Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '06

 
Kategori
Kitap
 

Texas, Tommiks, Mandrake... En karizmatik Kızılmaske!

Texas, Tommiks, Mandrake... En karizmatik Kızılmaske!
 

Hay bin kunduz!!!

Ulu Manitu aşkına!?

Nerelere kayboldu benim bütün çizgi roman kahramanlarım, gören bilen var mı? Ben ki çocukluğumda sokakta evcilik oynayan arkadaşlarımın çağrılarına kulak tıkayıp, elimde bir külah çekirdek, evimizin avlusunun bahçe duvarına tüneyip, bacaklarımı da duvardan aşağı sallandıra sallandıra bütün bu kahramanlarımla buluşmaya bayılırdım. Sokaktaki arkadaşlarımı eker, Texas’la Kırmızı Urba’ları kovalar, Kaptan Swing’le beraber Ontario Gölü çevresinde turlar, Mandrake’nin gizli kapı şifresini tuşlayıp Xanadu’nun en ücra köşelerini dolaşır, Mister No ile Brezilya’nın veya Meksika’nın balta girmemiş cangılları üzerinde saatlerce uçak turları atardım.

Efendim?!!

Haa!.. Tabii ki her normal kız çocuğu gibi arada sokağa çıkıp, arkadaşlarımla evcilik de oynardım elbet. Ama itiraf ediyorum, yol kenarından topladığımız otları, toprak ve suyla bulamaç yaparak hazırladığımız ve gazoz kapağından, son derece şık tabaklarda yer gibi yaptığımız ziyafet sofralarını her zaman şereflendiremezdim. Bu ziyafetleri geri çevirmediğim günler, ancak ağabeylerimin eve düzinelerle taşıdıkları çizgi romanların değiş tokuş günlerine rastlayan boş zamanlarımla sınırlı kalırdı.

O zamanki sanal kahramanlarım şimdiki tekno kahramanlar gibi uçup kaçamasa da, siber bir takım güçlere sahip olmasa da, örümcek adam gibi avcundan ağ fırlatıp gökdelenlere tırmanamasa da –hoş, tırmanacak pek gökdelen de yoktu o zaman, en fazla ormandaki asırlık kocaman ağaçlar vardı pigmelerin soteye yattığı- benim kahramanlarım yine de bugünkü tekno destekli kahramanlardan daha kahramandılar! Onlar hepsi bileğinin gücüyle ve sadece zekalarıyla savaşırlardı çünkü! Çünkü onlar tek kişilik (veya en fazla üç kişilik dev ordularıyla- koskoca orduları mağlup ederlerdi. İçlerinde bir tek Kızılmaske diğerlerine oranla biraz daha şanslıydı galiba, çünkü onun, zehirli oklarıyla her daim eskortluğunu yapan görünmez bir pigme ordusu vardı arkasında. Tabii bir bayan okur olarak o dönem kahramanlarımın tek kadını sevmiş olmaları ve bu büyük aşklarına her daim sadık kalmış olmaları, en tehlikeli anlarda bile sevgililerine olan duygu yüklü özlemleri en çok gözümü boyayan detaylardan biriydi ama, bugün bu yaşımda anlıyorum ki böylesi aşklar gerçekten de sadece kitaplarda yaşanır ve yaşatılırmış!..

Neyse…Konuyu çarpıtmayalım.

Yaşı otuz beş ve yukarısındakiler sözünü ettiğim kahramanlarla çok samimiyet kurmuş olmasalar dahi, eminim ki en azından birkaç maceralarında karşılaşıp mutlaka merhabalaşmışlardır!Hatta belki de – tıpkı eski filmlerimizdeki sahneler gibi- anne babaları görmesin diye, ders kitaplarının arasına kamufle edip, gizli saklı randevulaşmışlardır bile.

Ben hiçbir zaman gizli saklı okumak zorunda kalmadım şükür! Benimle dalga geçen bazı iyi aile kızı, hanım hanımcık arkadaşlarım hariç tabii! Erkek arkadaşlarım bu konuda hiçbir zaman sorun olmadıkları gibi, saklamak bir yana, aksine okuyamadıkları sayıları özetleyip veya devamını merak ettikleri maceraları ballandıra ballandıra anlatıp hava atmışlığım da vardır hani! (Ağabeylerimden gizli, para veya renkli misketler karşılığında kiraladığımı ise sizler duymamış olun, olur mu?)


Nasıl bir sevgiyse bendeki, hala hemen hepsi tam kadro aklımda duruyorlar nerdeyse. Okuyanlar mutlaka anımsayacaklardır Texas’ın Rodi’sini ve Profesör’ünü, Tommiks’in Konyakçı’sını ve Suzi’sini, Mandrake’nin Narda’sını ve Abdullah’ını, Kaptan Swing’in Gamlı Baykuş’unu ve pire torbası köpeği Puik’ini ve daha nicelerini. Ama İtiraf ediyorum ki ben en çok Zagor’un arkadaşı Çiko’nun açık adını ezberleme konusunda zorlanmıştım ama başarmıştım sonunda. Neydi hakikaten?! Hah tamam! Çiko Felipe Cateyano Gonzales Lopez de Martinez!

Sanki arada bir ismini atladım gibi ama hafızasına güvenen bir arkadaş varsa bu konudaki yardımlarını da esirgemesin benden lütfen.

N’oldu şimdi demeyin sakın! Bunları hatırlayınca boyum birkaç santim daha uzamadı elbet. Ama anılarımda bundan nerdeyse otuz yıl öncesine uzanmak çocuksu bir sevinç uyandırmadı içimde dersem yalan söylemiş olurum.

Geçmişe dair benimle aynı yolculuğa eşlik edenler olduysa ne ala!

Hay bin kunduz! Allah kahr bela! Canım şimdi de –henüz hiç tadamadığım- geyik eti istedi bak!

Ugh!

Bi tek benim mi canım çekiyor böyle garip anıları acaba?!!

 
Toplam blog
: 117
: 2206
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1969 İstanbul'unda açmışım gözlerimi bu dünyaya... Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, şimd..