Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '08

 
Kategori
Güncel
 

Terör üzerine

Terör üzerine
 

Türkiye yine yoğun bir gündem olarak terörü konuşmaktadır. Cumartesi günü Aktütün askeri karakol saldırısı ve bu akşamki Diyarbakır’daki polis aracına açılan ateş, terörün boyutlarının artık inceden inceye tartışılması gerektiğini ortaya koymuştur.

Türkiye’de PKK terörü 24 yıldan bu yana bu ülkenin ciddi bir problemi niteliğindedir. Bu ciddi probleme destek olan, gerek dış gerekse de iç dinamiklerin etkisiyle terör can almaya devam etmektedir. Terörün çözümü için birçok kişi yıllardan beri birkaç öneri sunmakta. Ama her ne hikmetse Türk Silahlı kuvvetleri (TSK) sadece askeri operasyonlar yapmakla işin çözüleceği sonucuna vardı. Bu askeri operasyonlarda ne yazık ki ABD nezdinde gerçekleşti. Çeşitli gazetelerde yer alan, özellikle Dağlıca baskını ve Aktütün olaylarının benzerliği itibariyle birçok çelişik ifade yer almaktadır. Birilerinin PKK’ya, bu karakolların genel yapısı ve askerlerin genel durumlarıyla ilgili istihbaratlar verdiği gazetelerde yer almakta. Ancak TSK’nın bu iddialara yanıtı henüz yok. Teröre desteği ABD’nin verdiği yıllardan beri söylenir. Hatta Çekiç Güç döneminde ABD helikopterlerinin PKK kamplarına yardım ve teçhizat dağıttığına dair resimli belgeler de bulunmaktadır. Bu olayın altında masum bir terör olayı yatmamaktadır. İşin aslı uluslararası niteliktedir. Sorgulanması gerekenler şunlardır:

Hangi devletler PKK’ya destek vermekte?

Hangi hükümet dışı örgütler PKK’ya destek olmakta?

Barzani ve Talabani’nin PKK’ya yönelik desteği hangi boyutlardadır?

Çok acıdır ama Türkiye içerisinde Teröre destek veren tüm kurumlardaki derin yapılanmaların boyutu?

Stratejik bir noktada olan sınır karakollarını neden çatışmalara hazır durumda değildir?

Sınır karakolları neden derme-çatma yapı içerisinde bulunmaktadır?

Türkiye sınır ötesi operasyon yaparken neden dışarıdan icazet almaktadır?

Bu ülkede bir şeylerin sorgulanması zamanı gelmiştir ve geçmektedir. Terör sorunu bir güvenlik sorunudur. Masum askerlerimiz şehit olmakta ve ailesi kor kor yanmaktadır. Ne olduğu belli olmayan bir savaşın (savaş bile denmez aslında) ortasında kaybolan çocuklarımızın aciziyetini kim savunacak haldedir? Eğer cevap genel kurmay denilirse bir değil iki kere düşünmek lazımdır.

Terör sorununu tartışırken malumunuz devlet yetkilileri sürekli klasikleşen lafları etmekte ve ciğerlerimizi bir kere daha yakmaktadır. Çözüm olayı ise sadece askeri operasyonlar değildir. Bunun sosyo-ekonomik, kültürel ve psikoljik boyutu olduğu da unutulmamalıdır. Çünkü 24 yıldan bu yana sürekli çözümü askeri operasyonlarda gören TSK, hiçbir başarıya ulaşamamıştır. Özellikle 2002 yılından bu yana terörün yeniden ivme kazandığı da söylenebilir.

Aktütün saldırısı sonrası açıklamada bulunan Genelkurmay 2. Başkanı Iğsız’ın açıklamaları maalesef doyurucu nitelikte değildir. Maddi yetersizlikler sebebiyle karakolun inşa aşamasının yapılamadığını söyleyen Iğsız, emekli genelkurmay başkanının 1 milyon ytl’lik arabaya binmesini göz ardı ederek koskoca TSK aciz gösterilmiştir. Ayrıca eski genelkurmay başkanı tarafından dile getirilen “PKK kampları BBG evi gibi” demeç, saldırı sonrası ne denli gözetildiğinin (!) apaçık kanıtıdır. Ayrıca ABD ve İsrail ile yapılan istihbarat ve insansız uçak havadisleri de böylece asılsız çıkmıştır. ABD, ortak düşman tanımı yaptığı PKK’yı bitiremeyecek gibi bir devletse nasıl süper güç olduğu da kamuoyu takdirine bırakılmıştır. Bu noktada sorgulanması gereken en önemli olay, ABD ile yapılan istihbarat anlaşmasıdır. Gerekli ve yeterli istihbaratın gelmediği aşikardır. Ayrıca Türkiye’ye termal gece görüşlü silah satan ABD, aynı zamanda PKK’ya ısıyı hisseden üniforma satmıştır. Bu noktada tartışılması gerekilen nokta ABD’nin neler yaptığıdır. Terör ABD tarafından açıkça desteklenmekte ve bu artık göz ardı edilmemelidir.

Son saldırılar sonucu PKK terörüne karşı yapılması gereken en önemli olay, siyasal edebiyattan vazgeçip- şehitler ölmez vatan bölünmez teranelerini bir yere bırakarak kalıcı ve akılcı çözümler üretilmedir. Destek sağlayan devletlerle ilişkiler maslahatgüzar seviyesine indirilmeli hatta kimi devletlerle diplomatik ilişki kesilmelidir. Destek olan hükümet dışı örgütlerden ise üyelik feshedilmelidir. Bölgeye yönelik sosyo-ekonomik, kültürel ve psikolojik desteklerde de bulunmaktan vazgeçilmemelidir.

 
Toplam blog
: 18
: 1562
Kayıt tarihi
: 22.07.08
 
 

Uluslararası İlişkiler Mezunuyum. Yüksek Lisans çalışmaları yapmaktayım. Uluslararası İlişkilerde ak..