Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '09

 
Kategori
Deneme
 

Teninde ölü yılan gibi duran, soğuk ihanet

Teninde ölü yılan gibi duran, soğuk ihanet
 

Alıntı



Bir süredir aklım bir kelebek gibi kanatlandı, terk etti beni. Bir mormonekşe arıyor, boynu büküklüğüne sarılıp ağlaşmak için. Yani kopuğum kendimden. Uzunca bir süredir kendimle irtibatım sıfır. Sıfır noktasındaki hakim tepeye, iki satırlık bayrak dikilmiş durumda. Yani fethedilmişim. Teslimiyetin bedelini ödüyorum, yağsız kalmış kağnı tekeri gibi gıcırdaya, gıcırdaya. Pekte şikayetçi sayılmam ama ? (soru işaretini niye koydum bende bilmiyorum, kancası takılıyor aslında sağa sola) Oluruna bıraktım herşeyi. O ´ larımı F harfiyle çevirmek hoşuma gidiyor artık. Acılarımı kartopu yapıp, çatlaklığına, çatlaklık yapışmış aynadaki kendime fırlatıyorum acımasızca. Kırık aynadaki her ben´e isabet kaydetmek, en büyük zevkim oldu. Konuyu dağıtmadan asıl söylemek istediğime gideyim. Aslında gelmem gerekiyor ama dedim ya, kopuğum. Ìnanın kopmak güzel bir şey. Bön bön yaşamla bakışmak, anlamaz, umursamaz takılmakta. Artık yaşamın denkleminide yitirdim.Meselanın örneğini:2*2= hiç yapıyor. (çarpı imide kaybolmuş klavyeden) Bazende çok yapıyor….Acaba doğrusu ne ?


Neeeeee diye kelimeyi uzatıp tersinden okuduğumda Eeeeeeen oluyor. Öyle genişliyorum ki. Sanki nane şekeri yemiş rüzgarın yüzüme üflemesi gibi. Bi ferahlık bi ferahlık basıyor ki şişiniyorum. Artık kendimi sıfırlamam gerektiğine inanıyorum. Kendimi soyutlayıp kendimden, kavramların içine hiçselliği aşılamalıyım. Yani kavramların genleriyle oynamalıyım. Zaten genleri oynanmış kavramlar bileşkesi değil mi yaşam?. Herkes kendi yaşamını almış ayaklarının altına, ya işkence ediyor. yada gıdıklıyor. Yani suni acı ve suni mutluluk. Acıları bal eylemek kaderi olmuş, kaderin bedevaya çalışan amelelerinin. Yaşama kendimi bir silip, bir yazıyorum. Yani bir gaz bir fren, içim dışımda artık.


Bazen daral geliyor, (haber bile vermeden) buz gibi soğuk ve uğuldayarak esen rüzgarı söyle tutup içmek geliyor içimden. Son katresine kadar fondip. Hem yangınımın kokteyline buz atmak, hemde beni benden çalan vefasıza haykırabilmek için, uğultu biriktirmek bağlamında. Aslında söylenebilecek herşeyi söyledim. Anlamlı sözcükler babında. Niyetim artık anlaşılmaz olmak. O yüzden rüzgarlarları içip, uğultularını biriktiriyorum içimde. Hergün sabaha karanlık uyanıyorum. Güneş tutulması bu. Biri tutmuş güneşi, yada içmiş ışıklarını. Artık karanlıkta, karanlık arar oldum. Aydınlıkların güneş yanığı düşlerini kurup.


Fazla uzun olmasın blog kısa keseyim diyorum. Şöyle kendime doğru biraz yol almak, kendi gölgemin kuytusuna oturup, şöyle hüzünlü bir türkü tutturup, acılarımı uçurtma yapıp, şu anda ruhumda kopan fırtınalarda uçurmak istiyorum. Belki bir süre, belki çok bir süre, belkide hep bir süre yokum .. Çünkü gitmek istediğim noktaya teğet geçtim yine. Şimdi hemen Pisagor üçgenini kurup pi sayısını bulmam lazım. Ama yalandırılmışlığın pi sayısını Hayat kırıldı yine bir yerlerinden. Başkalarının yerinede yaşadığım gecelerde, duyumsanmayanı duyumsamanın erinciyle, tutuşturmak istiyorum dolunayi, en son halesinden sadistce. Ay ışığını değişik kalibreli intiharlar denetip, aydınlığa intihar süsü vermek istiyorum.


Daha tutulacak bir yasım, ruhumu parçalayan, teninde ölü yılan gibi duran, o soğuk ihanete ödencek bir diyetim var.Yırtıcı bir hayvan gibi azad edip sadistliğimi, yüreğimin yırtığına takılan tutsak Ceylana özgürlügünü bağışlamaliyim, kendimi bağışladığım o özgürlüge zincirleyip. Bakılmamış fal gibi, yarını düne yazan zamanlardan kanatlanıp, ucuna kadar gidilemeyen düşlerin tozlarıyla kapıyorum gözlerimi. Garip bir durum, yazamıyorum aslında sözünü etmek istemediğim, unutulmuşluğun değirmeninde ögütülen yaşanılamamışlığın kağıtlara kazılan ağıtını. Neyse artık; lügatımdaki tedirgin bütün kelimelere izin veriyorum. Belki bir süre, belki çok bir süre, belkide hep bir süre. Bir gün yine bir yerlerde karşılaşırız belki, belkide okunaksız bir yaşam sayfasının pınarından sana suskun sözcükler çoğaltırken. Belkide acılarıma denettiğim değişik kalibreli intiharlardan sonra, öldürdüğün mutluluğa senin sucsuzluğunu kanıtlamak için, intihar süsü verirken. Suç ortağım oldun, koyu gölgelerin monoloğunda, kara duyguların tetiği düşerken ritüel sözcüklere. Sana koskocaman ıssız bir suskunluk bırakıyorum şimdi, cansız bir şiirin kirletilmiş son dizesinde.

 
Toplam blog
: 50
: 901
Kayıt tarihi
: 06.10.08
 
 

    ..