Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Temmuz '13

     
    Kategori
    İstanbul
     

    Tersane-i Amire'Den Haliç Tersanesi'ne

    TERSANE İ AMİRE’DEN HALİÇ TERSANESİ’NE

    Ben de bir zamanlar Süleyman idim.    

    Rüzgarlara karşı hükümran idim.                                                                                                                                      

    Sanma ki Sultan Süleyman idim.

    Tersanede çalışan körükçü Süleyman idim.

                     

    Haliç Tersanesi Şehrin tam orta yerinde çekiç seslerinin 557 yıldır susmadığı, alın terinin oluk oluk denize aktığı, demirin ateşin göz nuruyla yoğrulduğu,  işçisi ve mühendisi ile çoğunlukla İstanbul ‘un  emektar Şehir Hattı vapurlarının bakım  ve onarımının yapılarak yeniden hayat verildiği yer.

    Bir fotoğrafçı için cennet olarak nitelendirebileceğimiz Haliç Tersanesi nerdeyse 70 bin metrekarelik bir alanı kapsıyor. Toplam 475 metrelik bir rıhtımı,  2 inşaat kızağı ve 3 kuru havuzu  bulunan Tersane halen çalışıyor. Tersane İstanbul un tam da merkezinde gücün, emeğin, dostluğun kalbinin attığı ve denizden baktığımızda da bütün yaşanmışlıklarını sizinle paylaşan tarihi  bir açık hava müzesi.   

    Tersane kelimesinin aslı Arapça “darüs sına’a” kelimesinden gelmektedir.Bu kelime bir çok Akdeniz ülkesinin bahriye terminolojisinde kullanılmış, ,sonra Venedik vasıtasıyla Osmanlılara geçmiştir. Osmanlılar Tersane yerine önceleri Liman kelimesi kullanırken XVI. Yüzyılın başlarından itibaren daha çok İtalyanca  “darsena”  kelimesine benzeyen “tershane” veya “tersane” kelimesini kullanmaya başladılar.

    Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethinden sonra bir müddet kadırga limanı tersane olarak kullanılmış, daha sonra Haliç’te birkaç gözden ibaret ilk tersane inşa edilmişti. Bu tersanenin binaları arasında sadece bir mescit ve divanhane bulunuyordu. Galata tersanesine II.Beyazıd devrinde birkaç ilave yapıldı.Türk denizciliğinin dünya çapında bir gelişme göstermeye başlaması II.Beyazıt devrinde (1481-1512) olmuştur. II.Beyazıt babası (Fatih),oğlu I.Selim (Yavuz) ve torunu Kanuni Sultan Süleyman arasında oldukça renksiz bir yer almasına rağmen Osmanlı devletinin bir deniz politikası olması gerektiğini anlayan ilk Osmanlı Sultanıdır.

    Yavuz Sultan Selim (1512-1516) başa geçtikten hemen sonra hedeflerine ulaşmak için donanmayı büyütme işine hız vererek Gelibolu ve İstanbul’da her biri 100 gözlü toplam 200 kadırga alacak daha büyük tersaneler kurulması emrini verdi. Cafer Kapudan’ın nezaretinde başlayan ve Galata’dan Kağıthane  Deresine kadar  uzanan bir bölgeyi kaplayan tersane inşası 1515 ‘te tamamlandı. Böylece Osmanlı Donanması’nın merkez üssü olan Galata (Haliç-İstanbul)  tersanesi kuruldu. Temelleri Yavuz Sultan Selim zamanında atılan Haliç Tersanesi daha da genişletilerek kurucusu olan Güzelce Kasımpaşa adına izafeten Kasımpaşa tersanesi denilmiştir.

    Asıl gelişimini Kanuni Sultan Süleyman ve Sokullu döneminde yaşayan tersane o dönemde dünyanın en büyüklerinden biriydi. Gemi havuzlarının, inşaat tezgâhlarının yanı sıra yelken dikim atölyeleri hatta zindanları ile başlı başına bir mekan haline dönüşmüş tersanenin en büyük özelliklerinden biride İnebahtı’da yakılarak yok edilen Osmanlı donanmasının (224 gemi)  yerine 5 ay gibi bir sürede  yeniden inşa edilmesidir. Bu kadar sınırlı bir sürede 150 yi aşkın kadırga yeniden inşa edilerek dünya denizcilik tarihinde bir rekor kırılmıştır. II.Selim  Tersane bahçesinin bir kısmı üzerinde 8 kemerli bir tersane inşası emrini vermiş, ,Sokullu Mehmet Paşa’nın yaptırdığı bu Tersaneyi Kasımpaşa tersanesinden ayırmak için “ Yeni Tersane” denmiştir. Devam eden  ilavelerle tersane Haliç’in  kuzeyinde Azapkapı’dan Hasköy’e kadar  yayılmıştır.

