- Kategori
- Dünya
Terör karşısında, ciddiyetsiz ve sorumsuz bir "medyamız" var!
internetten alınmıştır
Terör'ü İngiliz gibi karşılamayı öğrenmedikçe terörün istediği ortamı yaratırız. İngilizler, belki de dünyada savaşı ve terörü en soğukkanlı karşılayan ve en azimli duruş sergileyen millettir.
İngilizler böyledir de elbette medyaları da böyledir. Zaten tüm Avrupa'da "felaket tellallığı" yapmayı gazetecilik sanan medya sadece bizde vardır.
Nice savaşlar görmüş, nice zaferler yaşamış, nice mağlubiyetler tatmış milletizdir de galiba bu özelliklerimiz Cumhuriyet'den sonra yok oldu.
Tarihi olayları incelerken attı mı mangalda kül bırakmayanlar, tarih tekerrür edince kaldırım faresi gibi viyaklamaya başlıyor... Hani azim, hani kararlılık, hani "ya istiklal ya ölüm" ilkesi...
Çanakkale'de Mustafa Kemal askerlerine "Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum" sözünü büyük bir gurur vesilesi olarak anlatanlar bugün terör saldırısında şehit verdiğimiz askerlerimiz için sahte ağıtlar yakıp "barış bildirileri" yayınlıyorlar.
Samimiyetsizlik, iki yüzlülük, pespayelik paçalarından akıyor. Bu sözümona aydınlar ve bunların gazeteci versiyonları, aslında kendilerini bu ülkeden hissetmiyor... Onlar, sadece bu ülkeden naklen yayın yapıyorlar!!
Dünki kalleş saldırıdan sonra televizyonlara bakıyorum: Durumu nasıl daha vahimleştirir, haberi nasıl daha korkunçlaştırır bunun derdindeler... Sanki patlama Ankara'nın göbeğinde değil de, Acun'un Survivor'unda olmuş gibi duyarsız ama telaşlı bir anlatma biçimi...
Hepsinin derdi, rayting almak... Adeta, "beni seyredin, bana bakın ben bu cinayetleri, bu dehşetli görüntüleri hepsinden iyi sunarım, en iyi ben ekranlarınızı kan revan içinde bırakırım" yarışındalar.
Hükumet bunların mayasını bildiği için "yayın yasağı" getiriyor ama bunlar buna da bozuluyorlar...KanalD, Fox bütün akşam terörün tedhiş gücünü artırmak için kendileri paraladılar adeta...
Cumhuriyet gazetesinin internet sitesi marifet yapıyormuş gibi, "yayın yasağı kondu ama biz yine bu yasağı dinlemiyoruz" diye manşet attı...
Ne yapıyorsunuz, ne yapmaya çalışıyorsunuz?... Siz bu olayları böyle haraç mezat pazarladıkça terör azalıyor mu, azalacak mı, yoksa terörün ekmeğine yağ sürdüğünüzü bilmiyor musunuz?
Hürriyet gazetesine bakıyorum, nerdeyse tüm birinc sayfayı "Lanet olsun" manşetine ayırmış... Teröre lanet olsun da, sorumlu gazetecilik bu değil... Sen bilerek-belki bilmeyerek- terörün propaganda gücüne güç katmış oluyorsun... Sözcü'yü mözcüyü zaten konu etmeğe deymez...
Bunlar akıllarısıra böyle yayınlar yaparak Hükumeti zayıflatacaklar... Böyle bir ortamda Hükumeti zayıflatmanın aslında devleti zayıflatmak olduğunu bilmeyecek kadar cahil olabilir mi bu gazeteler?
Bunu sadece Hükumet muhalif yayın organları için de söylemiyorum, taraf gözükenler de aynı tuzağa düşüyor.
Oysa, böyle durumlarda milletimize yakışan metanet, ağırbaşlılık ve ciddiyetle olaylara yaklaşıp ortamı terörize etmeye çalışan Terör çetelerine ve bunların efendilerine fırsat vermemektir.. Tabii eğer terörün efendileri sizin de efendileriniz değilse...
Acı ama bu şüphe hepimizde var... Terörün tedhiş(dehşete düşürme, korkutma) amacına açıkça hizmet eden bu yayınların saflıktan, cahillikten olduğuna inanasımız gelmiyor... Belli ki koordineli bir çalışma var... Biri patlatıyor, öteki parlatıyor...
Elbette tüm medya böyle değil, olaya ağırbaşlı ve ciddiyetle yaklaşan medya organları da var. Evet, bizde gazetecilik biraz "manşet gazeteciliği"dir tamam da bunun da bir ölçüsü olmalı...
Terör bizim kaderimizdir... Tıpkı yaşadığımız coğrafya kaderimizin bir parçası olduğu gibi... Bu topraklarda yaşayıp da suya sabuna dokunmamak mümkün değildir... Sen dokunmasan o su ve sabun gelir sana dokunur.
Hal böyle olunca, bizim böyle olaylar karşısında daha dik durmamız, daha metin olmamız ve dünyaya böyle bir görüntü vermemiz gerekir. Dünya, böyle saldırılarla bu milletin korkutulamayacağını anlamalıdır... Bunu da elbette Medya aynasına bakarak anlayacak!!!
Geçtiğimiz aylarda Sultan Ahmet Meydanında yapılan terör saldırısında yaralanan bir İngilizle konuşuyor bizim televizyonculardan biri... Adam, o yaralı haliyle; "böyle şeyler bizi korkutmaz, ilk fırsatta Türkiye'ye tekrar geleceğim" dedi... İşte, size İngliiz tavrı.
Oysa, bizim Medya'ya baksan İstanbulluların bir daha asla Sultan Ahmet Meydanına yanaşmaması gerekir... Bu gazetecilik anlayışı bu Medya düzeni bu ülkeye yakışmıyor. Zaten bizim medyamız adam olsaydı, seksen milyonluk ülkede toplam traj dört milyon olur muydu?
Gerçek olun şu ki, bu ülkedeki medyanın çoğu bu milleti sevmiyor; bu millet de onları sevmiyor.
İşte temel sorunlarımızdan biri de budur!