Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '19

 
Kategori
Öykü
 

Testiler Kırıldı

Saat takıntısı yoktu grubun. Beş kişiydiler. Armağan bir fikir attı ortaya. “Neden hep zamansız işliyoruz cinayetleri. Gizlilik gücünü plandan alır. Şimdiye kadar on beş kez cinayet işledik. Gece yarısı geçtiğinde hep keyfimiz kaçtı. Bir planımız olsaydı zamanımıza sahip çıksaydık bizi duymayan kalmazdı.” Dedi.

Yücel “Haklısın biz suçlarımıza sahip çıkmazsak bizi takip edenlerin heveslerini kursağında bırakırız. Dediğin gibi suçlarımız imzasız. Ama ben de bir fikir atacağım ortaya. Biz hep vatan hainlerine suikast düzenliyoruz. Rotamızı değiştireceğiz. Yeni hedefimiz yurt dışına çıkmak olacak.Cinayetleri bırakıp rant peşine düşeceğiz. Yeni suç kimliğimizle tamamen değişeceğiz. Efelik sürmekle ağalık vermekle olur derler. Efeliği bırakıp ağa olacağız. Vermeyeceğiz alacağız.”

Armağan “Neden yurt dışına çıkıyoruz. Burada daha rahat ağa oluruz. Gavurun dilini kültürünü bilmeyiz. Diklendiğimizde çok hata yaparız.”

Yücel “Haklısın bu konuda. Benim amacıma uygun söylediklerin. Yurt dışında sivil ve resmi takip biraz yavaş ilerler. Bir sığınağımız da dışarıda olsa hizmetimiz hızlı ilerler.”

Coşkun “Ne hizmetiymiş bu. Güldürdün beni.”

Yücel “Hizmet kendimize olacak başkasına değil. Kaderin efendileri böyle yapar. Bakarsın paramız çoğaldığında iki ahlaklı olur bir yardım sever kuruluşu kurarız.Bizim her dalda elimiz olmalı. Gaipten de olsa orada da elimiz olmalı.”

Armağan “Bazen çok uçtuğumuz oldu ama bu kadar değil. Bizler birer mafya evliyası mıyız. Gerçi bu prestijimizi ve geleceğimizi etkiler. Zorbalık denen şeyin iyi bir tarafının olmadığını bilmeliyiz. Ölümsüzlük peşinde koşmadığımıza göre kötülüğe devam derim. İyiliklerle işimiz olmaz. Para desen yığınla paramız var. Vatan hainini soymak caiz midir caizdir. Ama dikkatinizi çekerim üzerimize kişileri değil ağa düzeni olan aşiretleri çekiyoruz. İnsanları hem soyup hem öldürmek bana yanlış gibi geliyor. Dedi ekledi. Bu çetemizi bir sene boyu feshetmeyi teklif ediyorum. Değilse paramızı kuruşuna kadar harcayamaz harcadığımız hep psikolojisi bozulmuş ruhumuz olur.”

Yücel “İşte senden duymayı beklediğim bir şey. Cesaretinizi kırmamak için susmuştum.Evet en doğrusu bu. Kazandığımız paraları kuruşuna kadar harcamak en doğrusu. Peki ya başımız belaya girerse. Bunu hiç düşünmediniz zannedersem. Ve parayı nasıl harcayacağız. Barlarda diskolarda mı yoksa memleketimize gidip akrabalarımıza çalıştık, biriktirdik diyerek bir emekli gibi mi.”

Armağan “Emekli gibi yaşarsak en doğrusu olur. Kaybettiğimiz kimliğe dönerek. Emekli olacağız ama çok harcayıp ta değil. Onlar gibi iktisatlı olarak yaşayacağız.”

Yücel “Sana hep katılıyorum. Sen bizi aklımızı başımıza getiriyorsun. İnanır mısın içimde bir huzur doğdu. Özlem duyuyorum iyiliğe. Tamam arkadaşlar, kararlaştırılmıştır. Buradan hemen dağılıyoruz. Bu evimizi de eşyaları ile bırakıp apartmanı terk ediyoruz. Ev bize ait ve yokluğumuz hissedilmemesi için emlakçı ile görüşüp evi satıyoruz. Parasını ise her birimizin banka hesabına yatırıyoruz.”

Armağan “Ben para filan istemem. Planı severim ama risk denen şeyi ruhumdan uzak tutarım. Parayı alınca sanki bir şeyler peşime takılacak gibi geliyor.”

Yücel “O zaman senin adına parayı ben muhafaza ederim. Haydi gidiyoruz.”

Apartmanın üçüncü katından çıktılar. Tedirgin değillerdi ama yine de yavaş adımlarla indiler merdivenleri.

Armağan arabası ile bir otelin önünde durdu. Aşağı indi. Bu gece otelde kalacaktı. Otele girdi. Resepsiyona kimliğini ve bir gecelik istirahatın parasını verdi. Boş odaya  girdi. Üzerini çıkarıp hazır pijamasıyla yatağa girdi.

Sabah altıda uyandı. Erken uyanmıştı ama dinçti. Otelin restorantına geçti.İçeride kimse yoktu. Resepsiyon görevlisi yardımcı oldu. Armağana kahvaltılık hazırladı. Armağan görevliden televizyonu açmasını istedi.

