Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '10

 
Kategori
Aile
 

Televizyonlardaki "Evlilik" Programları ve Kadınlar

Televizyonlardaki "Evlilik" Programları ve Kadınlar
 

Günümüzde evlenmek isteyen kişi kendisini tanıtırken, tüm diğer özelliklerinden önce mal beyanında bulunmaktadır; çünkü adayların ilk sorusu bu yönde olacaktır. Televizyonlarda da evlilik programı adı altında dehşet verici programlar yapılmaktadır. Milyonların gözü önünde “elimde şu mallarım var, karşılığında da şöyle birini istiyorum” şeklinde, adeta köle ticareti yapılıyor gibi bir durum yaşanmaktadır ve bu oldukça ürkütücüdür.
Eş adayında aranan özellikler, din ahlakını yaşamak, takva sahibi ve akıllı olmak olmalıdır. Zenginlik ve kariyer sahibi olmanın kıstas kabul edilmesi, bu özelliklerin gurur vesilesi sayılması, o genç kızı aşağılamaktır ve satılık bir mal yerine koymaktan pek de farklı değildir.

Bazı annelerin toplumda yerleşmiş olan, "kızımı ne doktorlar, ne mühendisler istedi, vermedim" sözü kızını yüceltmek değil, aşağılamaktır. Bu sözü annelerin gururlanarak söylemeleri, onların ne denli cehalet içinde ve Allah'tan uzak yaşadıklarını gösterir. Allah'tan korkan ve O'nun sınırlarını korumaya çalışan bir annenin, kızının eşi olacak insanda aradığı özellikler bunlar olmamalıdır.
Bu şekilde yanlış telkinler alan kızlar da, evlenmek için hep zengin birini arama eğiliminde olmaktadırlar. Kişinin karakteri, Allah'a bağlılığı hiçbir şekilde önemsenmemektedir.

Kur'an'da ise, "...Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır." (Hucurat Suresi, 13) ayetiyle insanların üstünlüğünde tek kıstasın takva olduğu bildirilmektedir.

Samimiyetsizlik ve yapmacıklık da günümüzde bütün insanların başının belasıdır. Samimi insanın tüm davranışları içinden geldiği gibidir ve doğallığı nedeniyle çevresindeki insanları olumlu etkiler. İnsanın mimikleriyle, konuşmalarıyla ve düşünceleriyle tam anlamıyla kendi olması gerekir. Ancak cahiliye insanı düşüncelerinde dahi samimiyeti yaşamaz. Sevdiği insana kurnazlık yaparak tuzak sorular sorar, tuzak üsluplar kullanır; böylece karşısındakinin tepkilerini ölçmeye çalışır. Bu çok yorucu bir şeydir ve dürüst bir kişi, sevdiği insana bu tarz oyunlar oynamaz. Ayrıca kendisine böyle oyun oynandığını bilen insan, karşısındaki insanı sevemez. Mümin kadın ya da erkek, sevgisini son derece dürüst ve samimi gösterir, asla tuzak kurmaz. Allah’ın rızasını düşünen bir insan en iyisini, en hayırlısını düşünür, eşinin de ona güveni tamdır.

Allah korkusunun ve sevgisinin yaşanmadığı bir evlilikte insan nasıl mutlu olabilir? Böyle bir evliliğin yaşandığı bir ev, adeta ahiretten önce dünyada cehenneme benzeyen bir ortamdır. Sürekli yalan söyleyen, birbirine oyun oynayan, taktik geliştiren bu kişilerin mutlu olması imkansızdır. Bulundukları ortamlar, sürekli aldatmaların yaşandığı bir tiyatro sahnesi gibidir… Kısacası nefes almadan yalan söyleme üzerine kurulu bir sistemdir bu…

İnanan insanın eşinde aradığı şey akıl, samimiyet, dürüstlük ve güvendir. Güven duymak insanı çok rahatlatır. Güven de Allah korkusu ve Allah sevgisi ile olur. Yani bir insan eşinin Allah’tan gücü yettiğince korktuğuna inanıyorsa, Allah’a tutkuyla bağlı olduğuna ve Allah’a tam teslim olduğuna inanıyorsa o zaman güvenin konforunu yaşar.

İnsanı insan yapan, ruhundaki o derin ve güzel ahlaktan kaynaklanan, Allah’ın mucize olarak meydana getirdiği güçtür. İşte bu Allah aşkıdır, o tarif edilemeyen güzellik odur ve mümini çok etkiler:

“İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır.” (Meryem Suresi, 96)

Kuran ahlakı, insanı tam anlamıyla özgürleştirir, ruhtaki sevgiyi alabildiğine sonsuza doğru açar, aksi halde sevgi ve tutku boğulmuş olur; dolayısıyla insan hapsedilmiş olur. Samimi inanan insan ise sonsuza kadar özgürlük içerisindedir. Mümin kadın ve erkekler ahirette de gerçek kurtuluşa kavuşacaklardır:

(Bütün bunlar, ) Mü'min erkekleri ve mü'min kadınları, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere sokması ve kötülüklerini örtüp-bağışlaması içindir. İşte bu, Allah katında 'büyük kurtuluş ve mutluluk'tur. (Fetih Suresi, 5)

 
Toplam blog
: 727
: 972
Kayıt tarihi
: 09.02.10
 
 

Ekonomi okudum. 5 yıldır haber siteleri, portal ve dergilerde yayınlanan yazılarımı ve inandıklar..