Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '15

 
Kategori
Eğitim
 

TEOG Sınıflı Eğitime ilk adım

TEOG Sınıflı Eğitime ilk adım
 

Liselerle ve liselere girişle İlgili düşünülmesi gereken çok şey var.


Sınıflı dediysem okul sınıflarını anlamayın sakın. Sınıflandırılmış öğrencileri anlayın.

Tabii öğrenciler sınıflandırılınca doğal olarak kayıt olup devam edecekleri okullar da sınıflandırılmış oluyor.

Hani düşük puanla girilen okulların öğrencileri nerede okuduklarını utana sıkıla söylerken biraz öğretmenler de nerede olduklarını utana sıkıla söylüyorlar ya, onlara neden olan sistemden söz ediyorum.

Ben ultra iyi bir okulun öğretmeniyim diyor biri.

Öteki de ben vasat bir okuldayım diyor.

Belki vasat okuldaki diğer öğretmenin öğrencilere yetişmek için gerektiğinden fazla çalışmak durumunda olduğunu dikkate alıp gizli gizli mutlu olurken, ultra okuldaki ötekini çok fazla hazırlık yapmadan da idare edebileceği için imreniyor da.

Ya da tam tersi, vasat okuldaki ötekine “sessiz, çalışkan” öğrencilere ders verme şansı olduğu için imreniyor, beriki de vasat okuldakinin haline o gürültücü, dersten başka her şeyle meşgul öğrencilerle baş etmek durumunda olduğunu düşünerek acıyordur.

Elbette öğrencinin düzeyinin düşüklüğü başka şeylerin de göstergesidir. O yaramaz öğrenciyi düzene sokmak için yapılan bir müdahale bazen işin ciddiyetinin farkında olmayan kimi ebeveynlerin beklenmedik tepkiler göstermesine, ciddi sorunlar çıkarmasına bile neden oluyordur. Yani vasat öğrencilerin okulunun öğretmenleri velileri bilgilendirip bilinçlendirmeye çalışırken, ultra okulların öğretmenleri kimi bilinçli velilerden pozitif öneriler alıyorlardır.

Sınıflandırılmış okullar sınıflandırılmış aileler anlamına da geliyor doğal olarak. “Senin çocuk hangi liseye gidiyor şekerim” diye soruyor hali vakti yerinde bir hanımefendi burun bükerek evine temizliğe gelen bir başka hanıma. Temizlikçi hanımın daha yüksek puanla alan bir okul adı verip onun burnunu sürtme  olasılığı var elbet ama çok az.

Aslında bu sınıflandırma tam olarak o amaçla yapılmamış olsa da sonuçları itibariyle ekonomik gelir düzeyleri ile bir şekilde ilintili sınıflandırmayı da doğuruyor. Bu anlamda nedenleri, etkileri, sonuçları da ayrıca tartışmaya açık bir konu.

Tabii çocuklar sınıflandırılınca bulundukları okullarda da o öğrencilerin özelliklerine uygun farklı ahenkler oluşur.

Yüksek puanla girilen okulların genel özellikleri sessizlik, nispeten fazla gözlük, ciddi ve yoğun derslere odaklanmış öğrenciler iken, düşük puanla girilen okulların bir kısmında da gürültü, yaramazlık, kontrol güçlüğü ön plandadır. Kimilerinde veliler sınıflardan gelen gürültüleri işitmesinler diye ders saatlerinde üst koridorlara çıkmaları yasaklanır. Genç öğretmenler sınıfları kontrol etmekte güçlük çekerler.

Birinin öğretmenleri ders konularını düzenli bir şekilde işleyip bitirirken ötekinin öğretmenleri “sus, dur, otur, disiplin” durumları ile yoğun olarak meşgul bulunduklarından üniteler kimi zaman tamamlanamaz.

Zamanla “sus, dur, otur, disiplin” diyen genç öğretmenlerin ruh halleri o konumlarına; derse yoğunlaşabilmiş öğretmenlerin ruh halleri de kendi konumlarına uyum sağlar. Bir türden diğerine tayin olanlar kısa da olsa bir uyum güçlüğü yaşarlar.

Tabii öğrencilerin, ailelerinin, öğretmenlerin özgüvenleri açısından da bakmak gerekir olaya. İstisnalar olmakla birlikte genel anlamda en düşük puanlarla öğrenci alan okulların öğrencilerinin ders özgüvenleri düşük, aktivite ve yaramazlık özgüvenleri yüksektir. Ötekilerde ise durum tam tersidir. Onların ders özgüvenleri yüksek, yaramazlık özgüvenleri sınırlıdır.

Ailelerin özgüven durumlarını ayrıca açıklamama gerek yok. Elbette onların önemli bir kısmı da kendi yetersizliklerinden çok çocuklarını suçlama eğilimi gösterirler ki, bu işi daha zora sokan şeylerden biridir.

Bu iki tür okuldan mezun olan ya da olamayan öğrenciler uzun yıllar sonra yaşlılıklarında karşılaştıklarında sadece okudukları lisenin adını zikrederek bile karşıdakinin nasıl biri olduğunu şıp diye anlarlar.

