Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tespit Böceği

Tespit Böceği
 

İnsanın kendini zorlayarak sosyal aktivite yapmaya çalışmasını sevmiyorum. Gönüllü asosyalliği, zoraki sosyalliğe tercih ederim.

Motorla ya da vapurla karşıya geçerken havanın soğuk olduğunu bilmelerine karşı sonra üşüyeceklerine ihtimal vermeden,cır cıbıl deniz taşıtına binip , 2 dakika sonra “Ay amma esti” diyerek ellerindeki sigarları nereye koyacağını bilemeden montlarını giymeye çalışan insan güruhu için söylenebilecek söz var mı? Hava soğuk, giy montunu, öyle başla Laklak’a!

Anadolu yakası’nın ve hatta tüm İstanbul’un kalabalıkken en nefret edilen ve “Ulan! Bir daha buraya gelirsem,nooliim. Öyle dedikleri gibi ucuz da değil zaten.” dedirten, fakat tenhayken herşeyin sudan ucuz göründüğü, kimilerinin sırf “yiyebildiğin kadar kahvaltı, içebildiğin kadar kahve” için buraya geldiği, kimilerinin mesire yeri olarak gördüğü bir yabancı mobilya mağazası’nda, isveç köftesinin yanında zeytinyağlı dolma yemenin samimiyetine inanmıyorum ben. “ Buradayım ama özümü de kaybetmedim” durumu.

Ben liiiisedeyken, staj yeri arıyorduk kendimize. Bir arkadaşımın babasının Kale Seramik’te tanıdığı vardı. Levent’teki binasına gittik beraber. O kocccaamaaannn Levent’te, o koccaamaaannn Kale Seramik binası bize o kadar kocccaaamaaannn gelmişti ki. İnanın gökdelen gibi gözüküyordu gözümüze o bina. Dün önünden geçtim yine. Plaza’ların yanında bir tıfıl duruyordu o kooocamaaannn bina. Çocukluğuna sahip çıkan, 35-45 yaş arası, Kale Seramik’in üzerine bol miktarda kat çıkacak inşaat mühendisleri aranıyor.Kale Seramik Binası’nın itibarını geri verelim.


Sarhoşluğu anlayabilirim. İçersin edebinle, yalnız başına bile olsan, kendi kendine eve gidebilecek halde olursun. Binersin dolmuşa,minibüse -artık durumun iyiyse taksiye- gelirsin evine. Dolmuşa bindiysen, arkadaşlar varsa yanında ,gerilim yaratmayacak bir muhabbete de katlanabilir dolmuşminibüsotobüs ahalisi. Hatta sarhoşluğun verdiği dimağ açılması sonucu ortaya çıkan ultra kaliteli espriler güldürür bahsi geçen ahaliyi. Dolmuşminibüsotobüs’ten inerken herkes size “İyi geceler” falan der.İyi hissettirir bu. Ama bir de edepsiz sarhoşlar vardır. İçilmiştir, kendinden geçilmiştir, eve dönüş yoluna çıkılmıştır. Bir şeye kafa fena takılmıştır.Arkadaşları ona durmadan”Dön önüne “ demektedir. Önüne dönmesi gereken durmadan “ Abiiii...Bana ne dediniz abi siz.Ne dediniz siz.Siz dediniz bana ne dediniz” gibi saçma sapan bir hesap sorma durumuna girmiştir. Kendi etrafında 270 derecelik açıyla durmadan dönmekte ( geri kalan 90 derecelik açıda bir şahıs daha oturmaktadır çünkü) ve o saplantılı bol S li bol Z li cümleyi biteviye sarfetmektedir. Taşıtın camlarını patlatacak kadar şiddetli bir çığlık atmak ister insan o durumda. Belki bu patlamayla “abilerinin” ona ne dediğinin farkına varabilir ve saplantılı, bol S-Z içeren cümlenin de cevabını bulmuş olur. Böyle bir durumda, koy verin çığlığı, gitsin....


