bir çalışmasında bu konu hakkında şöyle demektedir. İki saat televizyon seyretmek suretiyle beynin uyarımdan yoksun bırakılmasının beyinde oluşturduğu tembelliği gidermek için bir hafta zihin egzersizi yapmak gerekir.

Magazin programı adı altında bir çok yayın seviyesiz eğlence kültürü aşılar. Bir çok televizyon programı insanları gerçeklerden koparır. Televizyonda dönen reklamlar sadece kazanç uğruna bir çok değeri çiğner. Tüketim uğruna bir çok yanlış doğru gibi gösterilir. Bir çok tv kanalında şiddet görüntüleri artık sıradan bir hale geldi. Televizyon şiddete eğilimli fertlerin yetişmesine vesile oluyor. Televizyon kanalları çoğunlukla başka kültürleri özendirir. İnsanları reyting uğruna kullanır.

Televizyonlar da hoş gibi gözüken fakat gerçekte seks, şiddet gibi öğeleri vurgulayan davranışları ön plana çıkaran çok fazla programlar vardır. Televizyon insanları tembelleştirir. Günde 4 saatten fazla tv izleyen çocuklar aşırı kilolu oluyorlar. Okumak yerine televizyondaki programlar vesilesiyle bilgilenmeye, öğrenmeye çalışmak okuma kültürünü öldürüyor. Televizyonda çıkan ve insanlara çalışmadan, emek harcamadan köşeyi dönme hayalleri kurduran programlara ne demeli. Tv'ler insanlara çalışmadan köşeyi dönme zihniyetini aşılıyor.

Televizyon görsel ve sesli iletişim imkanı ile insanlara yanlış tercihleri doğru kararlar gibi gösterebilmekte. Toplumun yönlendirilmesinde birinci derece etkili olmaktadır. Peki televizyon kanallarının bu umurunda mı? Hayır. Onlar doğal olarak sadece kendi çıkarlarını düşünmektedir. Bizler davranışımızla onlara çanak tutmaktayız. Televizyon insanları reyting için kullanmakta, onları gülünç duruma düşürebilmekte, insanların zaafları, hassasiyetleri üzerinden kendilerine çıkar sağlamaktadırlar.

Televizyon programları insanları gerçek hayattan koparmakta, insanları kendi dünyasına katarak istediği şekilde yönlendirmektedir. Bu bakımdan insanların sosyalleşmesinin önünde büyük bir engel oluşturmaktadır. Televizyon insanları gerçekten koparma ve hayalciliğe yönelik bir yaşam oluşturma konusunda çok başarılıdır. Bu ise büyük psikolojik problemlere yol açabilmektedir. Televizyon çocuklarımızın hayal ortamını baltalayan beynindeki verimli arazilerini çoraklaştıran bir hastalıktır.

Beynimize hükmeden televizyonun en önemli icraatlarından birisi de, beynin en temel ihtiyaçlarından birisi olan bilgi ve öğrenmeyi bizim için azılı düşman haline getirmesidir. Veya farkında olmadan bize öyle telkin etmesidir.

Televizyonun çocuklar ve gençler üzerindeki etkisi hatta tüm toplum üzerindeki etkisi tartışılmaz. Peki televizyon kanalları bu etkiyi olumlu yönde mi kullanıyorlar? Kesinlikle hayır. İşte bu nedenlerden dolayı özellikle çocukları ve gençleri televizyonlardan uzak tutmalı ve onların sosyal gelişimine destek olmalıyız. Sakın şunu da aklınızdan çıkarmayın. Televizyon insana kendi kültürünü unutturan bir aptal kutusudur.

Televizyon hayatımızın bir iz düşümü değildir. Hangi maksatla üretilirse üretilsin televizyon toplumu değiştirici bir etkiye sahiptir. Bu güçlü etki, toplumun içinde yaşamadığı bir hayatı ve dünyayı, onlara günde 4-5 saat içinde yaşatmaktadır. Bu sadece toplumumuzun geleneklerine ve adetlerine uygun olmayan programlarla değil, en masum belgeselden, en aydınlatıcı sanat programına kadar, televizyonun bir bütün olarak tüm içeriğinde ortaya çıkmaktadır.

