Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '07

     
    Kategori
    Ruh Sağlığı
     

    Terapi anılarım, “ilk gece”

    Terapi anılarım, “ilk gece”
     

    Evet, ilk yazımın ilk terapi anımla ilgi olmasını istedim. Nasıl olmasın ki? Sonuçta gecenin bir vakti, evde çay içip tembel tembel TV izlemek varken ne işim vardı bir salon dolusu insanla? Gergindim tabi, ama daha çok öfkeliydim, dedim ya gecenin bu vakti miskin miskin evde oturup hayatımın istediğim gibi gitmeyişinin nedeni düşünmek ve vücudumu gevşetmek varken… Ve kimseyle ve hiçbir şey hakkında konuşmak istemiyordum; hele ki hiç tanımadığım ve tanımak da istemediğim bir psikiyatrla.

    Gelelim “gecenin bir vakti” olayına, efenim söz konusu psikiyatr bey o kadar ünlü ve başarılı bir profesördü ki, dolayısıyla müşterileri yani hastaları kuyruk olup, bu şifa veren ellere ve şirin minik haplara kendilerini teslim etmek için sabırsızlanıyorlardı. Dolayısıyla randevu almak için geç kaldığınızda en iyi ihtimalle saat 22.00’ye randevu bulabiliyordunuz. Ben de bu işi isteyerek geciktirdiğim için saat 21’e alabildiğim randevumla yanımda babamla tıpış tıpış gittim bir apartman dairesindeki muayenehaneye. Zavallı babam da doktor belki kendisine de soru sorabilir diye takıldı peşime. Belki de beni yalnız bırakmak istemedi kim bilir?

    Efenim, salondaki iğrenç magazinleri okuyor görünmekten sıkıldığım bir anda, karşıda duran çay poşetlerini ve hazır kahveyi gördüm ki, mutluluktan çarpan kalbimle o köşeye koştum. Evet, plastik olan çay bardağını elime aldım ve gayrı ihtiyari şöyle bir içine baktım yeterince temiz mi diye ve bir anda telaşlandım. “Ya bu salondakiler çaktırmadan beni izliyorlarsa ve bardağı kontrol ettiğimi gördüklerinde benim temizlik takıntım dolayısıyla buraya geldiğimi sanırlarsa?” Hemen bu düşünceyle, kahveyi yine takıntılı olduğum düşünülmesin diye temizliğini kontrol edemediğim (!) bir kaşıkla bardağa doldurdum, üstüne sıcak suyu da ekledim ve bekledim biraz ılımasını.

    Evet, neşem yerine gelmişti, sıcak bir kahve soğuk bir kış gününde keyfimi yerine getirmek için yeterliydi halbuki…

    Ama bir düşünce beynimi kemirmeye başladı. “Ya gerçekten kontrol edemediğim kaşık ya da bardak pis idiyse, ya gerçekten tedavi olmaya geldiğim psikologdan hasta olarak geri dönersem!”

    Bu düşünceyle kahve keyfim azalsa da kahveyi içmeye devam ettim tabi… Hiçbir takıntı kahve keyfimi benden almamalıydı!

    Neyse uzatmayalım, saat 23’e doğru ben çağrıldım. Ancak doktorun odasına gideceğimi düşünürken, “ilk görüşmem” olması sebebiyle doğrudan başka bir odaya alındım. Meğer bu odada ilk olarak benim dosyam hazırlanacakmış. Daha sonra hazırlanan bu dosya doktora verilecekmiş, anlaşılan doktorun benim dosyamı hazırlayacak kadar zamanı yoktu.

    Dosyamı hazırlayacak olan doktorun asistanı bana önünde yazılı olan soruları sormaya başladı. “şikâyetiniz nedir?”, “mesela bu masada sizi rahatsız eden bir şey var mı?” Bana ne senin masandan yahu! diyemedim tabi… Yani bu masa benim masam olsaydı düzensiz olması beni rahatsız ederdi ama şu an her hangi bir rahatsızlık duymuyorum dedim…

    “Cinsel hayatınız nasıl ?” evet sanki gençlerin 14 yaşında bekâretlerine veda ettiği Hollanda ya da ne bileyim Litvanya’da yaşıyoruz da bu kadar rahat ve doğal bir soru “cinsel hayatınız nasıl?” Şimdi öyle bir cevap vermeliyim ki amiyane tabirle abaza olduğum anlaşılmasın, zor iş… Cinsel fonksiyonlarım normal ancak herhangi bir partnerim yok. Vay be, iyi cevap derken “nasıl yani?”, yani şu an kendisiyle seks yaptığım biri yok! (çok mu mutlusun şimdi ?)

    Evet, beni tüm yönlerimle analiz etmeye yarayacak bu sorulardan sonra asıl doktorla görüşeceğim odaya gittim.

    “Şikayetin nedir?” şikayetim 22’de verilen görüşmenin 23 e kadar sarkması! desem ne der acaba? Çok uyuyorum, hayatımın anlamı kalmadı gibi, okul da bitti, yüksek lisans yapmak istiyorum ama aynı zamanda bir büroda da avukatlık stajı yapmam lazım. Ancak ikisini aynı anda götürmem zor, çünkü istediğim hukuk bürolarında erken girilip geç çıkılıyor ve patronların da senin yüksek lisans yapmak istemene karşı hiçbir toleransları yok, yaşım da geldi artık para kazanmak istiyorum, ailemden harçlık almak değil ayrıca bazı takıntılarım da var hayatımı zorlaştıran vs...

    Sıkılmış görünüyor ya da bunları daha önce çok duymuş gibi. Sadece ilaç kullanırsan depresyondan ve takıntılarından % 60, ilaç artı konuşma terapisi uygularsan % 90 kurtulursun. Hım, böyle formüle edilebilen, matematiksel bir şey olabilir mi acaba psikolojik danışmanlık diye düşünüyorum. Öyle olmalı diyorum sonra profesör o olduğuna göre.

    Toplam 10 dakika sürüyor asıl psikiyatrla olan görüşmem. Çıkıyorum, babam parayı masası ve telefonu kapının yanında olan sekretere ödüyor. Doktor bu para işleriyle uğraşmayacak kadar asil ve yoğun. Ne kadar mı? “250 milyon !” hım, hem de 1, 5 sene önce… ama diyor sekreter usulca fiş almazsanız 230, fiş almıyoruz tabi.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 822
    Kayıt tarihi
    : 13.04.07
     
     

    Her şeyi yazılarımda bulacağınız blog'uma hoşgeldiniz. Ben Starbucks'ta kahve içmekten, tembel te..