Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '09

 
Kategori
Güncel
 

Temel annesini görmesin, Kürtlere de hak verilmesin!

Temel annesini görmesin, Kürtlere de hak verilmesin!
 

"Temel annesini görmesin!"


Araları pek de iyi olmayan Temel ve Dursun idam cezasına çarptırılmış. Cezanın infazı için yan yana kurulan iki darağacının önüne getirmişler. Sehpaya çıkarmadan önce adet olduğu üzere son bir istekleri olup olmadığını sormuşlar. Önce Temel’e sorulmuş,

“ - Son bir isteğin var mı?”

“ – Var” demiş Temel, “annemi görmek istiyorum”

Temel’in isteği kabul edilmiş. Sonra aynı soruyu Dursun’a sormuşlar.

“ – Var” demiş Dursun, “Temel annesini görmesin!”

Şimdi şu Kürt Açılımı konusunda bazı Türk kökenli vatandaşların tavırlarını görünce insan ister istemez bu fıkrayı hatırlıyor. Ve fıkranın bu ülkede o kadar da afaki bir durum olmadığını anlıyor. Yani eğer idam cezası yürürlükte olsa gerçek hayatta da bu lafı edebilecek çok kişi var Türkiye’de…

Hükümet birkaç aydır Kürt sorununun diyalog yoluyla çözümünde adım atmak için bazı girişimlerde bulunuyor. “Kürt Açılımı”, “Demokratik Açılım” gibi isimlerle anılan diyalog çabalarında sorunun çözümü yolunda neler yapılacağına dair henüz somut bir uygulama yok. Hükümet ve Kürtlerin temsilcileri, şu an için sadece silahların susması ve sorunun çözümü için diyalog kanallarının açık tutulması konusunda bir fikir birliğine varmış gibiler… Zaten diyalog için olmazsa olmaz koşul da bu… Ayrıca Hükümet, Kürt temsilcilerin yanı sıra entelektüel çevrenin, sivil toplum kuruluşlarının ve muhalefetin de görüşünü alıp bir toplumsal konsensüs sağlamaya çalışıyor.

Ancak tam da bu noktada başını MHP ve CHP’nin çektiği malum çevreler kıyameti koparıyor. Bakın unutmayalım, Hükümet “ben Kürtlere falanca filanca hakları vereceğim, gelin konuşalım siz de bunu kabul edin” gibi bir şey söylemiyor. Dediği sadece şu, “bu sorunu barışçı yolla çözmek için ne yapabiliriz, sizin öneriniz nedir? Gelin konuşalım, tartışalım”

İşte buna bile itiraz edip askerden olaya müdahale etmesini, böylece diyalog sürecinin sona erip bir an önce her gün birkaç şehit cenazesi haberinin geldiği, birkaç PKK’linin öldürüldüğü günlere dönülmesini istiyorlar. Bunu yaparken de sürekli şehit ailelerinin acısını sömürüp o ailelerin sayısının artmasını istiyorlar. Bu arada Bahçeli cenahı işi dağa çıkma tehdidine kadar vardırdı. İnsan merak ediyor tabii; acaba hangi dağa çıkacak? O dağda kimle savaşacak? Eğer sorun barışçı yolla çözüm yoluna girerse PKK’liler dağdan ineceğine göre herhalde bu defa onların yerini MHP’liler alıp bu defa “Kürtlere halk verdiniz” diye Türk ordusuyla kendileri savaşacak! Hak aramak için dağa çıkanı çok gördük de “hak verilmesin” diye kendi ordusuyla savaşan bir siyasete de ilk defa şahit olacağız bu gidişle!..

Bahçeli’nin bu artık insanı ikrah ettirecek tavırlarının arkasında biraz da kendi partisinde kongre kazanma hesabı var. Bahçeli çoktandır MHP içindeki şahin kanadın baskısı altında ve bu tip çıkışlarla onların yolunu kesmeye çalışıyor. Ayrıca milliyetçilik, hamaset, ırkçılık, savaş çığırtkanlığı Türkiye’de her zaman belli ölçüde prim yapan şeylerdir. Bu tip çıkışların partisine birkaç puan oy kazandıracağını biliyor.

