Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Prof. Dr. İbrahim Ortaş

http://blog.milliyet.com.tr/ibrahimortas

09 Ağustos '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Teröre karşı demokrasi ile karşı duralım

Teröre Karşı Demokrasi İle Karşı Duralım

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ,

Çukurova üniversitesi öğretim üyesi,

iortas@cu.edu.tr, https://www.facebook.com/iortas, Tweeter; İbrahim ORTAŞ?@iortas

Bilinci Açık Tutalım, Dilimizi Değiştirelim

Son bir kaç ayda ülkemizde terör bir anda hortladı. Kimse kimseyi dinlemez oldu. Ne oluyor ne bitiyor, neden bu duruma geldik? Acaba 1980 öncesine mi dönülüyor? Yine mi aynı kör döğüş, hiç akıllanmayacak mıyız? Hiç olup biteni anlayamayacak mıyız? Çok soru akla geliyor. Çoğu zaman yaratılan ortamı ve oynanan oyunu çok sonra fark ediyoruz. Tabii iş işten geçmiş oluyor. Örneğin 12 Eylül 1980 yılına kadar böyle bir kaosu yaşadığımızı sonradan anlamış olduk. Şimdi böyle bir şey mi? Ortadoğu’daki savaşların da ülkemize yansıması ile bir anda her yerde çatışmalar olmaya başladı. Irak ve Suriye’de batılıların başlattığı savaş ve oralarda çatışan güçlerin Türkiye’deki tarafları veya sempatizanları sorunu ülkemize de taşıyorlar. Veya başka emperyalist güçler bu durumu fırsat bilerek kolayca ortamı kullanıyor da olabilirler. Alanım olmamakla beraber çok yönlü ve çok denklemli savaş, terör ve şiddet sorunu var karışımıza, sorunların sosyolojik arka planı var, ancak çözüm önerileri ve yaklaşımlar ise bir o kadar sorunlu. Şimdilik ülkemizde yaşanan olaylara bağlı olarak öldürme, intikam alıcı duyguları besleyen kişi ve görüşlere karşı demokrasi ile iletişim kanallarını açık tutarak, herkesin kendisini ifade etmesini sağlayarak uyanık olmalıyız.

Öldürmeye Karşı Çıkmalıyız

İnsanın öldürülmesi, hele hele birlerinin kalkıp hiç bilmediği-tanımadığı birisini öldürmesini anlayamıyorum. Hukukçu Prof. Dr. Hayretin ÖKÇESİZ, CBT ekindeki köşesinde “Öldürmeyeceksin!” adlı yazısında gençlere seslenerek “hangi görevde ve koşulda olursanız olun birbirinize el kaldırmayın! Birbirinizin canına kıymayın, kıydırmayın ne uğruna olursa olsun, buna kutsallarınız da dâhil. Birbirinizden daha kutsal bir şeyiniz olmaz” diyor. Evet, hiç bir görüş ve ideoloji insan kadar değerli değildir. İnsanın değerliliği anlayışı benimsenmediği sürece maalesef insan insana el kaldırıyor. Ölenler ve öldürenlerin hepsi genç. Peki, ne istediklerini biliyorlar mı bu öldürmeyi seçen gençler? Karşıt görüşü iyice analiz etmiş ve onun hakkında güçlü bilgiye sahip mi? Görüşlerine katılmasak bile herkesin görüşlerini ifade etmesine taraf olmalıyız. Ancak ASLA ve ASLA silah ve zorla görüş kabul ettirmeye veya birini görüşünden vaz geçirmeye kalkışmamalıyız.