    Osmanlı donanmasının 1770 de Çeşmede uğradığı yenilgi, bahriye tarihinde İnebahtı’dan  (1571)  sonra görülen ikinci önemli felaket oldu. Rusların Çeşmede karşılaştıkları Osmanlı donanmasını yakmak suretiyle yok etmeleri Osmanlı devlet adamları üzerinde bahriyenin modernleşmesi gerektiği konusunda uyarıcı oldu. Sadrazam Halil Hamit Paşa’nın gayretleri ile 1773 de Mektebi-i Riyaziye adlı bir Matematik okulu, 1775 de  Hendese hane  adıyla  Tersane  Mühendishane  Okulu  ve  1784 de  Şimdiki  İstanbul  Teknik Üniversitesinin  nüvesi olan Mühendishane-İ Bahri Hümayun açıldı.

                           Osmanlı donanmasında asıl önemli gelişme ise Sultan III:Selim’in tahta çıktığı 1789 yılından itibaren ve kapudan-ı deryası Küçük Hüseyin Paşa zamanında gerçekleşti. Bu dönemde Osmanlı gemilerinin 15 yıldan fazla dayanmadığı oysa Avrupa havuzlarında bakımı yapılan gemilerin 40-45 yıl dayandığı görüldükten sonra tersanede bir havuz inşa edilmesine karar verildi ve Fransız ile İsveçli mühendislerden teklif alındI. İsveçli mühendislerin tekliflerinin daha uygun olmasından dolayı ihale İsveçli mühendislere verildi. Başmühendis A.E.Rhode ve diğer İsveçli mühendisler, teknik adamlar, Osmanlı teknik adamları ile birlikte havuz inşaatına 1796 yılında başladılar. Yapımında çalışmalar geceli gündüzlü  tam 3 yıl sürmüş olup, havuz inşasında İstanbul Limanı rıhtımlarında da kullanılan  İstinye’de taş ocaklarından çıkarılan  “mavi devoniyen” denilen  kalker taşı tercih edilmiştir. Taşların örülmesinde su altında sertleşme özelliği olan İtalya’dan getirilen Vezüv yanardağından çıkan  “Puzolan” (Volkanik kül) harcı uygulanmıştır. Böylece Şubat 1797 de inşasına başlanan 3 nolu büyük havuz 1800 de 3 sene 3 ayda tamamlanmış oldu.1876 yılında neredeyse 2 katı uzunluğa çıkarılan havuz halen kullanılmaktadır.

    Günümüzde Haliç Tersanesinde 2 no lu havuz olarak nitelendirilen taş havuzun inşasına  ise II.Mahmut zamanında bir  taş havuza daha ihtiyaç görülünce ,Kasımpaşa deresi ile Azapkapı arasına yapılması uygun görülerek Başmühendis Ali bey ile Manol Kalfa yönetiminde 1821 yılında inşasına başlanmış ve 2.taş havuz 1825 yılında tamamlanarak hizmete konulmuştur.

    Haliç Tersanesinde I no lu havuz diye bilinen taş havuzun inşatına Sultan Abdülmecit zamanında 1857 yılında Vasil kalfa gözetiminde başlanmış olup, yapımı 13 yıl sürmüş 1870 yılında Sultan Abdülaziz zamanında bitirilmiştir.

    İstanbul Tersanesi 1913 yılında ilk bölünmeye başlamış, Taşkızak tersanesi donanmaya bırakılarak, Haliç Ve Camialtı bölümleri İnşaat-ı Bahriye Şirketi Osmaniye adlı bir şirket kurularak bu şirkete devredilmiş.Tersane Cumhuriyetin ilanından hemen sonra    1924 yılında Atatürkün  emri ile Türkiye Seyr i Sefain idaresine bağlanmış daha sonra 1 Mart 1952 de kurulan  Denizcilik Bankası T.A.O. na bağlanmıştır.

    Unkapanı köprüsünden geçerken başınızı çevirip tersaneye doğru bakmayı ihmal etmeyin. Bu gün üzerinde gelin gibi süslenmiş bir gemi olmasa da 55 yıl önce “taşımaz çöker” raporu verilmiş o kızağı göreceksiniz. O kızak bugün başta Tuzladaki tersaneler olmak üzere pek çok Tersanede çok sayıda gemi  üretebilecek  duruma gelen gemi inşa sektörümüzün   ilk büyük projesini denize yolcu etmişti. Cumhuriyet tarihimizin yapılan ilk Arabalı vapuru Kartal bu  kızakta 1953 yılında inşa edilmişti.

    19.yüzyılın çalışma koşulları içinde bu gün sayıları geçmişle kıyaslanmayacak kadar azalan tersane işçileri, yazın sıcağında,,kışın dondurucu soğuğunda çalışmaya devam ediyorlar.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 1232
    Kayıt tarihi
    : 18.10.11
     
     

    İstanbul doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İşletme fak.mezunu aynı Üniv.Fotoğrafçılık ve Kameraman..