Öte yandaki CHP de aynı… O da çoktandır milliyetçilikte, ırkçılıkta, hamasette, savaş çığırtkanlığında MHP ve Bahçeli zihniyetiyle yarış halinde. Çoğu zaman ona bile rahmet okutuyor. Bu yaşlı, bencil ve sevgisiz adamlar birkaç puan oy için bu ülkeyi iç savaşa bile sürüklemekten çekinmezler. Nasılsa savaşacak olan kendileri değil başkalarının çocukları; günde bin kişi ölse umurlarında mı sanki onların…

Baykal’ı da Bahçeli’yi de anlıyorum ve onlardan bu ülke için zerre kadar hayırlı bir iş beklemiyorum. Bu Kürt Açılımı konusunda beni asıl şaşırtan, sıradan insanların hemen hiçbir şey bilmedikleri bir konuda kendilerini paralarcasına “Kürtlere hak verilmesin” diye çırpınmaları… Tabii kimse bunu bu şekilde açıkça söylemiyor. “Kürtlere hiçbir hak verilmesin, onlar bizim ebediyen kölemiz olarak kalsın” demenin Türkçesi “ülkemiz bölünmesin”, “anadilde eğitim olmaz”, “teröristle masaya oturulmaz” gibi aslında onlara devletin öğrettiği klişeler…

30 Ağustos törenleri sırasında Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un eline sarılıp “ülkemizi böldürmeyin” diye ağlayan kızı hatırlıyor musunuz? Sanki vatan bu kızımızın elindeki bir çikolatalı gofretmiş de birileri onu elinden alıp bölerek ona buna dağıtıyor! Ve sanki İlker Başbuğ Türkiye Cumhuriyeti’nin Genelkurmay Başkanı değil de Osmanlı Padişahı...

Bu “sıradan, sokaktaki insan” diye tanımlanan insanlara sormak istiyorum:

Dinle ey sıradan vatandaş!

Acaba bu ülkede çatışmalar durur da insanlar ölmezse sen ne kaybedersin? Acaba farklı bir konuşan, farklı bir kültüre sahip olan bazı vatandaşlarımıza kendi dilleriyle okuyup yazma hakkı, kültürünü yaşama ve yaşatma hakkı tanınırsa senin neyin eksilir? Faili meçhul cinayetler, PKK’nin şehir merkezlerinde patlattığı bombalar, karakol baskınları, şehit haberleri sona ererse sen bundan ne zarar edersin? Acaba bu yoksul ülkenin savaşa harcadığı milyarlar, eğitime, sağlığa, adalete harcansa sen bundan kârlı mı çıkarsın zararlı mı? Sen bölünmesin diye ağladığın yurdunun o bölgelerine gittin mi hiç? Orada yaşayan insanlarınla konuştun mu hiç? Onlar ne istiyor, ne yiyor, ne içiyor, dertleri nedir, nece konuşuyor öğrenmeye çalıştın mı hiç? Empati denen şeyden haberin var mı?

Eminim bunların hiçbirini düşünmedin. Oturdun televizyonun karşısına devlet dilinin milyonlarca kez tekrarlanmış bayat klişelerini dinledin. Lise tarih ders kitabından başka kitap okumadın. Kürtlerin dili hakkında ahkâm kesiyorsun ama bir kelime bile Kürtçe öğrenmeye çalışmadın. Kendini bir saniyeliğine bir Kürdün yerine koyup bir insanın anadilini konuşmasının, yazmasının engellenmesinin nasıl bir şey olduğunu denemedin. Bunları yapmayarak onu kendinden uzaklaştırdın. Ama aslında en büyük zararı kendine verdin. Bu savaşın/çatışmanın senin hayatından neleri çaldığını hiç düşünmedin. 40 bin kardeşin öldü. On binlercesinin bedeni, yüz binlercesinin ruhu sakatlandı. “Bölünmesin” diye ağladığın ülkenin toprakları mayın tarlası haline geldi. Her gün kendi ülkenin uçakları kendi dağlarını bombalıyor haberin var mı? O uçakların, helikopterlerin, füzelerin parası senin cebinden çıkıp çok uluslu silah şirketlerinin cebine giriyor hiç düşündün mü?

Girişte anlattığım fıkrada “Temel annesini görmesin” diyen Dursun’un davranışı sana çok saçma ve gülünç geldi değil mi?

Peki sen “Kürtlere hak verilmesin” diye öfkelenip yırtınırken aslında o fıkradaki Dursun’dan daha fazla saçmaladığının farkında mısın?

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..