Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '11

 
Kategori
Güncel
 

Teröre Türkiye'nin tepkisi

Teröre Türkiye'nin tepkisi
 

Türkiye'ye Karşı Terör Saldırıları Karşısında Türkiye'nin Tepkisi


İşte Yine Yeniden,

PKK terör örgütü gerçekleştirdiği kanlı saldırılarda son bir buçuk ayda 45 vatan evladımızı şehit etti. Bunlardan en sonuncusu, dün itibarıyle gerçekleştirilen 12 askerimizi kaybettiğimiz Hakkari-Çukurca saldırısı oldu. Diyarbakır-Silvan'da şehit olan 13 askerimizin ardından verdiğimiz bu kalabalık şehit haberi yüreklerimizi dağladı. Yine ocaklara ateş düştü, yine göz yaşlarına boğulduk.

Terör örgütünün son zamanlarda Türkiye'ye yönelik saldırılarını yoğunlaştırmalarının asıl sebebi neydi peki?

İşte asıl merak edilen sorulardan bir tanesi buydu elbette.

Tabi ki bir çok nedeni var. örnek gösterebileceğimiz muhtemel nedenler bence şunlardır;

- "Demokratik Özerklik" kapsamında, bölgede özerk bir askeri yapılanmanın var olduğunu göstermek ve bu bağlamda Türk askerinin bölgedeki varlığından duyulan rahatsızlık.

- Demokratik Toplum Kongresi'nde (DTK) alınan kararlara ilişkin sayın Bülent Arınç'ın; "Demokratik Toplum Kongresi diye bir şeyi iki günde bir topluyorlar, çay içip dağılıyorlar" şeklindeki açıklamasına karşı misilleme. Zira, Bülent Arınç'a karşılık olarak, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Genel Başkan Yardımcısı ve bağımsız Van Milletvekili Aysel Tuğluk'un "Çay içip dağılmadığımızı Sayın Bülent Arınç da görecek, önümüzdeki süreçte yapacağımız etkinlikler ve çalışmalarla. Çok ciddi bir kurum olduğumuzu da kendisi de görecektir." şeklinde yanıtlamıştı.

- Suriye'de, hali-hazırda devam eden ve bugün itibarıyle sonlandırıldığı açıklanan "Muhalif" 'lere yönelik Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın yaptığı katliam sonrası, Başbakanımızın önceki günlerde katliamın sonlandırılmasına ilişkin yaptığı sert açıklamalar üzerine, Suriye tarafından yapılan misilleme. 

("Türkiye de askeri operasyon yapıyor, bölgeye zırhlı birliklerini gönderiyor, ve sabrını taşırıyorlar, Suriye'nin de. Türkiye de Ramazan'da operasyon yapmak zorunda kaldı, Suriye de. Türkiye'nin nasıl teröristi varsa, Suriye'nin de aynı şekilde" mesajı vermek için.)

- Türkiye'nin yakaladığı istikrardan ve bölgedeki liderliğinden duyulan rahatsızlık sonucunda huzur bozup Türkiye'yi kaosa sürüklemeye çalışan bazı ülkelerin dışardan desteğiyle yapılmış olması.

- Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşünün üç hafta engellenmesinin ardından 4 avukatına 1 yıl görüş yasağı konması. Kontrollü izin verilen İmralı-Kandil mesajlaşmasının kesilmesi. Devlet, psikolojik üstünlüğü ele almış görünen Öcalan’a yeniden “Patron benim” dediği için yapılmış bir misilleme.

Başka nedenleri de olabilir elbette. Ancak, nedeni her ne olursa olsun, bir çözüm yolunun bulunması, ve bölgede yakaladığımız istikrarın devam ettirilmesi için ciddi adımların atılması gerek.

Türkiye'nin alacağı somut kararlar sadece ülkemizde değil, bölge içinde ve uluslararası arenada da geniş yankı bulacak, itibarlı güçlü devlet yapısıyla ve kararlılığıyla bizi bir adım daha ileriye götürecektir. Dünkü yazımda da belirttiğim gibi, şehit edilen vatan evlatlarımızın kanı yerde kalmadan, acil operasyonlar yapılmalı ve tepkimizi "NET" ve "SERT" bir şekilde ortaya koymalıyız.

Nitekim, Türkiye'nin yanıtı gecikmedi. Ramazan dolayısıyla sabrediyorduk ama "sabrımız tükendi" dedi sayın Başbakan ve Kandil dağına savaş uçaklarıyla sortiler yapıldı. Dağ-taş bombalandı. Kamplar yerle-bir edildi.

