Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '08

 
Kategori
Aile
 

Tepeli

Tepeli
 

“Anne, bugün büyük gün !” seslendi bana küçük oğlum, sabahın erken saatinde. Uykulu gözlerini elliyle ovuşturuyordu. Anlaşılan uyku tutmamıştı.

“Neden oğlum ! “ ben, hayretler içinde.

“Bugün yirmi birinci gün! Unuttun mu !”

“Neden söz ettiğini anlayamadım, yavrucuğum!” Soru dolu gözlerle bakıyordum oğluma.

“Nasıl unutursun anne ya ! Bugün yir –mi – birinci - gün!. Bu gün tam tamına yirmi bir gün oldu, Tepeli kuluçkaya yatalı. Söylemiştim sana! Tek tek saydım günleri… Ananem yirmi bir gün sonra civcivler çıkacak demişti.Unuttun mu gerçekten!” Oğlum açmış kocam ve inanmayan siyah gözlerini.

Annem, canım anneciğim çocuklarımın mutluluğu için elinden geleni yapmıştı yine.Oğlum yaz tatilinde annemlerin yanında, malum çalışan anneler bilir, çocuklara tatilde eğlenceli yer bulmak her zaman kolay olmuyor. Ben bu konuda şanslıyım, tatil sorunumuz hiç olmadı. Annem ve babam büyük hevesle yardımcı oldular hep.

Oğlumuzu hafta sonu ziyaretine gitmiştik.Hatırladım, daha eve girer girmez, bahçeye götürmüştü beni. Eski köpek kulübesini, şirin kümese çevirmişlerdi. Orada yatan, Tepeli adını verdiği tavuğu, büyük heyecanla göstermişti bana.

“Şimdi hatırladım! Ben de çok merak ettim. Kaç yumurta koymuştunuz?”

“On iki tane. Hepsinden civciv çıkar değil mi anne! Hepsinden! Ben Tepeli’ nin yanına gidiyorum”

Annemle ikimiz, sevgi dolu gözlerle, takip ettik küçük afacanı. Annem anlattı:

“Şu senin oğlun, yirmi gündür tavuğun başında bekliyor. Sandalyesini götürüyor ve saatlerce tavuğun yanında oturuyor. Tavuk yemediği için, su içmediği için üzülüyor. Bir şeyler yedirmek istiyor, yavrum.Hakikaten de yemeden içmeden kesildi tavuk, bir an için yumurtalarını yalnız bırakmıyor. Annelik işte…”

Öğleye doğru, oğlum sevinç dolu müjdeledi:.

“ İlk civciv çıktı, horoz ! Çok tatlı !”, biraz sonra “ Bir civciv daha çıktı, tavuk!” O kadar mutluydu ki… Her yeni civciv müjdesiyle biz de kendimizi Tepeli’nin yanında buluyorduk.

Islak, ıslak…civcivler.

“ Sen nasıl seçiyorsun hangisi tavuk, hangisi horuz, yoksa uyduruyor musun?” sordum

“ Bak, horozların başındaki çizgi daha belirgin. İbikleri daha büyük ya !” Anlaşılan o ki, civcivler konusunda epey uzmanlaşmış benim canım oğlum.

Tepeli, endişeli gözlerle civcivlerini takip ediyordu. Öğleden sonra, bizim Tepeli’nin peşinde, cıvıltılar saçarak dokuz sapasağlam altın sarısı civciv, çok mutlu tablo oluşturmuştu. Bir anaç tavuğun civcivleri üzerine yönelecek herhangi bir tehlike anında nasıl çırpındığını izlemek bize büyük keyif verdi.

Annem bilgiç şekilde açıkladı:

“ Bu tavuk kadar olamadık biz. Civcivlerini çok seviyor olmasına rağmen, civcivleri biraz büyünce, yanından hemen uzaklaştıracak. Kendi ayakları üzerinde durmayı öğrensinler diye , civcivlerini kanatlarıyla yanından uzaklaştırmaya başlayacak.. Oysa biz…. Bak, hâlâ size yardım etmeye çalışıyorum bu yaşımda ” Sesinde sitem yok..

Ne kadar haklı annem!

Evet, insan evlatlarını hep küçücük görüyor, her ne kadar büyüseler de onlar hep çocuklarımız kalıyor. Onlara duyduğumuz tarif edilmez ve derin sevgimizi hitaplarımızda belli ediyoruz zaman zaman. Büyümelerini kabullenemiyoruz adeta, ” Yavrucuğum…”

Ben koruyuculuğumu hiç bırakamıyorum. Kendi kendimi eleştiriyorum.

İnsanın gerçek anlamda çocuğunu sevmesi, onu korumadan, hayatın zorluklarına karşı hazırlamalı ve her koşulda kişiliği bozulmadan, ayakta durabilmeyi sağlamalı.

Tıpkı bizim Tepeli’nin yapacağı gibi…

 
Toplam blog
: 144
: 1854
Kayıt tarihi
: 13.03.08
 
 

Doğduğum ve büyüdüğüm şehir Kırcali, Bulgaristan. Yıl 1964. Makina Mühendisiyim. Evli ve iki çocu..