Yağ bal ve çayla kahvaltısını yapıyordu. Sık sık televizyona bakıyordu. Haber kanalı Armağan’ın beklediği habere geçti.

“Kandil Dağı’nda teröristler kendi kendilerine ateş açtılar. Bunu yapanlar kurtuluşu arkadaşlarını öldürerek gerçekleştirdiler. Haberin detayını ilgiyle izledi Armağan. İçi sevinçle doldu. Ne de olsan gizli bir meşhurluğa imza atmışlardı. Kandil’deki kargaşalığı teröristler değil Armağan ve ekibi çıkarmıştı. Haber kısa bir detaydan sonra değişti. Kahvaltıya döndü Armağan.

Armağan memleket yolundaydı. Köyüne varmıştı. Şoseyi dönünce köyünü evlerini gördü. Köyün içine kadar arabanın kornasını çalarak ilerledi. Amacı köy çocuklarını başına yığıp onlara aldığı çikolata ve kekleri vermekti. Beklediği gibi oldu.

Arabadan indi.Bagajdaki üç koliyi çıkardı. Ağızlarını açtı. Öylece çekip gitti. Kolilerde birinde çikolata, diğerinde kekler. Öbüründe cipsler vardı. Kutular kısa zamanda talan edildi.

Armağan annesinin evine geldiğinde kapıda annesi ile karşılaştı. Armağan “Anne çok yoruldum. Akşama kadar uyuyacağım.”

Annesi “Hele benim oğlum gelmiş. Gel de bir sarılayım.”

Komşu Ayfer penceresinde ana oğlu seyrediyordu. Ana ile oğul içeriye girerken Ayfer hızla evden çıktı.

Armağan “Anne Ayfer teyze ile küs müsün.”

Anne “Sorma oğlum neler neler oldu. Ayfer ben borç vermedim diye zarara uğradı. Tarlası heba oldu gitti. Şimdi de bizi görüp dedi kodu yapmaya gitmiştir.”

Armağan evine odasına girdi. Yerde serili  olan yatağa yatıp kıvrıldı.

Akşam beşte uyandığında kulağına itfaiye sireni sesi geldi.Telaşla yerinden doğrulup pencereden baktı. Hayret Ayfer teyzenin evi yanıyordu. Armağan “Ayağım uğursuzluk getirdi. Boş kalplerin benden kapacağı elbette uğursuzluk olur.” Diye söylendi.

Annesi evde yoktu. Köydeki diğerleri gibi yanan evi seyre koyulmuştu. Armağan mutfağa geçti.Buzdolabında börek dolu tepsiyi gördü. Tepsiyi çıkardı. Börekleri soğuk soğuk midesine indirdi. “Annem böreği ne ara yaptı. Benden önce yapmıştır. Değilse buzdolabında durmazdı.” Diye söylendi.

Üzerini giydi. Yanmış ve sönmüş evi seyredenlerin arasına karıştı. Ayfer teyze ambulansın içinde dövünüp duruyordu. “Vay başıma gelenler. Vah benim kara talihim.” Yana ev söndürülmüştü.Köyün kalabalığı yine aynı yerde dağılmamıştı.

Armağan Ayfer teyzenin yanına geldi. Ayfer’inde kocası ayakta sağına, soluna, dumanı tüten evine bakmaktaydı. Armağan cebinden yüklü miktarda para çıkardı. Ayfer’in kocasına “Dayı bu sizin hakkınız. Ben bu parayı çok kolay kazandım. Daha çoğunu kazanmaya da imkanım var. Bu parayı sana hibe ediyorum. Beni devletten say.”

Ayfer’in kocası üzerinde ki sersemlikle “Bak Ayfer komşumuzun oğlu bizi büyük bir dertten kurtardı.”

Ayfer “Sahi bu paranın hepsi bizim mi. Durdu. Gel seni bir seveyim.” Armağan’ı yanaklarından öptü.  “Ben senin küçüklüğünü bilirim. Annene hep söylemişimdir. Bu çocuğun bakışı çok etkili. İleride büyük biri olacak derdim. Ne ara zengin oldun şaştım kaldım. “

Armağan “Sorma teyze Allah bana veriyor ki bunu harcama, yardımcı birisin sen diyor. Dedi ekledi. Annemin kusuruna da bakmayın. Bana da söyledi. Keşke daha erken gelseydim de size yardımcı olsaydım.”

Ayfer “Bilmediğin bir şey var. Seni benim kızımla söz kestik.”

O an Armağan’ın annesi yanlarına geldi. “Komşu çok üzüldüm. Hadi gözün aydın.” Dedi.

O an Ayfer teyzenin kızı yanlarında sökün etti. Ayfer “Kızım kayın validenin elini öp bakayım.” Genç kız denileni yaptı el öptü.

Ayfer “Buyurun sizi çelebimin evine davet edelim. Artık Armağan geldi testiler kırıldı.” Hiçbir şey olmamış gibi dumanı tüten evin yanından uzaklaştılar.

Tuna M. Yaşar

 
Toplam blog
: 235
: 350
Kayıt tarihi
: 14.09.10
 
 

1973 Karabük doğumluyum. Üniversite uluslararası İlişkiler mezunuyum. Arkeoloji ve okültizm ilgi al..