Ülke Olarak Gerçekler İle Yüzleşmeliyiz

George Orwell “Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder!” der. Sanırım ülkemiz gerçeklerden uzak ve kendisi ile yüzleşmediği için kolaylıkla karşı tarafı suçlamakta ve nefret söylemi ile şiddete yönelmektedir. Sosyal medyada insanların karışlıklı küfürleşmesi, bu insanların sokakta karşılaşsalar gırtlak gırtlağa gelecek düzeyde olduğunu gösteriyor. Sosyal bilimciler ve psikologlar ve psikratist doktorlar bu konuyu çok daha iyi biliyorlardır. Bu konunun açıklamasını sosyal psikologlar yapacaklardır. Ancak içine girdiğimiz sarmal çok sıkıntılı çünkü eğitim sistemimiz ve kültürel birikimimiz ve de farkına varılabilirliğimiz düşük. Olup biteni bir bütünsellik içinde görüp ortamın dışına çıkamıyoruz. Olaya bütünsellik içinde bakmayınca objektif olamıyoruz ve sonunda şiddet sarmalının içinde şiddetin bir parçası oluyoruz. Gençliğin verdiği heyecanla bazıları kendisini her şeyi bilen ve haklı olduğunu sanabilir. Fakat bu dünyaya niceler geldi niceler gitti. Mezarlıkların vazgeçilmezlerce dolu olduğu hiç akla bile gelmez. İranlı Şems-i Tebriz’i derki “Ey insan Kafdağı kadar yüksekte olsan da, kefene sığacak kadar küçüksün. İrademiz, bilgimiz ve kapasitemiz kadarız. Doğa ve insan için üretiyor ve insanlığa yaralıysak büyük insanız, yok insana sorun çıkarıyorsak küçüğüz. Her birimiz bir dünyayız ancak kendimizi de dünyanın merkezine koymayalım. Bizlerden çok daha kapasiteli ve yaratıcı insanlar da vardır. Bildiğimiz kadar yanılgılarımız da olabilir. Yaş ilerledikçe bildiklerimizin bilmediklerimizin küçücük bir kısmını oluşturduğunu anladığımızda da iş işten geçmiş olabilir. Bu bağlamda başta gençlerimiz olmak üzere bilgi sahibi olmadan körü körüne ideolojilerin adam öldüren makineleri haline gelmemelidirler. Her şeyi sorgulamalıdırlar. Yetişkinlerimiz de gençleri dışlayıcı ve yargılayıcı olmadan onların her ortamda kendilerini ifade etmelerine olanak sağlamalı, onları gerçekten dinlemelidir.

Silahla Değil Akılla Sorunlarımızı Çözmeye Çalışalım

Bütün bu çatışmaların sonucunda bir bütün olarak hepimiz kaybederiz. Eline silah alanın tanımadığı bir kişiyi salt karşıt diye öldürmeye kalkışması nasıl bir duygu. Gerçekten anlamıyorum. Son günlerde öldürülen asker, polis ve sivillerin her birinin bir ayrı hikâyesi var. Öldürülen askerlerden birinin annesi Türkçe, bir diğerinin annesi Kütçe ağıt yakıyorlar. Ailelerine bakıyorum, hepsi perişan, hepsi yoksul, hepsinin yaşadıkları evlere bakıldığında nasıl bir ekonomik ve sosyal yapıya sahip oldukları görülüyor. Mardin’de şehit olan Antalyalı er Barış Akkabak’ın yoksul dedesi Ramazan Akkabak’ın daramı bize Ermenek kömür madeninde oğlunu kaybeden Recep Amcanın dramını yaşattı. Gerçekten hepsi yoksul, hepsi tertemiz gururlu insanlar. Çocukları yaşamlarını kazanmak için polis olmuş, asker olmuş, madende işçi olmuş. Ekmeğini kazanmak asker, polis olmak ayıp değil. Yaşamak için bir işe girmiş emekçi çocuklarının devlet memuru diye öldürülmesi kabul edilemez. İnsanlar bir şeye karşı çıkıyor veya protesto ediyor diye vurulmamalıdır. Diğer yandan hiçbir genç de onların düşmanı değil.  

Acılar çok büyük ve günden güne büyüyor. Yaratılan şiddetin oluşturduğu yaralar hiçbir zaman kolay kolay sarılmıyor. Şiddet şiddeti doğuruyor. Her şiddetten sonra gerilim deha da artıyor. Günden güne söylemler sertleşiyor. Sosyal medyada yazılanlara bakılırsa, sokaktaki tansiyona bakılırsa toplum hızla kamplaşıyor. Bu kamplaşma çok da hayırlı değildir. Öyle anlaşılıyor ki ezbere yaşayan bir toplum olarak bir anda duygular ile hareket ediyoruz. Gerçeği araştırmadan neyin ne olduğunu bilmeden, yaratılan durumu analiz etmeden, yaşanan olay kime ve neye hizmet eder sorgulamasına girmeden hemen karşıt tarafta saf tutuyoruz. Bu durumda sorun daha da karmaşık hal alıyor.

