Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '07

 
Kategori
Siyaset
 

Tepkiye bak hele...

Tepkiye bak hele...
 

Barzani, Ankara'yı hedef alan açıklamalarında: "Türkiye'nin Kerkük'e müdahale etmeye hakkı yok. Eğer yaparsa o zaman biz de Diyarbakır ve diğer kentlere müdahale ederiz. Kerkük, tarihi ve coğrafi olarak Kürt kimliğine sahip bir Irak kentidir. Türklerin Kerkük'e müdahalesine izin vermeyeceğiz..." diyen Barzani’ye Sunucunun: "Yani Türkiye'yi tehdit mi ediyorsunuz?" sorusuna "Ben sadece Türkiye'nin müdahalesi halinde olacakları söylüyorum" diyor.

Uzaktan kumandalı oyuncak Barzani, “Sağıma soluma saklanan ebe…” diye oyun oynadığını sanarak, arada sırada –ki bu arada sıradalar çoğalmaya başladı- kimsenin görmeyeceğini ve duymayacağını sandığı böyle bir çıkış yapıyor. Bu güne kadar “Tehdit” unsuru içeren sözleri Kuzey Irak’ta kalırken bu kez dili Diyarbakır’a kadar uzanıverdi…

Bana göre Barzani’nin amacı belli…

1992 yılından bu yana gerek dışarıdan ve özellikle Amerika’dan gördüğü destek ve gerekse Türkiye olarak kendisine hibe ettiğimiz “Habur Dolar Matbaası” vasıtasıyla elde ettiği sınırsız varlığını korumaya yönelik. Öncelikli amacı budur.

Burada “Neden tarih okumuyorsunuz?” başlığını taşıyan yazımda da belirttiğim gibi, eğer Barzani’de de “TARİH” okuma gibi bir haslet olsaydı, bu türden davranışlar sonucunda geleceğinin karanlık olduğunu görür “Adam” gibi davranırdı. Bindiği dalı kesmez, kendine ekmek veren eli ısırmaya kalkmazdı.

Özellikle Afrika’da çekilen “belgesel”leri izliyor musunuz?

Aslan, bir av yakalar. Karnını doyurur. Etrafında bekleyen Çakallar vardır. Aslan işini bitirince, artanına çakallar gelir siftinir. Onlar da karınlarını doyurunca, bu kez yine etrafta bekleyen Akbaba tarzı leş yiyici kuşlar gelir kemiklerin üzerinde kalan et parçalarını ibiklerler. Onlar da işini bitirince bu kez küçük böcekler kalanın üzerinden karınlarını doyururlar. Doğa kanunu bu şekilde sürer gider.

Aslan, halk arasında “Aslan gibi” tanımlamasına uygun bir hayvan değildir aslında. Acımasız ve zalimdir. Öncelikli amacı, kendisinin ve sürüsünün karnının doyması için “Vahşi” icraatını yerine getirir. Hiçbir ayrımcılık gözetmez. Yeter ki karşısındakine “Gücü” yetsin…

Hızlıdır, hırslıdır, güçlüdür ve zalimdir.

Aynı Amerika gibi…

Çakal, aksine çok güçlü değildir ama beklemeyi, sabretmeyi, ortalığın karışmasını bekler. Bilir ki sofradan kendisine bir şeyler kalacaktır.

Aynı Barzani gibi…

Oradan oraya uçuşan, cüsse itibariyle büyük olan “Leş yiyiciler” ise fırsatları kollarlar. Çakalın etrafından ayrılmazlar. Onların varlığı, kendilerinin de geleceğinin teminatıdır.

Aynı Barzani’nin etrafında siftinen ve onun izniyle birikim yapan çıkar çevreleri gibi.

Halk mı?...
Onlar, geriye kalan ile idare eden böceklerdir.

Nasıl vahşi tabiatta bir kanun varsa, diktatörlerin yönettiği toplumlarda da belli kurallar vardır. Diktatörün koyduğu kurallar elbette.

O vahşi tabiat içinde Aslanların da bazen gücü yetmez. Saldıramadıkları, tırstıkları vardır. Onlar aslında “Vahşi” değillerdir. Ancak, yeri geldiğinde vahşetin içinde ağırlıklarını koyarlar ve sürülerini korumayı bilirler.

Diktatörlerin de yeri geldiğinde tırstıkları vardır. Onlar, etrafındaki siftinen destekçilerinin bir gün “Aslan payından” kendilerine az düştüğünü düşünerek önce diktatörün başını yemişlerdir.

Ya da diktatör, kendinde bir güç olduğu kanaatine varıp çizmeden yukarı çıkmaya başlamıştır. İşte o zaman tepesine binerler…

Aynen Saddam’ı ipe çektikleri gibi…

Fakat iş oraya gelinceye kadar bu tarafta da bazı kayıplar olur…

Şimdi bakın şu işe…

Bir tarafta Barzani zekâ özürlüsü çıkıp ekmeğini yediği ve yemeye devam ettiği Türkiye’ye karşı tehdit savuruyor “Diyarbakır’a müdahale ederim” diyebiliyor. Öte taraftan “Kerkük’e saldırıyı Diyarbakır’a yapılmış sayarız” diyenler çıkıyor. Bu arada yine 10 güvenlik mensubumuz ŞEHİT” oluyor.

Ama…

Hükümetimizin gösterdiği tepkiye bakınız… Başbakanımız, Barzani’nin bir başka modeline “Hani böyle yapmayacaktık” diyor. Dışişleri Bakanımız da Amerika’yı arayıp şikâyette bulunuyor…

Bir Çakal'a haddini bildirmekten aciz kalıyoruz.

Bir de şunu ortaya koymak istiyorum Ulusal basınımızın bu konuda bu gün haberi veriş şekilleri de çok anlamsız. Kısaca "Nota verildi, özür geldi" diyorlar. Yetiyor mu acaba?

Oysa işin aslı, yazıma koyduğum fotoğrafta gizli...

Rezil rüsva olduk dünyaya, bakalım ne kadar sürecek…

10 NİSAN 2007

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..