Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '12

 
Kategori
Dünya
 

Terör dost düşman herkesi ilgilendirir

Terör dost düşman herkesi ilgilendirir
 

Orta Doğu haritası (Alıntı yeri: Vikipedi)


Terör Sorunu bir çağdaşlaşma sorunudur

Türkiye'nin açmazlarından biri de Terör Sorunu'dur. Çünkü soruna bütüncül yaklaşımlar yerine kısır döngüler egemen kılınıyor. Bulanık suda balık avlamak isterken, gizli bir biçimde 'siyasi dengeleri gözetmek' saplatısı ile yola çıkanların başarılı olamadıklarını hep birlikte gördük. Bu mücadeledeki kararlılık ne yazık ki eğitim, kültür, uygarlık, karşı propaganda, uygarlık ve küreselleşme boyutlarında düşünülmemektedir.  

Yıllardan beri, ‘Bitti bitecek, az kaldı, göreceksiniz, kökünü kazıyacağız, yeter artık, bıçak kemiğe dayandı, sınır ötesi harekat başarı ile tamamlandı’ denilmiş olsa bile bazı dengeler bakımından Terör Saldırıları bir türlü çözülemiyor. Ne yazık ki terör kurşunu da terör bıçağı da kemikten ayrılmıyor. Bilindiği gibi otuz yıldır yaşanılan sinsi terör saldırları Hazineyi de toplumu da maddi ve manevi yönlerden kemiriyor. Terörle Mücadele için en az beş yüz (500) milyar ABD Doları harcanmış olduğu da düşünülecek olur ise sorunun önemi daha bir anlaşılmaz mı? İktidarların da en çok zorlandıkları sorunun başında Terör Sorunu geliyor bana göre.

Terör eylemlerini tasarlayanların yetiştirildikleri toplumsal çevre, kişilik özellikleri, eğitim düzeyleri, kişisel eğilimleri ve sentez gücü bakımından ayrıntılı bir dölümü yapıldığında sanırım çok ilginç verilere ulaşılacaktır. Bu da terör eylemlerini gerçekleştirmek isteyenlerin kişiliklerinin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor ise çözümün siyasi ve askeri boyutlarından başka yönleri de olduğunu anlamış oluruz. 

Terör Sorunu ile birlikte gündeme oturan ne dil ne tarih ne kültür ne komşuluk ne hukuk ne de demokrasi bakımından içi doldurulamayan Kürt Sorunu da bütün yönleri ile toplumu germeye başlamıştır. Bana göre iç içe geçmiş olan her iki sorunun çözümü için bütüncül yaklaşımların sergilenemediği açık. Sorunlar ne siyasi ne askeri ne inzibati ne de sınır güvenliği içeriklidir. Sorunların bir çağdaşlaşma ve uygarlık sorunu olduğu göz ardı olunuyor. Bu yüzden uluslararası dayanakları bulunan terör saldırıları için ne akan kan durdurulabiliyor ne anaların ağlaması kesiliyor ne de ayrılıkçı propagandalardan kurtulabiliyoruz.

Özellikle emperyalist (yayılmacı, Batılı beyaz adamları kutsayıcı, ırkçı, bencil, zalim, köleci, soy kırımcı) hukukun 'insan odaklı' olarak yaygınlaştırılamadığı 19. yüz yıldan bu yana değişik biçimlerde ortaya çıkan terör (tedhiş) saldırıları artık bir İnsanlık Suçu olarak boy göstermeye başlamıştır. Sorunun Türkiye gibi bazı ülkeler için uluslararası düzeyde tartışılmaya başlanması ise başlı başına bir sorundur.

MDHP Başkanı Ferec Guliyev : Neden PKK'ya karşı ortak askeri birlik kuramıyoruz?