Artık kimsenin kimseyi dinlemediği, herkesin kendi ölüsüne ağladığı bir noktaya taşınıyor ülke. Dünya gerçeklerinden, bilgiden, empatiden ve sorgulamadan uzak bir anlayışla bu şiddet ve terör sarmalından çıkamayız. Artık şu silahlı külahlı işi son bulmalı. Yaşananlara karşı teröre lanet diyelim. Bu işten çıkar bekleyenlere de yazıklar olsun diyelim. Ve sorunlarımızı konuşarak çözelim.

Panzehir Demokratikleşmedir

Doğal olarak her olayın bir neden-sonuç ilişkisi vardır. Toplumbilimi açısından değişik uçlardan çok sayıda kişi, grup teröre bulaşmış ve öldürmeyi ve ölmeyi normal görüyorsa burada araştırılması gereken bir sosyal sorun var demektir.

Açıkçası demokrasimiz yeterince gelişmediği için, sivil toplum örgütleri, demokratik kitle örgütlerimiz, siyasi partilerimiz ve diğer kurumlarımız yeterinde demokrasiyi bünyelerinde uygulayamadıkları için bugün ciddi sorunlar yaşıyoruz. Az gelişmiş bir ülke olarak devletimiz yıllardır tabandan gelen her itirazı devlete karşı bir başkaldırı olarak algıladı ve devlet gücü ile bastırmayı benimsedi. Soğuk savaş döneminin etkileri, dışarıdan gelen etkiler haklı haksız eleştiriler dikkate alınmadı. 1980 askeri darbesi ile yaşanan bütün sorunlar üniversitelere ve gençliğe yüklendi. Bugün döndük dolaştık aynı yerdeyiz. Ne ektik, ne biçiyoruz. 21. Yüzyılda gençliğimiz bugün daha mı bilinçli, gençlik ülkesinin gelişmesi için daha mı heyecanlı? Yoksa fırsatını bulsa yurtdışına mı kapağı atmak istemektedir?

Gençliğin mevcut eğitimi, doğa ve insan sevgisi, felsefe, genel kültür yönünden yetersiz olduğu için çok da bilinçli ve anlamlı bir yapı kazandığını sanmıyorum. Umarım yanılıyorumdur.

Aileden ve eğitim kurumlarından doğa ve insan sevgisi aşılanmamış, sorumluluk ve sınırlar bilinci kazandırılmamış insanlarının birçok yönden sorunu olan ülkelerde sorunu zor ve terörle çözme eğilimi doğabilir. Önemli olan devletin sorumluluğudur; sorunları analiz edip, suç oluşumu sağlayan bataklıkları kurutmak, varsa suçlu olanları suç işleme ortamının dışına çıkarıp kontrol altına almak ve ıslah etmek kurumların işidir.

Terörün panzehri demokrasi olduğu birkaç bin yıldır bilinir. Ülkemizin sorunlarını çözmesi için hızla demokratikleşmesi gerekiyor. Türkiye’de herkese kendisini baskı altında hissetmeden konuşma ortamı en kısa sürede yaratılmalıdır. Evrensel nitelikli bütüncül bilimsel bir eğitim sistemine hemen acilen geçmemiz gerekiyor. Okumuş aklı aydınlanmış, eleştiri yapma becerileri gelişmiş, duygusal iletişimi gelişmiş nesiller yetiştirmemiz gerekir. Doğadaki çeşitliliği bilmek, insan topluluklarının da çeşitli olabileceğini, farklı dil, din, görüş farklılıklarının normal karşılanması ile demokratikleşebiliriz. Eğitim doğal yaşamı sosyal yaşamla bütünleştirmez ise kişinin bilinci ve karşılıklı saygı duyma kültürü gelişmez. Doğada hayvanlar nadiren bir birini cinsellik için öldürür. Ancak insanlar gibi birbirini yok etmek için silah geliştirmez. Demokrasi kültürü gelişmiş, duygusal iletişimi gelişmiş, karşısındaki ile duygudaşlık yapan, her türlü farklılığı hoş gören insanın şiddet ve teröre başvurması çok düşük bir ihtimaldir. Toplumun demokrasi kültürünü benimsemesi sınırlarını bilmesi kadar karşı tarafın haklarına da saygı duyması durumunda şiddet ve terör minimize olur. Böylece sorunlarımızı bir birimizle konuşarak ikna etme yoluyla aşabiliriz.