O masum, çocukluktan gençliğe geçtikleri dönemlerde büyüklerinin devreye girip onları farklı kulvarlara yerleştirmiş olmasıyla başlayan farklılık süreci uzun yıllar sonra bile tanımlanabilir.

*

Bir de TEOG sayesinde ortaya çıkmış bir yerleşim yeri / eğitim yeri sorunu var tabii.

Öğrenci kapısının önündeki liseye değil de iki araba değiştirerek ya da servisle gidilen bir yerdeki okula kayıt yaptırabilir.

Servise kayıt olamamışsa derslere geç kalmalar, devamsızlıklar artar. Devamsızlık, öğrencileri ve velileri resmi, özel sağlık kurumlarından rapor almaya zorlar.

Ana bilgisayar bir ülkedeki bütün öğrencilerin kurallara uygun tercihlerini belleğine alır ve tek bir tuşla yerleştirir.

Size yirmi beş tercihlik bir hak verilmiş, siz de yapmışsınızdır.

Artık ne çıkarsa bahtınıza.

Orada duygu, anlayış, sorun çözme, özel halleri dikkate alıp esneklik gösterme yoktur.

Olur mu? Onca öğrencinin hakkı, hukuku var.

Bilgisayar yerleştirir. Siz de nasıl gönderebilirseniz gönderin çocuğunuzu.

Hem memlekette işsizlik var demiyor muyduk? Minibüslerle öğrenci taşımak bir sektör haline gelmemiş miydi?

Tamam işte, bir taşla iki kuş.

Annenin gözü pencerede, eli koynunda kalacakmış, kapının önündeki okul dağılırken o kim bilir hangi mahallelerde öğrenci indirmekle meşgul servis aracını bekleyecekmiş; servislere yetiştirmek için para bulacakmış, bize ne!

Devletimiz var olsun; parasız eğitim olanağı sağlıyor. Kitaplarını, hatta tabletlerini veriyor. Derslik buluyor, bulamadığı yerde sabahçı, öğlenci diyerek ayarlıyor. Yine de hızla artan nüfusun eğitim gereksinimlerine tam ve hakkıyla yetişemediğini de biliyor.

İşin başında olan yetkililer tüm yukarıda sayılanlara rağmen var olan diğer sorunların da farkında.

Kimi yerlerde az öğrencili okullarda uygun saatlerde dersler yapılırken, derslik sayısının sıkıntılı olduğu kimi okullarda özellikle Doğu Anadolu'da gün doğumundan vaz geçtik, gün ışımadan zorla uyandırılıp yola koyulan, ilk ders boyunca da tam olarak uyanamayan (bu bir öğretmen arkadaşın ifadesine göre) öğrencilerle, akşamın karanlığı çöktükten sonra dönüş yoluna düşen öğrencileri de kalabalık ve gürültülü sınıflarda sağlıklı eğitim yapılamadığını da onlar da biliyorlar.

*

Ben kendim bu yıl liseye öğrenci gönderecek bir veliyim.

Çocuğumun TEOG sonucuna göre il geneli yüzdelik dilimi % 53.21.

Yani il ortalamasının biraz altında ve buna rağmen tercih edebileceğim okullar hem sayıca çok sınırlı, hem de çok uzak. Üstelik o kalabalık okulların kimi yönlerden sıkıntılı olduğu da söyleniyor.

Gidebileceği okulların bir kısmı 20 km den daha uzak. Çoğuna en az iki araç değişerek gidebilecek. Bakanlığın yayınladığı listede kalabalık bir tercih olasılığı gözükse de, puanının üzerindeki okulları da  öngörülen tercih seçsek de 25 tercihin yarısını bile yapamıyoruz. Pek çok ailenin aynı durumda olduğunu düşünüyorum. Ayrıca uzak okullara servis bulma olasılığının da  düşük olduğu söyleniyor.

Açık lise tercihini ciddi ciddi düşünüyorum ama onu destekleyecek örgün ders süreçleri olmamasının, zaten dikkati kolayca dağılan çocuğum için çok uygun olmadığını da biliyorum.

En büyük beklentim temel lise konusunda devlet desteği bulabilmek. O desteği elde edebilirsem çocuğumu daha güvenle bir okula yazdırabileceğim.

Sonuç olarak öğrenim çağındaki gençlerin okul içinde seviyelere göre sınıfların ayarlanabileceği kendi semtlerindeki, mahallelerindeki liseler yerine çok uzak ve kontrolün elden çıkacağı okullara gönderilmesine neden olan TEOG sisteminin yeniden gözden geçirilmeye muhtaç olduğunu düşünüyorum.

Her yeni gelen yönetimin kendince biçimlendirdiği sistemler nedeniyle eğitimin asli unsuru olan öğrencilerin ve onlarla birinci derecede ilişkili olan velilerin zora sokulmadığı bir gelecek özlemimi de bu anlamda ifade etmek istiyorum.

 

Biz bunların sıkıntılarını yaşıyoruz, bizden sonrakiler yaşamasın.

 

12.07.2015

14:10:02


 

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..