Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '20

 
Kategori
Tenis
 

Teniste Yeni Dönem Fragmanı

6 Eylül Pazar günü İtalya'da son yılların en enteresan yarışlarından biri yapılmış ve kazanan kariyerinde ilk kez bu ünvanı elde eden Pierre Gasly olmuştu. Bir sürpriz gerçekleşmişti gerçekleşmesine ancak durumu daha enteresan kılan olay, Formula 1'de sekiz yıl sonra ilk kez 3 büyükler diye tabir ettiğimiz Mercedes, Ferrari ve Redbull Racing takımından hiç kimsenin kürsüde yer alamamasıydı. Sporseverler henüz bu olayın tartışmalarını yaparken akşam saatlerinde bir şok da teniste yaşanıyordu.

1999 yılından beri Roger Federer ve Rafael Nadal'ın aynı anda yer almadığı ilk grand slam turnuvası olan Amerika Açık 2020'ye ağır favori olarak gelen ve dördüncü tur maçına çıkan Novak Djokovic, kaybettiği bir puanın siniriyle topa vurunca olanlar oldu. Daha önce de böyle hareketlerine şahit olduğumuz Sırp yıldız, bu kez baltayı taşa vurdu ve gayrı ihtiyari olarak hakeme isabet ettirdi. Kurallar gereği diskalifiye edildiğinde tenisin üç büyükleri, Formula 1'in üç büyükleri gibi uzaktan bakmakla yetiniyordu alışkın oldukları zirve yarışına. 

1877 yılındaki Wimbledon'ı saymazsak seyircisiz düzenlenen ilk grand slam olarak tarihe geçecek olan US Open, kadınlar ve erkeklerde pek çok tenisçinin katılamadığı bir turnuva olma özelliğini taşıdı ne yazık ki. Boş kalan tribünlerde yer alan eski oyuncuların yanı sıra, seribaşı tenisçiler için tahsis edilmiş localar hoş görüntüler ortaya çıkardı. Rakiplerinin maçlarını sandviç keyfi yaparak locada izlemek keyifli bir şeydir tabi ama sanırım her oyuncu, tribünlerin seyirciler tarafından doldurulmasını tercih ederdi. Andre Agassi kıyafet ve aksesuarlarının renk kattığı turnuvada en çok Shapovalov formanın hakkını veriyordu. Heyecan verici bir stili olan Kanadalı tenisçi, hem 4. turun hem çeyrek finalin en keyifli maçlarına imza atarken ilkinde muvaffak olup, ikincisinde Carreno Busta'ya 5 sette teslim oluyordu. Djokovic'in diskalifiyesi nedeniyle bir önceki turu sadece tek setle kazanan Busta karşısında iki kez tie break kaybettikten sonra beşinci seti kazanabilecek gücü bulamadı Shapovalov. 4. turun en dikkat çeken diğer maçında Berrettini'yi eleyen Rublev ise çeyrek finalde hemşehrisi Medvedev karşısında direnemedi. 

 
Geçen yıl toprağın kralı Nadal'a US Open finalinde kaybetmesine karşın ayak seslerini net şekilde duyuran Medvedev, peş peşe eksilen seribaşı tenisçiler sonrası en büyük favori durumuna yükselse de müstakbel toprak ağasını buluyordu yarı finalde. Üst üste 2 kez finalde kaybettiği Rolland Garros'un ardından bu yılın başındaki Avustalya Açık'ta ikincilik tepsisini kazanarak sert zeminde de iddiasını ortaya koyan Thiem, yarı finale kadar tüm turları rahat şekilde geçerken gözdağı veriyordu rakiplerine. Nitekim Medvedev önünde de rahat geçen bir ilk setin ardından geride götürdüğü ikinci seti kaybetme noktasına gelen Thiem, rakibine tam 5 kez servis kırma fırsatı sunduğu 11. oyunu alıp, tie-break setiyle Rus tenisçinin gardını düşürüyordu. Benzer şekilde geçen son seti de aldığında Avusturyalı raket, şampiyonluk yolunda dev bir adım attığının farkındaydı elbet.

Kendi güzergahında yer alan Djokovic'in diskalifiyesiyle bir anda önü açılan Zverev ise üçüncü turda Tsitsipas'ın turnuvaya veda etmesini sağlayan Coric önünde sancılı bir galibiyet elde ederken işinin o kadar kolay olmayacağı sinyallerini vermişti aslında. Bu sinyaller yarı final eşleşmesinin ilk iki seti sonunda kırmızı alarma dönüştü. Toplam 8 servis oyununun 5'ini rakibine kırdıran namı-diğer Sascha, turnuvaya veda etmenin eşiğinden üçüncü setteki oyunuyla döndü. Önce servisini düzeltip İspanyol Busta'ya o işin o kadar kolay olmayacağı mesajını veren Zverev, ardından rakibinin servislerini de etkili karşılamaya başlayarak skoru önce 2-1'e ardından 2-2'ye getirdi. Daha önce hiç bir grand slam'de 2-0 geriye düştüğü bir maçı kazanamayan genç raket, bunu kariyerinin şu ana kadarki en önemli maçında sonlandırarak finale adını yazdırdı. Tabi karşısında Busta değil de daha güçlü bir rakip olsaydı 2-0'ın üstesinden gelmek zor olurdu Sascha için ama diğer büyük turnuvalardaki şanssız elenmelerin hediyesiydi belki bu final. 29 yaşında kariyer zirvesini gören Carreno Busta için bir daha böyle fırsat ele geçer mi bilinmez ama Nadal'ın başarısını kanıksamış İspanyol halkına ayrı bir heyecan yaşattığı kesin.