Demokrasimizi, Eğitimimizi, Üniversitelerimizi Geliştirelim

“İnsana kıymayın” demekten başka ne gelir elden diyemeyiz. En azından silaha ve teröre karşı olduğumuzu belirtebiliriz. Çaresiz değiliz. İçinde bulunduğumuz ortamda bütün barış süreçlerine destek vermek, silaha ve şiddete nereden gelirse gelsin karşı çıkmak, çıkarı için ortamı karıştıranlara karşı olduğumuzu belirtelim. Bu konuda demokratik mücadele veren bütün oluşumlara gönülden taraf olmalıyız. Örgütlülüğe taraf olup güçlü bir şekilde İnönü’nün ifadesi ile “namuslular namussuzlar kadar cesur olmalı” ifadesi ile bütüncül bir şekilde her tür işgal, savaş ve teröre karşı durmalıyız. Hep beraber demokratik, yaşanabilir, kimsenin kimseyi küçümsemediği, kimsenin yok sayılmadığı ve herkesin insan olarak değer gördüğü ancak bilgisi ve görgüsü oranında da hak ettiği yere gelmesini savunmalıyız. Özellikle gençlerimizin ve okumuşlarımızın biraz daha sağduyulu ve bütünsellikle bir bakış açısı ile olaylara yaklaşması önemli. Her şeye rağmen sahip olduğumuz yapıya yazık etmeyelim. Çok fazla sorunu olan bir ortamda bunca savaş ve terör olayları olunca kimsenin çalışası ve üretesi gelmez. Bu tür ülkelere turist ve yatırımcı gelmez. Sonuçta hem insanımızı hem de refah ve huzurumuzu kaybediyoruz.

Nasıl ki doğada büyük bitki, küçük bitki aynı toprak ortamında besleniyorlar, insanlarda ideolojiler tarafından rahat bırakılırlarsa bir arada farklılıkları ile yaşamayı başaracaklarına inanıyorum. İnsanlığın birkaç bin yıllık geçmişine bakıldığında insanın bütün savaşlara ve ayrıştırmalara karşın bir arada yaşamayı becerdiklerini görmekteyiz. Eğitimimizi ve dilimizi değiştirelim. Her bir canlının, her bir insanın bir değer olduğunu bilelim. Her tür, her canlı az çok birbirinden farklıdır, yoksa türler cinsler olmazdı. Hiçbir fark bir diğerini yok etmek için bir gerekçe olmasın, birlikte yaşamanın yollarını güçlendirelim.

Gördüğüm o ki savaşa-ölüme karşı en etkili karşı koyma yolu demokrasi ve bilinçtir. Demokrasimizi, eğitimimizi, üniversitelerimizi geliştirelim.

08.08 2015, Adana

Not: Sayın hocam, birçoğunuzun E-Posta adresi bir şekilde makinemdeki adres defterime yerleşmiştir. Amacım kimsenin zamanını almak ve rahatsız etmek değildir. Hepimizin ortak sorununu bir şekilde dile getirmektir. E-posta bu bakımdan düşüncelerimizi kolay paylaşabildiğimiz bir ortam. Ancak peşinen eğer istenmeden e-posta aldıysanız özür dilerim. Eğer geri bildirimde bulunursanız listeden adresinizi hemen çıkarırım 

 
Toplam blog
: 190
: 1163
Kayıt tarihi
: 21.06.07
 
 

1985 yılında Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nde mezun oldum. 1986 yılında Şanlıurfa Köy Hiz..