Hepimizin içine su serpilmişti. En azından bir tepki göstermeliydik ve gösterdik te. Ancak, yaklaşık 28 yıldan beri adı-sanı, herşeyi bilinen ve terörist elebaşlarının konakladığı bu kamplar, her büyük PKK saldırısından sonra bombalanmakta ve ne hikmet, herhangi bir "NET" sonuç alınmamaktadır. Ayrıca, kampları bombalamadan önce "Geliyoruz ha öna göre" nidalarıyla bölgeye savaş uçaklarını göndermek hiç te mantıklı, sonuç odaklı bir çözüm gibi gelmiyor kulağa. Kısaca, ortada danışıklı gövde-gösterisi yapıldığı gibi bir izlenim oluşmakta ve bu da Türk halkı olarak bizleri rahatsız etmektedir. İster-istemez, akıllara "Ortada nasıl bir pazarlık dönüyor?" sorularını getirmektedir. Bunu düşünmek için alim olmaya gerek yok sanırım.

Eğer, ciddi bir saldırı yaptıysanız, Türkiye'nin karşılık olarak misilleme yapacağını ve Kandil'deki hedeflere saldırı düzenleme ihtimalinin olacağını da hesaplamış ve buna göre de önlemini almış olmanız beklenmez mi? Nitekim de öyle olmakta ve henüz ölen herhangi bir teröristten bile bahsedilmemektedir. Dolayısıyla, dağa-taşa atılan mermilerle teröristleri yok etmemiş, sadece gösteri yapmış konumunda olmaktan öteye geçemezsiniz. Sadece büyük saldırılardan sonra bu bölgelere bomba yağdırılmasını da anlamak çok güç. İllâ ki, birilerinin ölmesi mi gerekiyor. Silahlı terör kampları oldukları bilindiği halde, ülkemiz için bir tehdit oluşturdukları bilindiği halde, Türkiye'nin herhangi bir şey yapmaması başta DTP olmak üzere, terörü destekleyen tüm odaklara koz vermekte. Alenen tehdit-vari konuşmalarına tahammül göstermek zorunda kalmamıza neden olmaktadır.

Eğer, gerçekten terörü bitirmek gibi bir niyetimiz varsa, buna ciddi ve somut adımlar atarak başlamamız gerekir. Göstermelik "Terörle bir yere varılmaz" gibi klişe söylemlerle değil. Terör lehine yapılacak en küçük adımlar derhal değerlendirilmeli, ve yapan kişilerin yargılanmaları hızlandırılmalıdır. Artık insanlarımız, her terör saldırısından sonra, "Bölge'de geniş çaplı operasyonlar başlatıldı" türünden söylemlerden bıktı. Gerçek bir operasyonun zamanı geldi de geçiyor. 40.000 civarında şehit verdik. Daha ne kadar şehit vermemiz gerekiyor?

Terörle ilgili sık kullanılan cümlelerden biri de; "Bıçak kemiğe dayandı." şeklinde, ancak her nedense sadece lafta kalıyor. Bu cümleyi bakın geçmişte kimler ne zaman kullanmış;

?11 Ekim 1988 Basbakan Turgut Ozal : "Bıçak kemiğe dayandı." 

8 Aralik 1992 Basbakan Suleyman Demirel: "Bıçak kemiğe dayanmıştır." 

6 Agustos 1996 Basbakan Tansu Ciller: "Teror ya bitecek ya bitecek.. Bıçak kemiğe dayanmıştır." 

16 Aralik 1997 Basbakan Mesut Yİlmaz: "Bıçak kemiğe dayanmıştır." 

14 Subat 1999 Basbakan Bulent Ecevit: "Bıçak kemiğe dayanmıştır." 

14 Agustos 2011 Basbakan RTE: "Bıçak kemiğe dayandı. Bunun bedeli çok ağır olacak."

35 yıldır bıçak kemikte. "Bıçak kemiğe dayandı" demeyin bari!

Artık, bu cümleleri kimse yemiyor. Samimi, tavizkâr olmayan, çözüm odaklı gerçek bir duruş sergilemenin zamanıdır.

Sevgiyle kalın.

Ali AKYILDIRIM
www.aliakyildirim.com 

 
Toplam blog
: 7
: 448
Kayıt tarihi
: 10.08.11
 
 

Özel bir yazılım firmasında, analist olarak çalışıyorum. Gündeme ilişkin konuları takip etmeyi ve..