Finalin adı Zverev-Thiem olarak belirlendiğinde yeni bir grand slam şampiyonuna merhaba diyeceğimizi biliyorduk, çeyrek finallere başlarken bildiğimiz gibi. Ama Germen tandanslı bir finalin hayalini kurar mıydı pek çok Alman ve Avusturyalı pek bilemiyoruz. İki raketin de büyük üçlünün emekliliği sonrası yaşanacak yeni dönemde zirveyi temsil edeceği tahmin ediliyordu ama böyle bir final için henüz 2-3 sene daha beklemeye hazırdı tenis camiası. 20 yıla yaklaşan, dolu dolu bir 10 senesi olan, benzerine pek alışkın olmadığımız bir üçlü rekabet olduğu için bitsin istemiyor çoğu kişi ama takvim yaprakları acımasız şekilde hızlı ilerliyor. Hayata dair her güzel şeyi etkilemeyi başaran virüs, tenise de darbesini indirmiş, tenise olan ilgiyi arttıran bu isimleri uzaklaştırmıştı file önlerinden. Forehand'in, backhand'in her türlüsünü vurmuş ustalar bile karşılayamadı salgın vuruşunu. Hastalığa yakalanmasına rağmen ona en çok karşı koyan Djokovic de sinirinin kurbanı olunca teniste yeni dönemin fragmanı gibi bir turnuva izledik.

Gelgelelim finalin tadı damağımızda kaldı desek abartmış olmayız. Dominic Thiem karşısında kendisine karşı mücadele eden Carreno Busta gibi maça başlayan Alexander Zverev, 1 saat 20 dakika sonunda 2-0'ı bulmuştu bile. Hatta ikinci sette durum 5-1'ken kendi servisinde set puanını kaçırmasa bir 10 dakika daha az efor sarf ederek üçüncü sete çıkabilir, abandone olmuş Thiem'i yere serebilirdi ama olmadı. Servis kırdırarak yine kötü başladığı setin 4. oyununda durumu 2-2'ye getiren Thiem, geri dönüş ateşini yakmıştı bir kere. Normal dönemde de sürprizlerine en aşina olduğumuz grand slam olan US Open'da salgın nedeniyle ekstra bir durum söz konusuydu ama aynı zamanda geri dönüşlerin bolca yaşandığı bir turnuva geçirdik. 1 gün önce kadınlar finalinde Naomi Osaka'nın yerden kalkıp, zafere yürüyüşünü gören Thiem, aynı zamanda karşısına çıkmak için Busta maçını geri döndüren Zverev'den de feyz alıyordu. Her geçen oyun Thiem biraz daha korta hakim olurken, Sascha yavaş yavaş kontrolü kaybediyordu. 

Art arda rahat servis oyunları kazanan Avusturyalı karşısında Alman, kendi servislerinde zorlanıyordu. 2-2'ye gelen skorun ardından son setin ilk oyununda servis kırdırınca Zverev'in havlu attığı düşünülmeye başlamıştı ama ertesi oyunu alıp bunun böyle olmadığını kanıtladı sarışın yıldız. Kritik bir anda durumu 5-3'e getirip momentumu eline geçiren rakibini yine alt ettiğini ilan edecekti ki Thiem bir kez daha yerden kalktı. Üst üste 2 kez servis kırarak yine direksiyona geçen Dominic de son sözü söyleyemeyince maç futbol tabiriyle uzatmalara gitmekten gocunmadı. İki ismin de ilk grand slam şampiyonluğunu birbirine altın tepside sunma yarışına çevirdiği maç tie-break seti olmasa muhtemelen 2010'da 70-68 biten Isner-Mahut karşılaşmasına dönebilirdi. 

Gel gitlerin devam ettiği tie-break seti daha tecrübeli olan Thiem'in zaferiyle bittiğinde bu kez gerçekten yere seriliyor, sevinç nidaları eşliğinde kutluyordu oyunu, seti, maçı ve şampiyonluğu Nicolas Massu'nun öğrencisi. 2 hafta sonra esas sevdiği korta, toprağa koşmanın ve belki de Nadal'ın katılmayacağı, katılsa da formsuz olabileceği bir Roland Garros'u kazanmanın hesaplarını yapacak şimdi, ikinci kupasını alabilmek için. Kimbilir belki de Amerika'da fragmanını izlediğimiz yeni dönem Fransa'da vizyona girecektir.

https://jeneriklikpaslar.blogspot.com/

 
Toplam blog
: 24
: 69
Kayıt tarihi
: 07.09.20
 
 

Başta futbol olmak üzere çeşitli spor karşılaşmalarını takip eden, müziği, sinemayı, tiyatroyu, s..