Dün öğle sonu sanal ortama düşen bir habere göre Azerbaycan Milli Diriliş Hareketi Partisi Genel Başkanı Ferec Guliyev ‘PKK'ya karşı biz de asker gönderelim’ açıklamasında bulunmuş. Söz konusu açıklama Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Başbakan Rasizade Artur kaynaklı değil. Bu yüzden Kardeş Ülke Azerbaycan’dan yükselmiş bir iyi niyet göstergesi olarak görmek gerek. Bu yaklaşımın içerisinde Azerbaycan Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti için de ‘neden gerekli dayanışma içerisinde bulunulmuyor’ yönünde bir uyarı da var. Muhalefet açısından ortaya atılan bu tür yaklaşımlar sorunu çözmese bile gerekli uyarılar olarak kamuoyunda belirgin bir ilgi görüyor. Ortak değer paydaları bakımından Azeriler ile Türkler arasındaki duygudaşlık da yabana atılabilecek bir yakınlık değildir. Özellikle ‘şehitlik’, ‘gazilik’ ve ‘Ermeni zulmü ile karşılaşmış olmak’ bakımlarından da gönül bağlarımız güçlüdür.

Genel Başkan Guliyev’in, ‘Neden biz ortak bir askeri birlik oluşturarak PKK'ya karşı mücadele etmiyoruz? Türk ordusunun bu mücadelede tabi ki yeterli gücü var, fakat bizim katılımımız ortaklığımızı pekiştirecektir. Yine bir gün olası Karabağ savaşına Türk askerleri de katılabilir. Bu birlikteliği daha sonra geliştirerek blok haline getirebiliriz’ açıklamasına göre karşılıklı bir dayanışma içerisine girmek de gerekiyor. Çünkü Azerbaycan da  Ermenistan tarafından 1991’den bu yana işgal altında bulunan Karabağ yüzünden yaşamış olduğu yenilgiler bakımından oldukça dertli. Bilindiği gibi Karabağ’da Azerilerin nüfusu o topraklardaki yerli Ermenilerin nüfusunun yaklaşık beş katıdır. Söz konusu işgal sürecinde Azerbaycan topraklarının en az beşte birini yitirmiş ve yüz binlerce Azeri göçü ile yüz yüze kalmıştı.

Unutmayalım ki Türkiye özellikle Kafkas ve  Karadeniz ülkeleri  ile İran ve Irak için Batı’ya açılan bir kapıdır. Yaşanılan pek çok hataya rağmen Türkiye ABD'nin bir müttefiki ve NATO için de vazgeçilmez bir üye olduğuna göre yaklaşık otuz yıldan beri toplumu da iktidarları da bunaltan Terör Sorunundan kurtularak komşu ülkelerin Azerbaycan'ın basına düşen bu teklifi ne kadar resmi ne kadar samimi bunu da AKP Hükümeti yetkilileri bilir. Biz sahnenin oldukça dış halkasında bulunduğumuz için ne sorunların özünü ne de Azeri teklifinin açılımlarını bilemeyiz. Ancak benim bilebildiğim bu teklif  'kuvveden fiile'  çıkmadıkça bir 'kıymet-i harbiye' ifade etmez ... Yine de Terörle Mücadele Efsanesi sürecinde ne kadar rezil bir durum içinde bulunulduğunu yansıtması bakımından hiç yoktan iyidir, değil mi?

'Sorun anlaşılmıştır. Siyasi dengeleri de gözeterek bu sorunu çözelim. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır; bu sorunu biz çözeriz' diyerek yola çıkılsa bile; terör örgütünün uluslararası damarları ile içerideki siyasi ve ticari odakları uluslararası anlaşmalar kapsamında dağıtılmadıkça ne kendisi ne de onun şiddeti ile sağlanan propagandanın siyasallaştırdığı ayrılıkçı ve çatışmacı eğilimler durulabilir.

Terör Sorunu uluslararasıdır

Artık anlaşılmıştır ki terör dost düşman herkesi ilgilendirir. Çünkü o sinsice bebekten yaşlıya hiç bir ayrım gözetmeksizin kişileri öldürmek için girişilen gizli ilişkiler ağıdır. Bu yüzden Türkiye kadar Azerbaycan, Çin, ABD, Rusya, Arap ülkeleri ile İsrail için de bu çirkef gizlilik için ortak bir eylem planı yapmaktan kaçamazlar. Bilginin yaygınlaştığı, ortak değer paylaşımının arttığı, çevre duyarlılıkları kadar İnsan Haklarının da ortak paydalar arasında yer aldığı Küreselleşme sürecinde devletler; insanın insanı ortadan kaldırmasının en iğrenç yansıma alanı olarak Terör Sorununu çözmek zorundadır.

