- Kategori
- Çocuk Kitapları
Telli telli telli şu telli turna...
“Telli telli telli şu telli turna
Sanma ki yaralı uçmaz bir daha
Takılmış kanadı göçmen buluta
Anlatır eski beni şimdiki bana.”
Bu şarkıyı çocukken çok severdim, hala da severim. O zamanlar ne düşünürdün bu şarkıyı dinlerken, bilemiyorum ama hareketli bir parça olmasına rağmen beni hüzünlendirdiğini hatırlıyorum. Neden mi?
“Sakın çıkma patika yollara
O dağlara, kırlara, o karlı ovaya
Yenik düşüyor her şey zamana
Biz büyüdük ve kirlendi dünya.”
Belki patika yollara çıkamayacağım belki de kırlarda, ovalarda koşturamayacağım içindi. Fakat hatırladığım bir şey vardı ki o da zamana yenik düştüğümüzdü.
Zamana yenik düşmek nasıl bir şeydi, onu kafamda canlandıramıyordum belki ama en azından kötü bir şey olduğunu anlayabiliyordum galiba.
Belki de neden büyüdük, diyordum. Biz büyüdük ve bizim yüzümüzden kirlendi dünya diye düşünüyordum. Yaşımca anlamlandıramadığım bir incelikte düşündüğüm için de etrafımda olan bitenleri yorumlamakta güçlük çekiyordum.
Mesela kitap okumayı çok seviyordum ama yaşıma göre kitaplar bulamadığım için de ablamlar hangi kitabı okuyorsa onları okuyordum ben de.
Düşünsenize bir, ablam benden altı yaş büyük ve ben onun okuduğu kitapları okuyorum. Bu kitapların içinde, hatırladığım kadarıyla, acı çekenler vardı, ölenler vardı, birbirinden ayrılmak zorunda kalanlar vardı, savaş vardı, ülkeyi korumaya çalışanlar vardı.
Belki tüm bu saydıklarımın da ötesinde bir şey vardı. Neden mi? Çünkü ağlardım çok zaman onları okuduktan sonra. Kimbilir neler hissederdim, neler yaşardım kendi içimde?
Lise dönemindeyken de dini kitap okuma modası çıkmıştı. Bu kitaplar roman türünde yazılmış kitaplardı. Başkaları okuyor diye okurdum ben de. Bana kattığı çok şey olduğunu düşünmüyorum o kitapların. Çünkü bana göre benim anlayamayacağım ağır bir dilde yazılmıştı o kitaplar ve ben de bazen ikişer üçer atlardım sayfaları okumadan.
Diyeceğim o ki liseyi bitirene kadar yaşıma uygun kitaplar okuyamadım. Çocukken büyüklerin kitabını, bu yüzden de büyükken çocukların kitabını okudum hep.
Bizi yönlendiren öğretmenlerimiz yoktu. Ailelerimiz de ne bilsindi hangi yaşta ne tür kitap okuyacağımızı?
Piyasada çeviri kitaptan geçilmiyordu. İşte Kırmızı Başlıklı Kız, Hansel ile Gratel, falan…
Peki Türk Edebiyatı ne yapıyordu biz çocuklar için? Bir şeyin mücadelesini vermeye çalışan birkaç yazar dışında kocaman bir hiç!
Biz çocukların dünyasına kimse eğilmiyordu. Keloğlan kurnazlığı öğretiyordu, Nasrettin Hoca nüktedanlığı. Peki her şey bu kadar mıydı?
Yaşam kocaman bir denizdi ve ben daha hiçbir şey bilmeyen, yaşamın zorluklarını görmemiş, her şeyi toz pembe sanan bir çocuktum. Unutulmuştum, unutmayanları da tanıyamayacak kadar çocuktum.
Anlayacağınız hala da pek hatırlanmış sayılmaz çocuklarımız. Daha kitabevlerinde “çocuklar için” başlıklı bölümler şunun şurasında kaç senedir var ki ya da Türkiye’nin her köşesinde var mı bu bölümler?
Çocuklarımızın dünyasını zenginleştirmeliyiz. Biz büyüklerin kirli dünyasından uzaklaştırıp ama gerçekleri de fazla göz ardı etmeden onların önüne güzellikleri sermeliyiz.
Çocuklar için yazmalı, yazanları teşvik etmeli ve desteklemeliyiz.