Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '16

 
Kategori
Güncel
 

Terör örgütlerine karşı her zaman devletin yanında olmak buysa; olmamak nasıl acaba?

Terör örgütlerine karşı her zaman devletin yanında olmak buysa; olmamak nasıl acaba?
 

Komşularımızda yaşanan gelişmeler ve bu gelişmelerin ülkemize yansıması sonucu ateş cemberinden geçmemiz sebebiyle hassasiyetimizin zirve yapmış olması normal karşılanmalı.

Tabii ki de aynı kaderi paylaştığımız tüm vatandaşlarımızdan da aynı hassasiyeti beklememiz yine normal karşılanmalı.

Hele de bu ülkenin kaynaklarını bir şekilde kullanarak semizlenmiş ve bu ülke sayesinde yedi nesline yetecek kadar servet edinmiş olanlar daha bir hassas olmalı.

Ve hele hele bu imkanları ve serveti sahip oldukları medya sayesinde elde etmişseler, medyanın da kamuoyunu yönlendirmede çok etkin bir rolü varsa, çok çok daha hassas olmalılar. Bu onların olması gereken asgari ve vicdani sorumlulukları gereğidir.

Ayrıca terör örgütlerine karşı mensubu bulundukları devletten yana olmak gayet doğal ve beklenen bir durumdur. Hal böyleyken devletten yana olduklarını açıklamaları zaittir ve manasız bir şeydir.

Yoksa bu bir suçluluk psikolojisi midir?

Ya da bu konuda yapılan eleştiriler mi böyle bir açıklama yapma ihtiyacı hissettirmiştir.

Her iki halde de büyük bir sorun var demektir.

Bir medya patronunun medya faaliyetlerini değerlendirdiği bir toplantıda 'biz her türlü teröre karşı devletin yanında yer aldık' açıklamasını yapmasından ne anlamamız gerekiyor:

Benim sahibi bulunduğum yazılı medyanın manşetlerinde ve köşelerinde, görsel medyanın ekranlarında hiç bir şekilde zimni ve açık olarak terör örgütünün propagandası, savunması yapılamaz ve bu şekilde o terör örgütü meşrulaştırılıp masum ya da mağdur gösterilemez.

Peki durum böyle mi?

PKK'nın siyasi uzantısı partiyi ve onun liderini yağlama ve cilalama faaliyetlerini bir kenara koyalım...

Görsel medyanızda açık oturumlar yapılıyor; tarafsızlık tiyatrosu içerisinde bir iki karşı görüşlü pasif kişi karşısında açıkça terör örgütünü savunan ateşli kişiler ekranda yerlerini alıyorlar. Terör örgütüne terör örgütü diyemeyen, teröriste 'gerilla' diyerek onu bir özgürlük savaşçısı gibi gösteren bu uzman kişiler hep de sizin kanallarınıza mı tesadüf ediyor? Yargının soruşturma başlattığı canlı yayın iş kazaları neden hep sizi buluyor?

Bu programları sunan spikerlerinizin laf cambazlıkları ve bu laf cambazlıklarını doğrulayan 'twit' leri ne anlama geliyor?

Ve terör örgütü tarafından hünharca şehit edilen polis ve askerlerle ilgili ekran altı yazısında bir şehit sıfatını bile çok gören arka plan çalışanlarınız!!!

Yazılı medyanız ise tamamen içler acısı. Haber sunumunda da bir şekilde manipülasyon yapılabilir ama; bir gazetenin yayın politikasını esas köşe yazılarından anlayabiliyoruz.

Diğer gazetelerinizde terör örgütünün siyasi uzantısı parti üzerinden yapılan zimni destek bir internet gazetesinizde açıkça yapılıyor. Adeta bu gazete terör örgütünün yayın organı gibi. Formalite icabı bir ılımlı yazara karşılık, -ki bunun anlamı da bakın biz her türlü görüşe yer veriyoruz, yani özgür düşünce safsatası- diğerleri kendilerini gizleme gereği bile duymayan cesur terör örgütü savunucuları gibiler.