Ne yazık ki petrol ve su kaynaklı tasarılar için terör örgütlerinin gerektiğinde kimi dost ve müttefik ülkelerce de kullanıldığı bilinen bir gerçek.Azerbaycan ‘dost ve kardeş’ ülkelerden biri. Çıkar birliğimiz olmasa bile ortak dilimiz Türkçe bakımından duygusal birlikteliğimiz vardır. Söz de bile Arap din kardeşlerimiz böyle bir dayanışma belirtisi gösterememişlerdi! Özellikle çok sıkı müttefik NATO / OTAN bile 'şu Terörle Mücadele işiniz ne kadar açmazlar ile dolu' şunu Brüksel'de bir yuvarlak masaya yatıralım. Peşinden de bütün terör dayanaklarını çökertelim. Bakınız biz ABD Ordularına gerekli destekleri sağladığımız için El Kaide Terör Örgütü nasıl da tuz buz oldu!' diyemiyor. ABD ise Stratejik Ortak olarak kendi gemisini yürütüyor Irak ile Afganistan'da, değil mi? Onun bu mücadelesinde lojistik destek sağlayarak Türkiye görevlerini yerine getirmedi mi? Bence 'ağlamayana meme' de verilmez stratejik destekte de bulunulmaz. Terör Sorunu ülkenin güvenirliğini de ekonomisini de zorlar.

'Artık bıçak kemiğe dayanmıştır; bu sorunu ben ya da biz çözeriz' diyerek yola çıkılsa ve büyük bir sabırla sorun çözülmek istense bile sonuç alınamamıştır. Çünkü Türkiye üzerinde oynanan siyasi oyunlar da terör örgütü gibi uluslararası gizli bir tasarımdır. Bu yüzden onu kendi silahı ile vurmak gerekiyor. El Kaide Terör Örgütü'nü ortadan kaldırmak için ABD öyle yapmadı mı? ABD Irak ile Afganistan'a giderken yanında Türkiye yok muydu? Türkiye'nin kendisini yıpratan Terör Sorunu için 'dost ve müttefik' ülkelerden yardım alması gerekmez mi? Terör örgütünün uluslararası damarları ile içerideki siyasi ve ticari odakları uluslararası anlaşmalar kapsamında dağıtılmadıkça ne kendisi ne de onun şiddeti ile sağlanan propagandanın siyasallaştırdığı ayrılıkçı ve çatışmacı eğilimler durdurulabilir. Dün olduğu gibi bugün de Türkiye’nin gücü buna yeter.

Görülen o ki Terörle Mücadele konusunda atalarımızın ‘düşmeye gör!’ dediği gibi bir açmazın içindeyiz. Yaklaşık otuz yıldan bu yana bu alandaki bütün çabalar terör sorunumuzu çözemedi. Güneydoğu Anadolu’daki belgesel çekimlerim sırasında yeri geldiğinde; elçisinden toprak ağasına, Süper Valisinden Devlet Bakanına kadar görüştüğüm yetkililer büyük bir açmazın içine düşüldüğünün bilincinde idi. Çözüm yolları bakımında kamuoyu da, yörenin önde gelenleri de iktidar temsilcileri de görüş birliği içerisinde olamadılar bir türlü.

1980’ler ile 1990’lar boyunca yaşanılan bu kargaşa AKP iktidarları boyunca da yaşandı. Yaşanıyor. Her şeye rağmen geniş toplum huzurlu bir ortam istiyor. Yabancı sermaye de güvenli  bir Türkiye görmek istiyor ki yatırım yapabilsin. Çok şükür on gün önce Fitch adlı ‘kredi değerlendirme’ kuruluşu ülkemiz için ‘yatırım yapılabilir bir ülke’ nitelemesinde bulunarak yüreklerimize su serpti. Yoksa özellikle İşsizler Ordusu’nun iş bulma umutları giderek suya düşüyordu. İnanıyorum ki Terör Sorununun çözümü ile özellikle yöredeki toprak sorunu ile istihdam, eğitim, aşiretler arası çekişmeler, bayındırlaşma, uygarlaşma ve Erbil'deki Yöresel Kürt Yönetiminin yöreye dönük tasarlarını da içeren pek çok sorun çözülecektir. 

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..