Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Kasım '17

 
Kategori
İstanbul
 

Tevafuk - Tarihi Yarımada'yı Keşfetmek

Tevafuk - Tarihi Yarımada'yı Keşfetmek
 

Balat/Fener/Zeyrek/Ayvansaray/Edirnekapı


Tevafuk… Tevafuk… Sadece muhteşem bir anlama sahip, büyülü bir kelime değil, aynı zamanda Balat’ta yeni bir cafenin adı. İster tesadüflere inanın, ister tevafuğa iman edin, ister enerji alanlarına kafa yorun, tarihi yarımadada attığınız her adım size bambaşka dünyalar açmaya hazırlanıyor, her adımda ruhunuz daha çok doyuyor. Haliç metro istasyonunun hoş manzarasını zihnimize kazıyıp, mis gibi sonbahar kokusunu içimize çekip, asmanın altında Üç Mihraplı Cami’yi heyecanla anlatacak fırıncının yanına doğru ilerliyoruz.

Bir asır önce mühim bir ihtiyacı karşılamak üzere kurulan ‘Unkapanı Değirmeni’ bölgeye de adını vermiş. Muazzam büyüklükte, odaları hala ayakta duran yapı şu anda otopark olarak kullanılıyor diyemeyiz, çünkü bayağı hor kullanılıyor. Gözlerimizi biraz kısıp evvela akıllıca tasarlanmış bir restorasyon yapıyoruz sonra birden mekan cıvıl cıvıl gençlerin olduğu bir konser ve festival alanına dönüşüyor. Ah bu kaplumbağa terbiyecisi olmasaydı, tarihi binalarımızın üzerine hangi tabloyu asacaktık acaba?

Bir dönem önce, köyden gelen heveskar gençlerin arabesk kaset çıkararak ünlü olmayı hayal ettiği İMÇ binasının arkasındaki ince yoldan ‘Ayın Biri Kilisesi’ne geçiyoruz. Her ayın birinde her inançtan kişiler giderek dilekte bulunuyorlar ve her dilek için bir anahtar alıyorlar. İsteklerin gerçekleştiğini umalım. Birkaç ara sokakta kaybolduktan sonra, Kani Paşa Sokağı’ndaki küçük kaymakçıdan manda kaymağı alıp kahvaltımızı yapmak üzere Balat’taki Fanaraki Cafe’ye gidiyoruz. Adamın aklını başından alan, serpme kahvaltıya bir de kaymak takviyesi yapıyoruz. İlk Teyzeciğimin gramofonunda kulağıma çalınan Safiye Ayla şarkısını telefondan açıyorum: Aksaray’dan geçer iken çevirdiler yolumu/ Zaptiyeler bağladılar kolumu/ Balat uğramaz, doğru Fener/ On paraya nane, şeker/ Heeyy, Hey!

Haliç sahilindeki Balat Or-Ahayim (Hayat Işığı) Musevi Hastanesi, içimize tatlı bir huzur veriyor. II. Abdülhamit’in fermanı ve bir yardım kampanyasıyla kurulmuş hastane, bakımlı binası ve bahçesiyle hala hizmet veriyor.

Oradan, Panayia Blahernia Ayazması’na gidiyoruz. Tam 1500 yıllık bir kilise. Avarlar’ın Bizans İmparatorluğu’nu bir Cuma günü kuşatması sırasında Hz. Meryem’in gökyüzünde görünmesi üzerine ayinler hep Cuma günü yapılır olmuş. Sonrasında, bir heves Anemas Zindanları, Kazasker İvaz Efendi Cami ve Tekfur Sarayı’nı görelim diyoruz ama nafile, restorasyon dolayısıyla hiçbirine giremiyoruz. Anemas Zindanları bir çok Yeşilcam filminin çekildiği yer; Kahpe Bizans, Kara Murat, vs. Bugün ayakta kalan tek Bizans Sarayı Tekfur Sarayı. Eğrikapı ise 86 karatlık Kaşıkçı elmasının 1699’da bir çöplükte bulunduğu yer. İstanbul’a Haliç üzerinden bakmak için Molla Aşkı Terası’na çıkıp, kahvelerimizi yudumluyoruz.

Mihrimah Sultan Camisiyle yürüyüşümüz devam ediyor. Kanuni Sultan Süleyman’nın kızı Mihrimah Sultan aynı zamanda Büyük Mimar Koca Sinan’ın da platonik aşkı. İstanbul’da iki tane Mihrimah Sultan Cami var, biri Üsküdar’da diğeri Edirnekapı’da. Mihr-ü Mah (güneş ve ay); Edirnekapı’daki caminin üstünden güneş batmaya başlarken Üsküdar’daki caminden ay doğarmış.

Hava bahar havası, aklımdaki Turist Ömer şarkısı adamın içini kıpır kıpır ediyor: ‘Turist Ömer derler benim adıma/ Pişman olur, bakmayanlar tadıma/ Amaneey! / Sokaklarda aylak, aylak gezerim/ İzmaritin kralını seçerim/ Amaneey!

Sonra surlar, Edirnekapı girişi… Ah bu muhteşem kapı bu kadar harabe mi olmalı? Sanki bizim yerimize, tepeye yuva yapmış güvercinler İstanbul’un heybetli girişini kolluyor. Surların köşesinde ihtiyaç gideren, kaba saba abimiz ise bu kadar ihanet görmüş resmi tamamlıyor. Büyük bir tasarım zarafetiyle ele almamız gereken kentin girişi bugünlük bu halde. Ancak, en son ümit ölür. Bu gidişatı er ya da geç değiştireceğiz.

Sonra üzerine uzun uzun ağıtlar yakanların dahi gidip görmediği Sulukule… Çok daha yaratıcı çözümler bulunabilecekken, basit bir kentsel dönüşüm alanı olarak ele alınıp harcanan Sulukule… Birkaç sene önce yapılan ahşap cephe elemanları çoktan eskimiş bile.  Oradan Vezneciler’e doğru, 7 saatlik ve 40 kilometrelik tarihi yarımada keşif turunun dönüş yolu.

Kıztaşı ise pastanın üzerindeki çilek. Efsunlu Kıztaşı ve onun efsanesi.  Romalılara göre sütunun tılsımlı güçleri varmış. Sütun, yanından geçen genç kızlara bakire olup olmadıklarını fısıldıyormuş. Şimdi çirkin apartmanların ortasında zamana direniyor. Kıymetinin bilineceği mutlu günü bekliyor.

Geziniz efendim, tarihi yarımadayı karış karış geziniz. Zira gitmediğiniz hiçbir yer sizin değildir. Siz sahiplenmediğiniz zaman başkaları sahipleniyor.   

Hakan Gümüş, 7 Kasım 2017

 
Toplam blog
: 37
: 1055
Kayıt tarihi
: 25.12.06
 
 

Bosphorus Investments, Atiye Residence, Gayrimenkul İçin Strateji Platformu (GİSP),  ODTÜ Şehir P..