Bir çok yazımda alıntılar yaptım. Yeni örnekler de var ama konunun daha iyi anlaşılması için tekrara düşme pahasına isim vermeden eski örneklerden de çok kısa alıntılar yapmak istiyorum:

"Zira, HDP’nin silah bırak demesiyle de, Öcalan’ın silah bırak demesiyle de silah bırakılmaz.

Neden biliyor musunuz?
 
Kandil dağındaki insanların o dağa çıkarken, ailelerinden ve topraklarından koparken, ellerine silah alırken bir sebebi vardı.
 
O sebep ortadan kalkmadan Kandil’deki örgüt liderlerinin ‘niyetleri’, egoları, mesajları tartışmanın bir unsuru olarak masaya getirilemez."

***

Bir diğeri:
-Bahane: terörle mücadele; amaç: 7 Haziran'ın rövanşı
-PKK ile yürütülen savaş gerekçesiyle Kürtleri ezme ve bastırma girişimi...

***
 
Yani biri PKK ne yapsa haklıdır, PKK'nın isteklerini yapmazsanız barış olmaz, hatta olmamalıdır demek istiyor; diğeri ise PKK bahanesiyle Kürtler ezilmek ve bastırılmak isteniyor demek istiyor.
 
Diğer yazarlar da bunlardan geri kalmıyorlar. Adeta terör örgütü savunuculuğunda birbirleriyle yarışıyorlar. Ancak bir PKK yayın organında okuyabileceğimiz yazıları bu internet gazetesinde okuyoruz.
 
Başbakan Davutoğlu'nun Mardin'de açıkladığı 10 maddelik 'Birlik, Huzur, Demokrasi' planı bu yazarları çileden çıkarmış gibi. En çok da PKK'nın oyun dışı bırakılması bunları kızdırmış.
 
Yine bunlardan biri "Dünyada eşi, benzeri olmayan bir 'çözüm süreci' " başlığıyla bir yazı yazmış. Şöyle başlamış:

"Bu öyle eşsiz bir çözüm süreci, öyle bir barış getirecek ki adından anlayın: “Terörle Mücadele Eylem Planı.”"
 
Demek istiyor ki; terörle mücadeleyle barış gelmez; mücadeleye bir an önce son verin.
 
Bu yazar Türkiye'de yaşamıyor mu? Onun dedikleri defalarca denenmedi mi? Habur'dan başlayarak her defasında barış süreçlerini PKK sabote ederek sonlandırmadı mı? Son olarak da yine savaşı PKK başlatmadı mı? Mücadeleden başka bir şansı bizatihi PKK ortadan kaldırmadı mı? PKK'nın gerçek yüzü ve niyeti bu kadar açık olarak ortaya çıkmışken bu ısrarın anlamı ne olabilir?
 
Yazı devam ediyor:

"Ama eline silah almış olanın silah alma sebebini ortadan kaldırmadan, eline silah alanla konuşmadan nasıl olacak bu ‘silahlardan arınma’?"
 
Buyurun cenaze namazına! Burada gerçek niyetini ortaya koyuyor ve önce PKK'nın isteklerini yerine getirin demek istiyor.
 
Raconunu da yazının sonunda kesiyor:
"Barış, savaşanlarla yapılır.

Dünyanın her yerinde böyle olmuştur."

Bu raconla cehaletini de ortaya koyuyor. Oysa komşusu yazarı okumuş olsaydı Çeçenistan'da, Sri Lanka'da farklı örneklerin olduğunu görecekti.

Komşusu da bu örnekleri iyi niyetle değil; Türkiye'nin Çeçenistan, Sri Lanka olmadığını, dolayısıyla Türkiye'nin başarısız olacağını belirtmek için vermişti.

Yaa sizlere ne oluyor? Sizler PKK'nın avukatı mısınız?

***

Sanırım bu örnekler yeterlidir.
 
Bu örnekler varken, bu örneklerin sahibi medya patronu, Yayın İlkeleri Toplantıs'nda medya faaliyetlerini kastederek "Biz ... medyası olarak başta PKK ve DEAŞ (IŞİD) terörü olmak üzere her türlü terörü lanetledik, lanetliyoruz. Terörle mücadelede her zaman devletimizin yanında olduk, olacağız. Hiçbir demokratik ülke teröre müsaade edemez, müsamaha gösteremez. Silahla, bombayla, hendekle, barikatla hak iddiasında bulunamaz. Bizim teröre karşı duruşumuz bu kadar nettir." nasıl diyebilir?
 
