Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '07

 
Kategori
Güncel
 

Tepki çeken fıkra

Tepki çeken fıkra
 

Bencil, yani hep kendimize yontan bir düşünce sistematiğine sahibiz. Bir şey ideolojimize, mesleğimize ve şahsımıza yönelik küçük düşürücü öğeler içeriyorsa ona tepki gösteriyoruz. Yani kendi fikirdaşlarımızı, meslektaşlarımızı, şahsımızı, bir de üst düzey askeri şahsiyetleri her türlü eleştiri ve tartışmanın üstünde görme gibi bir saplantıya sahibiz.

Trabzon Vali Yarımcısı Vural demirtaş, bir fıkra kitabı hazırlamış ve iki yıl önce piyasaya sürmüş. İçinde "Biz Adamı Böyle Yaparız" başlıklı, konusu öğretmen olan bir fıkra varmış. Haberle bağlantılı olarak gazetede yayınlanan fıkranın, pek te savunulacak bir yanı olduğu söylenemez. Yazma ve söz söyleme özgürlüğünün, hangi noktada sınırlanması gerektiğine karar verebilecek ehliyete sahip değilim. Ama "bunun bir hududu olmalıdır, " diye de düşünüyorum.

Anlatmak istediğim asıl konu bu değil. Eğitim- Sen Trabzon Şube Başkanı Recep Gülay, “Bu fıkra ile öğretmenlik mesleği aşağılanmıştır. Öğretmenler toplumun gözünde küçük düşürülmüştür. Olayı yargıya taşımayı düşünüyoruz'' demiş. (1) Demek ki fıkra, başka bir mesleğin mensuplarını aşağılamış olsaydı, öğretmenleri hiç ilgilendirmeyecekti. Olay, "herkes kendi başının çaresine baksın" noktasında kalacaktı.

Sendikalar veya sivil toplum kuruluşları, olayın sadece kendilerini ilgilendiren yanını mı yoksa, olayın bütününü mü görmeliler? Burada, mesleğin aşağılanmasından daha çok, "ahlak dışı" bir anlatım söz konusudur. Aslında karşı çıkılması, tenkit edilip, ayıplanması gereken işin bu tarafıdır. İlgililer nedense burayı atlayarak hadiseyi, meslekleri ve meslektaşlarıyla irtibatlandırmaktadırlar.

Her mesleğin bir değeri ve kutsiyeti vardır. Bana sorarsanız herhangi bir iş kolunun mensubu, diğerlerinden daha ayrıcalıklı konuma sahip değildir. Öğretmen öğretir, hademe okulu temizler. İkisinin de, olmazsa olmaz görevleri vardır. Acaba bu fıkranın kahramanı bir hademe olsaydı kim tepki gösterecekti? Hiç kimse ! Çünkü hademenin hakkını savunacak bir örgütü yok. İşte bu bizim olaya ne kadar bağnazca baktığımızın bir resmidir.

Öğrencisini kandırıp taciz eden, sonra da evlenen veya evlenmek zorunda kalan öğretmen haberlerini kimse masa başında uydurmuyor. İmam, asker veya yargıç; hiç bir meslek mensubunun tamamının, tertemiz kalacağına dair bir garanti de yoktur. Çünkü onların hepsi, zaafları ve hırsları olan, bizim gibi insanlardır. Mensuplarının yanlışlarından ötürü, meslekler kutsiyetini yitirmez. Değerinden bir şey kaybetmez.

O zaman yapmamız gereken; mesleğimizin onurunun peşine düşmek değil, genel ahlakı korumaktır. Yani toplumun ahlaklı kalması için mücadele vermektir.

Şerefli Türk öğretmenine, şerefli Türk askerine, şerefli Türk yargı mensuplarına yapılan bu saldırıların amacı... yıpratmaktır, misillü cümleler kurarak şerefi, sadece belli mesleklere has kılmaktan artık vazgeçmeliyiz. İmam demedim, çünkü şimdiye kadar, "şerefli Türk imamına" diye başlayan bir cümle kurulmadı.

Bu millet te en az, devletinin kurumlarının mensupları kadar haysiyetli ve şereflidir. Toplumun ahlakını ve onurunu koruduğumuz zaman, ötekiler de zaten kendiliğinden korunmuş olacaktır. İçimizdeki şerefsizleri ayıklamanın yolu ise, yasaların herkese uygulanmasından ve oto kontrolün sağlanmasından geçer.

Rahatsız edici hadiselerin sadece bizi ilgilendirenlerine değil, tamamına bakmalıyız. İnsanı yüzsüzleştiren, edepsizleştiren, zıvanadan çıkaran, onu; " kırmızı görmüş azgın boğaya çeviren" fenomenleri tesbit edip, elbirlik ayıklamalıyız ki, Vali Yardımcısı veya başka biri, yazarken daha dikkatli olsun. Öyle değil mi?


(1)-http://www.milliyet.com.tr/2007/10/19/son/sontur30.asp

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..