Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Aralık '09

 
Kategori
Siyaset
 

Terör dağdan inip kenti işgal ederken...

Terör dağdan inip kenti işgal ederken...
 

Kürt Açılımı ile yola çıkıp, “Demokratik” Açılım, ismini alarak “gelişen” ve Demokrasi ve Kardeşlik Projesi “değişimi” tavan yapan ABD Projesi’nin ilk meyveleri, nihayet “üreticiden halka” ulaştı…

Doğu ve Güneydoğu kentlerimizin [yerel] pazarlamacı siyaset esnafı, üretilen bu nadide ürünü halkın tüketimine sundu. Sonuç, şimdilik kaydı ile 3 ölü, 8 yaralı!.. Ölenlerin acılı ailelerine Tanrı’dan rahmet, yakınlarına metanet ve halkımızın bu yörede yaşayan kesimine ise, sabır ve başsağlığı diliyoruz…

Ve biraz da sağduyu… Akıl-fikir… Ve kullanılmama bilinci!..

Demokratik Açılım Projesi, ektiği tohumların meyvelerini toplamaktadır… Teröristler, “tasarlandığı gibi, dağdan inmiş… Ancak bu kez de [yine tasarlandığı gibi] kentlerimizi işgal etmiş durumdadırlar. Sorun terördü… Hedef, terörü dağdan kente indirmek ve yaygınlaştırmak değildi… Daha doğrusu halka sunulan hedef buldu… Pazarlanan siyaset buydu… Projenin merkezinde yer alan gerçek hedef ise, şu anda uygulanmakta olan senaryonun ta kendisidir… Devlet, elindeki silah, organizasyon yeteneği, medya ve insan kaynakları ile… Ve özellikle de egemenlik hak, yetki ve gücünü kullanarak, bu topyekûn kalkışma eylemini durduramıyorsa… Terör, düzenlenen törenlerle dağdan inip, kente yayılıyor ve tüm kamusal alanları işgal edebiliyorsa… Bu işin içinde başka bir “iş” olduğu kanısına varmamak biraz saflık olur…

Hükümetin en yetkili ağızları, - Ne olursa olsun “açılım”a devam edeceğiz demektedirler… Peki, niçin böyle demektedirler?.. Niçin, yaptıkları ile ortaya çıkan sonuçları karşılaştırıp, yeniden değerlendirmek seçeneğini ellerinin tersi ile ötelemektedirler?.. Niçin bu anlamsız inadın, telaşın ve ısrarın içindedirler? Ve neden memleketin bu en acil, en acıklı ve en yakıcı sorunu ile ilgili kararları Atlantik ötesindeki merkezlerde alma yolunu seçmektedirler? Bu cesareti, bu yetkiyi nereden almakta ve umarsızlığı nasıl sürdürebilmektedirler? İçinde yaşadığımız kargaşa ortamı, Devlet otoritesini sıfıra indirgemiştir. Devletin polisi kanlı, ateşli, bombalı sokak muharebelerinde itibarını her gün biraz daha yitirmektedir. Evinin balkonuna Türk bayrağı asan vatandaş, taşlı, sopalı, bombalı tecavüzlerin muhatabı olabilmektedir. Bu ülkenin şerefini, onur ve manevi şahsiyetini temsil eden Türk bayrağı göz göre göre ayaklar altına alınarak, çiğnenebilmektedir. Ve bu ülkeyi yönetme sorumluluğunu taşıması gereken en yetkili kişiler, yaşanan olayları basit birer polisiye vakıası veya bir takım küçük grupların provokasyonu olarak basite alabilmekte… Ve yaşanan [hem maddi, ham manevi] facianın üzerini laf salatası ile örtmeye çalışmaktadırlar. Oysa yaşanmakta olan acı veren gerçek, üzeri örtülebilecek boyutları aşmış, acilen çözülmesi gereken milli bir sorunu halini almış bulunmaktadır.

Devlet demek, egemenlik demektir!.. Bir Devlet, hükümran olduğu sınırlar içindeki topraklar üzerinde egemenlik hakkını kullanamıyorsa, halkının güvenliğini, kanun hâkimiyetini ve kamu düzenini sağlayamıyorsa, Devlet olma vasfı [ya da niteliği] tartışılır hale gelir… Bu duruma düşen Devlet’in, karşılaşılan sorunları çözebilmesi mümkün değildir. Ayrıca, bu kavşakta… Devlet’i bu duruma getirenlerin hukuki ve cezai sorumlulukları konuşulmaya başlar… Ortada bu ölçüde bir kargaşa ve başıbozukluk mevcutsa… Ve bu başıbozuk durum, dağa, kente ve sokağa hâkim duruma gelebilmişse, bu halin bir sorumlusu olması gerekir… Bu sorumlu kişinin hukuka ve halka hesap vermesi gerekir. Sözünü ettiğimiz bu hesap, demokratik hukuk Devleti’nin vazgeçilmesi mümkün olmayan bir gereği ve ertelenemez bir esasıdır.

http://www.soruyusormak.com/ http://www.dnm-ler.com/
 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..