Devletin yanında yer almak, devletin dibine dinamit fitili yerleştirenleri savunmak mıdır?!!!

Ortada iki ihtimal vardır: Ya diğer medya organlarında bu konuyla ilgili bunca eleştiri varken yukarıda örneklerini verdiğim yazılardan haberi yoktur ya da öz başka, söz başkadır. Her iki ihtimal de kabul edilebilir değildir. Kaldı ki birinci ihtimal hayatın olağan akışına aykırıdır.
 
Ha bir zamanlar gerçekten söyledikleri gibiydiler. Hatta biraz fazla gibiydiler. Terör örgütünün doğuş sebeplerine hiç değinmeden top yekün bir temizlikten yanaydılar.
 
Bir örnek vermek istiyorum. En büyük gazetesinin o dönemki genel yayın yönetmeni ve halen yazmakta olan yzarı, 23.10.2007 tarihli 'Hepimizin içinde bir celp' başlıklı yazısında bakın ne diyor:
 
"Mesela, katil sürüsü komşu topraklarından sökülüp atılacak.
Bir daha geri dönmemek üzere sökülüp atılacak.

Öyle "Gittiler, sürüldüler" lafı da yetmez.

Gittiklerini, o topraklardan çıkarılıp atıldıklarını göreceğiz.

O dağın kandili sönecek.

Gözlerinin feri sönecek.

Katil sürüsünün elebaşıları teslim edilecek.

Veya öteki büyük elebaşına yapılan muamele yapılacak.

O ülkeden bu ülkeye sürünecek, kimse evinde tutmayacak, herkes ona kapıyı gösterecek.

Ta ki, uzak bir diyarda, bir gece yarısı paketlenip, öteki çete başının kafesine konana kadar."

Aynı yazar bir gün sonraki yazısında da 'sadece Kandil Dağı'nı söndürmekle olmaz; Erbil'i de yerle bir edip Barzani ve Talabani'ye de haddini bildirmeliyiz' diyebilmişti.

Nereden nereye!

Dün PKK'yı neden vurmuyorsunuz diye eleştiriyorlardı; şimdi ise neden vuruyorsunuz diye eleştiriyorlar!

İfrat ve tefrite bundan daha iyi bir örnek olamaz, sanırım.

***

Bir de bu medya grubunun patronu, yukarıda bahsettiğim toplantıda, bir ABD'li araştırma şirketinin araştırma sonuçlarına göre kendi gazetelerinin en güvenilir gazeteler olduğunu ve her siyasi parti seçmenleri tarafından okunduğunu söylemiş.

En güvenilir gazetelere sahip olduğunuz için mi, bir siyasetçi gibi  ülkenin  Başbakanı ile ağız dalaşına girip tüm manşetlerinizle ve köşelerinizle hücuma geçtiğiniz halde, her seçimde o Başbakan'ın partisi kazanıyor?

Bu denli politize olmuş bir medya güvenilir olabilir mi?

Türk halkının ne denli bir ferasete ve basirete sahip olduğunu hala öğrenemediniz mi? Türk halkının magazin merakı vardır, ilanları takip etmek isteği vardır; alır, okur, ama yazarlarınıza güvenmez.

Araştırma şirketlerinin özel sipariş araştırmaları yerine bizzat kendiniz halkın içine girseniz ve medyanızla ilgili onların düşüncelerini birinci elden bir öğrenseniz.

Halk içerisinde konuşulanlarla araştırma sonuçları hiç bağdaşmıyor da...

***

Bu arada terör karşısında, yazıma konu olan medya patronunun terörle ilgili söylemiş olduğu yukarıdaki sözlerini özde uygulayan, bu konuda sorumlu gazetecilik örneği sunan Milliyet grubunun yöneticilerine teşekkür etmeyi vicdanı bir borç olarak görüyorum.

10.02.2016

Hasan Basri Özgen

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..