- Kategori
- Güncel
Terör örgütü elebaşısı Başbuğ mu ?
Aynı gün, TSK'nin en tepe noktasında, komuta kademesinde selefi "terör örgütü başı" olarak tutuklanırken; halefinin "teröriste" "terörist" demeyelim önerisi bir tesadüf mü acaba?
Yanlı medyada esen rüzgar; T.C. tarihinde ilk kez bir önceki dönemin Genel Kurmaybaşkanı'ın tutuklanması, TSK vesayetine karşı kazanılmış "Demokrasi zaferi", "Sivilleşme zaferi" ve "Hukukun önünde eşitliğin zaferi" olarak algılanmış ve yorumlanmıştır.
Akabinde, Barış ve Demokrasi Partisi(BDP) Genel Başkanı Selahattin Demirtaş; "Kürtçe eğitimi uygun görmüyorum." diyen 27. Genel Kurmaybaşkanı Necdet ÖZEL'e tepki göstermiş, "Senin rütben Orgeneral de olsa bizim nazarımızda onbaşısın. Senin kıymetin o kadardır...." diyebilme cüretini neden ve nasıl gösterebilmiştir.
Orgeneral İlker BAŞBUĞ "terör örgütü elebaşısı" diye tutuklanırken, "terör örgütü"de TSK olmuyor mu? Tabii ki; TSK "terör örgütü" değildir. TSK'nin İç Hizmet Yönetmeliği'nin 35. maddesi uyarınca, seçilmiş yönetimlerin başarısız olmaları sonucu, ülkenin ekonomik dar boğaza girdiği, iç savaşa doğru sürüklendiği "kaos dönemlerinde" ülkeyi "koruma" ve "kollanma" görevi ile yönetimi "Parlamento"dan devir alma yetkisine sahiptir.
Orgeneral İlker BAŞBUĞ ise, görev döneminde TSK'nin demokrasi rejimine olan bağlılığını tutum ve söylemleri ile göstermiştir. Başbuğ söylemleri ile; TSK'nin 27 Mayıs 1960 İhtilali ile başlayan 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 darbeleri ve ara rejimleri, 28 Şubat post darbe girişimlerini sık sık gündeme getirmenin, toplumu huzursuz ve TSK personelini rahatsız ettiğini kamuoyuna açıklamıştır.
27 Ağustos 2010 tarihinde yaptığı veda konuşmasında Orgeneral İlker BAŞBUĞ; "Artık TSK'nin bu tip ara rejimi teşvik edecek, demokrasiyi zedeleyecek girişimleri olmayacak. Artık darbe yok. TSK, demokrasinin ve seçilmiş yöneticilerinin hizmetindedir !.. " mesajı ile "demokratikleşme" ve "sivilleşme" sürecine olan yüksek katkıları ile üniformasını kışlada Orgeneral Işık KOŞANER'e teslim ettikten sonra ailesine kavuşmuştur.
TBMM'nde grubu olan başta Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN olmak üzere tüm partilerin liderlerine sesleniyorum: "terör örgütü elebaşısı" olarak "silahlı terör örgütü" kurmak ve yönetmek suçu ile zan altında tutuklanan bir önceki Genel Kurmaybaşkanı'nın, yine "şike" suçu işlediği iddia edilen bir futbol kulubünün Başkanı kadar "moral desteğine" hiç mi ihtiyacı yok?
Anayasa'nın 148. maddesi uyarınca, eski Genel Kurmaybaşkanı ile Kuvvet Komutanlarını yagılama yetkisi, suçun "görevin verdiği yetkiyle işlemesi" nedeniyle özel mahkemelere değil, Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi'ne aittir.
Benim üzerinde durmak istediğim konu: asla kişiler değildir !..
Terör örgütü elebaşısı BAŞBUĞ değil; TSK'nin Komutanı Orgeneral BAŞBUĞ'un Yüce Divan'da yargılanması dışında hukuki bir ölçü bulunmamaktadır !...