Şunu kabul edelim. Televizyon hayatımızı bizim ona atfettiğimiz önemden daha fazla etkilemektedir. Bunu anında ve günlük etkilemeler olarak değil, başka bir dünyanın kültürünü beynimize ekerek, zamanla ve sabırla hasatını almayı bekleyerek başarmaktadır. Bu başka dünya, başka kültürlerin dünyası olmakla birlikte, kendi yarattığımız bir hayali dünya da olabilir. Yani kısaca insanı gerçek olmayan bir hayal dünyasında yaşatabilir televizyon. Çoğumuz onunla olabilmek için bir kitap okumadan, ailemizle, arkadaşlarımızla konuşmadan, bir yakınımızın sesini duymadan, çocuğumuzla bir oyun oynamadan, gönlümüzce bir gezintiye çıkmadan, çocuklarımız için bir kurabiye pişirmeden geçiriyoruz günlerimizi.

Unutmayın. Televizyon canlı bir bombadır. Çocuklarımızı ve gençlerimizi televizyondan mümkün olduğu kadar uzak tutmalı, gelişimlerini olumsuz yönde etkileyebilecek programları izlemelerine imkan vermemeliyiz. Bunu kendimiz için yapmasak bile, onların geleceği için, toplumun geleceği için bir görev olarak görmeliyiz.

Ve şu gerçek kulağınıza küpe olsun. Hiç bir zaman aklınızdan çıkarmayın. Televizyonu siz hayatınızın neresi koyarsanız koyun televizyon ticari bir metadır. Sizlere bir şey sattırabilmek için yayın yaparlar. Reklam verenler olmasa hiç bir kanal bir gün dahi hayrına yayın yapmaz. Siz reklamları izlemek zorundasınız. Reklamları izleyip markaları satın alacaksınız ki bu çark dönsün. Sizi salak yerine koymalarına izin vermeyin. Ve kesinlikle televizyonu alışkanlık haline getirmeyin. Televizyon izleme alışkanlığı diye bir alışkanlığınız olmasın. Çünkü alışkanlıklar zincirleri önce duyulmayacak kadar hafif, sonra kırılmayacak kadar güçlü olurlar.

Yazımı ünlü yazar Cemil Meriç'in televizyon hakkında her şeyi özetleyen şu sözleri ile bitirmek istiyorum. Televizyon kültür diye mefhum tanımıyorum. Televizyon aylak, şuuru iğdiş edilmiş, hiç bir zaman okumak ve düşünmek alışkanlığı kazanmamış sokaktaki adam için icat edilmiş bir nevi afyondur. Televizyon şuurdaki son pırıltıları da yok eden bir cehennem makinesidir. Kişiyi gerçek hayattan koparan ve bir hayal dünyasında yaşatan bir istimna. Tam bir kaçıştır televizyon. Yokluğa, boşluğa şuursuzluğa açılan bir kapıdır. Bu korkunç tiryakilik kurbanını batılılaştırmaz, batırır.

Size bir de tavsiye. Televizyonunuzu kaldırın ya da çöpe atın ve boşalan yere güzel bir kütüphane kurun. Şimdi şöyle düşünebilirsiniz. Televizyonda hiç mi doğru bir program yok. Tabi ki var. Ancak gün geçtikçe sayılarında azalma gözlemlenmektedir. Dolayısıyla televizyon gün geçtikçe dürüstlüğünü yitirmekte ve olayları objektif değil kendi penceresinden yansıtarak beyniniz üzerinden size oyun oynamakta, sizi etkilemekte ve yönlerdirmektedir. Televizyonun bir çok programında bu oyunlar oynanmaktadır. İnsanların ve toplumun üzerine düşen görev ise böyle oyunlara hiç gelmemek ya da izlediğimiz programları akıl/kalp süzgecinden geçirmektir. Bir düşünün. Dizilerdeki karakterler neden toplumsal sorunlara değinmezler. Dizilerde neden mutlaka zenginlik, yatlar, katlar ve lüks arabalar vardır. Sizi uyutmak için olmasın.

Şunu da hiç bir zaman unutmayın. İnsanlar yaşamları boyunca kafalarında belli bir düşünce yapısı oluşturur, çoğunlukla bu yapı sabit kalır ve bunu değiştirmek zordur da. Ancak bu zor yapıyı değiştirmek ve kendi düşüncesini diğer insanlara benimsetmek isteyen çevreler, bazı etkin materyalleri amacına ulaşmak için kullanır. Günümüzde bu materyallerin en etkililerinden biri belki de en etkilisi televizyondur.

 

 
Toplam blog
: 12
: 256
Kayıt tarihi
: 09.09.19
 
 

1980 İstanbul doğumluyum. Lise mezunuyum. Güvenlik görevlisi olarak çalışiıyorum. Spor yapmak, ki..