Çoğu insan yeni ayakkabı aldığında çocukluğundan kalma bir hevesle, ayakkabılar yepisyeni kalsın ister. Ben istemem! Ben çocukken de yeni ayakkabılarımı gider toza toprağa bulardım.Rugan ayakkabı olayına daha 35 yaşında girdim hepimiz biliyoruz. Ama Konvers taklidi Mekap’ları ayağıma geçirdiğimde bile önce toza toprağa koşardım. ( Gülmeyin. Beni hiç bağlamaz ama bağlayan arkadaşlar için, Mekap olayının ehemmiyetini şöyle örneklicem: Bugün bir Gucci, Nine West ayakkabı sahibi olsanız ne kadar sevinirseniz, o zaman Mekap sahibi olunca o kadar seviniyordunuz.. Konvers ise her babayiğidin harcı değildi. Babası yurt dışına çıkan arkadaşlarınızın kıçında Fioricci Streç kot,ayaklarında Pembe Konvers olurdu. O zaman da gıcıktım onlara, şimdi olsa yine gıcık olurum.Güzelim lacivert,siyah,beyaz Konvers dururken, babişkolarına “Babişkooo! Bana pembe Konvers getir “derlerdi. Bu tiplerin türevi bugünün gençleri de janjanlı konverslere itibar ediyorlar. Kınıyorum. Zamane çocuğu Konvers’in kıymetini bilmiyor, mirim) Mekaplar güzelce bir kirlenir, iki gün sonra da yanlarındaki lastikler, ketenden ayrılırdı. O durumu sevmezdim. Elimde Bali (japon yapıştırıcısı da sadece Karaköy de Amerikan pazarında bulunuyordu çünkü) hiç durmadan kulak çubuğu, ya da annemin tırnak törpüsüyle o lastiği ketene yapıştırmaya çalışıyordum. Hem eskisin diye büyük bir çaba, hem de nispeten sağlam kalması için tuhaf bir debelenme. İşte yani onu diyorum. Şimdi de yeni ayakkabı aldığımda biraz sulara falan giriyorum. O parlaklığı biraz gitsin, ayağımda görenler “Vayyy! Çekmişsin gıcır’ı” demesin diye.

Metafizik bir yaklaşımla olaya dalmak gerekekirse; “İyi enerji iyi enerjiyi besler,Çekirge!”

Farkında bile olmadığınız haset durumunuzdan çıkınız ve evrene iyi enerjiler yollayınız. Yaydığınız her pozitif enerji size yol, su,elektrik,huzur ve para olarak geri dönecektir. Farkettim ki, şu pozitif enerjiyi, evrene yaymayanların burunları da _oktan kurtulmuyor. Arkadaşlar! İsviçreli bilim adamlarının yıllar süren çalışmaları gibi bir buluş bu! Ciddiye alın rica ediciiim.


Jhonny yazarken(bakın işte yine oldu) hep Jhonny yazıyorum. John’ları da Jhon! Elim ve “H” harfi arasında sanıyorum özel bir bağ var. Bunun gibi bir de “yapamamama” var. Doğrusu “Yapamama” Bütün harfleri tam sayısında bastım sanıyorum ama hep sondan bir iki silmek zorunda kalıyorum.Hoş değil! Rahatsız oluyorum.

Kadın kısmı tespitim size! Oldu da tırnaklarınıza bordo, kırmızı ya da nar çiçeee rengi oje sürdünüz. Bir zaman sonra bunları çıkarmak gerekiyor.Orada aseton devreye giriyor, bunu erkek kısmı da gayet iyi bilir. Ve fekat, bu bordo ojeleri çıkarmak için bir şişe aseton kullanmak zorunda kalan bir ben mi varım,yoksa herkes aynı dertten muzdarip mi? Tırnaklarının çeperi bordo ya da nar çiçee rengi kalan yine bir tek ben miyim, yoksa nedir? Bu koyu renk oje, saç boyatmak gibi birşey mi? Bir kez başladın mı hep koyu renk oje mi sürmen gerekir? Nedir bu ya?


İlkokullarda verilen Türk Hava Kurumu Fitre ve Zekat zarflarının üzerinde, bağışların hangi kurumlara hangi oranda dağıtıldığını yazıyor.

Sosyal Yardımlaşma Derneği : %50
Kızılay: %4
ÇOCUK ESİRGEME KURUMU: %3
Diyanet Vakfı: %3
Türk Hava kurumu: %40

Bişey demiyorum ben! Zarfa bakınca gördüm. Size herşey normal geliyorsa,bu tespiti görmezden gelin.

Tespit Böceği, tespitlerine devam edecek.Tabii eğer evinden çıkıp, sağa sola gidebilirse.


* Metafiziğin inançla birleşimi.


herdaimdinlenebilite:

Beck / I' m a Loser baby
Hoobastank / The Reason
Marillion
Prodigy - Breathe



 
Toplam blog
: 82
: 1186
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

İstanbul'da yaşanan tüm aşkların, tüm ayrılıkların, tüm özlemlerin, tüm nefretlerin, tüm eğlenceleri..