Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

perihan reyhan ALKAN

http://blog.milliyet.com.tr/pra

30 Haziran '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Tensel mi, tinsel mi?

Tensel mi, tinsel mi?
 

Tinsel bence, hep böyleydi, hep de böyle olacak düşüncem. Böylesi hazlı, böylesi efsunlu ve görkemli ve de bitimsiz, bir o kadar da kutsal! Çünkü tene değdiğinde tin yok oluyor tenin hazzında çoklukla.

Vardır şüphesiz çok az da olsa her ikisini bir arada yaşatıp yeşertebilen, birbirleriyle hayat bulan, biri diğerini barındırıp doğururken, diğeri de diğeri besleyip doğuran, yeşerten hatta.

Lakin günümüzde ne yazık ki tamamen tensel oldu, tensel olanın adı da aşkla anılır oldu. Ondandır ki aşklara ömür biçilmekte, şu kadar zamandır ömrü denmekte, evlilik aşkı bitirir denmekte!

Şüphesiz ki aşkın doğasında var, temel duygusu tensel yanı, çekim gücü de buradan kaynaklanmakta. O nedenle ki tene değdiğinde ömrü son buluyor, o nedenle ki evliliklerde bitiyor bir müddet sonra. Bu da gösteriyor ki o aşk sanılan, aşk değil aslında!

Gerçek aşkta ten yoktur, akla bile gelmez, uzaktan bir görüş, var olduğunu biliş bir yerlerde, bir bakış bile yeter özlem gidermelere ve yıllarca sürer, bitimsizdir, gün be gün yeşerir, göverir, daha bir özlenilir. Ulviyyât vardır o aşkta çünkü; tıpkı Tanrısal aşk gibi. Tanrıya ulaşılan yol da zaten o beşeriyetten geçmekte değil midir? O nedenle bitimsizdir, o nedenle Tanrının varlığı gibi ebedidir, o nedenle kutsaldır. O nedenle ki tarih boyu yaşanmış öylesi aşklar karşısında hâlâ saygıyla eğilinmektedir.

Aşk dendi mi Leylalardan, Aslılardan, Mecnun ve Keremlerden önce, aklıma hep Şükufe Nihal ve Faruk Nafizin aşkı gelir. Ve yaşamım boyu öylesi duru, öylesi temiz, öylesi tinsel, beklentisiz ve saygın bir aşkın özlemini duymuşumdur umarsızca.

Leylayla Mecnunun, Keremle Aslının ve diğerlerinin kavuşmalarına engeller, hatırı sayılır büyük engeller vardı, o nedenle ki aşıp da kavuşamadılar, o nedenle ki o masalsı aşk asırlardır hatırlarda yaşamaktadır. Kavuşmuş olsalar, evlenmiş olsalar, o asırlardır süregelen devasa aşkı bu gün kimseler bilmeyecekti!

Ama Şükufe Nihalinki çok başka!

O ilk üniversite mezunu kadındır, o ilk lise öğretmeni kadındır, çağdaş, aydın, kültürlü, ülkesi için pek çok hizmet vermiş bir kadındır. Bu özelliklerinden ve de kendinden emin, hatta ukalalıkla tabir edilebilecek derecede dik duruşundan olsa gerektir ki pek de güzel bir kadın olmamasına rağmen, dönemin pek çok ünlü erkeği kendisine aşık olmuş, uğrunda ölümü seçen de, hayata küsenler de olmuştur.

Ama O yaşamı boyunca mükemmel aşkı aramış bir kadındır. Önemli olan onun da aynı aşkla sevmesidir ve sıradan değil ulvi olmasından yanadır, çünkü aradığı tensel bir aşk değildir. O nedenle ki Nazım Hikmet, kendisine bir dost meclisinde gizlice ilettiği pusulada “Ben sizin için çıldırıyorum, siz beni hiç umursamıyorsunuz” deyişini gülümseyerek yanıtsız bırakmıştır.

Şiirlerine bakışla, Nazıma pek de boş olmadığı gözlemlenmektedir, çünkü şiirlerine şiirle karşılık da vermiştir, ama dedim ya aşkı yaşayışı tinseldir. Belki de o nedenle Nazımı yanıtsız bırakıp aşkını sadece şiirlerle yaşamıştır.

Faruk Nafizle birbirlerine aşık olduklarında, her ikisi de evlidir. Bu gerçektendir ki sadece tinsel ve uzaktan uzağa nezih, ulvi bir aşkı yaşar ve şiirlerinde yaşatır olmuşlardır karşılıklı. Hatta ayrıldıklarında, bu tinsel aşklarını karşılıklı yazdıkları birer romanla da ölümsüzleştirmişlerdir. O nedenle ki evli olmalarına rağmen, bu devasa aşk herkes tarafından, hatta eşlerince de bilinmesine rağmen hep saygıyla kabul görmüştür.

Tensel değildir çünkü!

Faruk Nafiz, eşlerinden ayrılıp evlenmelerini arzu eder ve defalarca da yineler bu teklifi Şükufe Nihal’e. Lakin asla kabul görmez ve de küsüp başka bir ile öğretmenlik yapmak üzere gider Faruk Nafiz. Sonrasında da, yine kendisi gibi lise öğretmeni olan bir hanımla mantık evliliği yapar, ama o güzide aşkını da ölene dek yaşatır hep yüreğinde.

Söylemlere bakıldığında iki görüş vardır Şükufe Nihal’in reddediş nedeninde. Kimine göre, kızı henüz küçüktür, onu babasız büyütmemek için ayrılmayı istememiştir evliliğindeki tüm mutsuzluğuna rağmen. Ne de olsa annedir ve aşkı ne denli devasa da olsa, bir anne için öncel olan evladıdır!

Kimine göre ise ki bunun kendi ifadesi olduğu da söylenmektedir; evlenmezlerse, kavuşamazlarsa, tene değmezse o devasa sevda, aynı ulviyetini muhafaza edecektir, kirlenmeyecektir ve ölümsüz olacaktır!

Aşkını yaşatmak için kabul etmemiş ve aşkını ölümsüz kılmak için reddetmiştir Faruk Nafizi!

Bilmem anlatabildim mi ne demek istediğimi?!!

p.r.alkan

 
Toplam blog
: 290
: 553
Kayıt tarihi
: 11.03.08
 
 

İlk ve orta öğrenimimi Gölcük/ Kocaeli, lise ve üniversite öğrenimimi Ankarada gördüm. İlk okuldan..